Kendi vebalini Allah’a yükleyip kaçmak var mı?

Neredeyse bütün Müslümanlar olarak çok tuhaf ama aynı zamanda sakat bir din anlayışıyla malul durumdayız. Ne zaman başımız sıkışsa, Allah’ın verdiği akıl ve iradeyi kullanarak ekonomide, hukukta, eğitimde ve bütün alanlarda iyi işler yapmak yerine, her şeyi içinden çıkılmaz hale getiriyoruz, sonra da kendi vebalimizi Allah’a yükleyip din yerine uydurduğumuz hurafelerle hem kendimizi hem de ahaliyi kandırma yolunu seçiyoruz.

İşte tam da şimdi akılsızlığımız yüzünden başımıza gelen sefalet günlerini yaşıyoruz. Ekonominin kurallarına uymadığımız için ülkeyi fukaralığa mahkum ediyoruz ama kendi vebalimizi “Nas”a havale edip kenara çekiliyoruz. Bu da yeterli olmazsa, “zamları Allah yaptırıyor” diyerek bütün sorumluluğu Allah’a yüklüyoruz.

Hepimizin güvenliğini, hakkını-hukukunu korumakla görevli “bağımsız ve tarafsız” olması gereken yargıyı siyasallaştırıp adalete güveni yok ediyoruz, yani Kur’an’ın “adaletle hükmedin” emrini yok sayıyoruz. Ama bir taraftan da gerek yönetim makamında olanlar gerekse yüksek yargının temsilcisi olanlar, Kur’an ayetlerini okuyarak ‘adalet’ nutukları atmayı pek seviyor. Ama gerçekler acıtıcı, nitekim ASAL araştırmanın son anketine göre, toplumda yargıya güven sadece 1.4 düzeyinde.

Mesela Anayasa Mahkemesi Başkanı Kadir Özkaya İbrahim Suresi 42’inci ayete atıf yaparak diyor ki: “Yüce kitabımız Kur’an-ı Kerim’de “Sakın, Allah’ı zalimlerin yaptıklarından habersiz sanma! Allah, onları ancak gözlerin dehşetle bakakalacağı (korkuyla donup kalacağı) bir güne erteliyor” denilmektedir. İnanıyoruz ki “zulm ile abad olanın ahiri berbad olacaktır.”

Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan daha geçtiğimiz günlerde 21. İmam Hatipler Kurultayında dedi ki: “İsrail’in devlet terörünün karşısında durmak bizim için İslami bir vazifedir, imani bir vazifedir, vatani bir meseledir, tabi ki milli bir meseledir.”

Ama talihsizliğe bakın ki İsrail Gazze’de bebekleri, kadınları, sivilleri katlederken bu iktidar tam 7 ay boyunca İsrail’e ticaret gemilerini göndermeye devam etti.

Ve Cumartesi günkü KARAR’ın manşet haberiyle öğreniyoruz ki yerel seçimlerden sonra geri adım atarak İsrail’e ticareti durduran Ankara, ticaretin rotasını yeniden İsrail’e çevirmiş… KARAR’ın haberine göre, Azerbaycan petrolünün sevki ile üçüncü ülkeler üzerinden ticaretin sürdüğüne yönelik iddialar tartışılırken doğrudan gemi seferlerinin de yeniden başladığı ortaya çıktı. İÇDAŞ şirketinin Türkiye’den İsrail’e çelik ve çimento taşıyan gemisi 10 Eylül’de Haifa Limanı’na ulaştı.

Bu hali pür melalimizi görünce İstiklal Marşımızın büyük şairi Mehmet Akif’in şu dizelerini tekrar tekrar okumak gerekiyor galiba:

/“Kadermiş!” Öyle mi? Hâşâ, bu söz değil doğru:

Belânı istedin, Allah da verdi... doğrusu bu.

Talep nasılsa, tabîî, netîce öyle çıkar,

Meşiyyetin sana zulmetmek ihtimâli mi var?

“Çalış!” dedikçe şeriat, çalışmadın, durdun,

Onun hesâbına birçok hurâfe uydurdun!

Sonunda bir de “tevekkül” sokuşturup araya,

Zavallı dîni çevirdin onunla maskaraya!

Bırak çalışmayı, emret oturduğun yerden,

Yorulma, öyle ya, Mevlâ ecîr-i hâsın iken!

Yazıp sabahleyin evden çıkarken işlerini,

Birer birer oku tekmîl edince defterini;

Bütün o işleri rabbim görür; vazîfesidir...

Yükün hafifledi... Sen şimdi doğru kahveye gir!

Çoluk çocuk sürünürmüş sonunda aç kalarak...

Hudâ vekîl-i umûrun değil mi? Keyfine bak!

Onun hazîne-i in’âmı kendi veznendir!

Havâle et ne kadar masrafın olursa... Verir!

Silâhı kullanan Allah, hudûdu bekleyen O;

Levâzımın bitivermiş, değil mi? Ekleyen O!

Çekip kumandası altında ordu ordu melek,

Senin hesâbına küffârı hâk-sâr edecek!

Başın sıkıldı mı, kâfî senin o nazlı sesin:

“Yetiş!” de, kendisi gelsin, ya Hızr’ı göndersin!

Evinde hastalanan varsa, borcudur: bakacak;

Şifâ hazînesi derhal oluk oluk akacak.

Demek ki: her şeyin Allah... Yanaşman, ırgadın o;

Çoluk çocuk O’na âid; lalan, bacın, dadın O;

Vekîl-i harcın O; kâhyan, müdîr-i veznen O;

Alış seninse de, mesûl olan verişten O;

Denizde cenk olacakmış... Gemin O, kaptanın O;

Ya ordu lâzım imiş... Askerin, kumandanın O;

Köyün yasakçısı; şehrin de baş muhassılı O;

Tabîb-i âile, eczâcı... Hepsi hâsılı o.

Ya sen nesin? Mütevekkil! Yutulmaz artık bu!

Biraz da saygı gerektir... Ne saygısızlık bu!

Hudâ’yı kendine kul yaptı, kendi oldu Hudâ;

Utanmadan da tevekkül diyor bu cürete... Ha?/

Akif’in de şiirinde belirttiği gibi biz görevimizi yapmayıp yan gelip yatarak yargıyı çürüteceğiz, ekonomiyi duvara toslatacağız, eğitimi yaz-boz tahtasına çevireceğiz, sonra Allah gelip bütün işlerimizi düzeltecek öyle mi?

YORUMLAR (130)
YORUM YAZ
UYARI: Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. (!) işaretine tıklayarak yorumla ilgili şikayetinizi editöre bildirebilirsiniz.
130 Yorum