Hafız’dan Eluard’a hep aynı şarkı…
Zaman zaman ‘bu nasıl bir dünya, ne oldu bu insanların vicdanına, acaba bu karanlığın sonu hiç gelmeyecek mi?” diye kendi kendimizle konuşur ve müthiş umutsuzluk anları yaşarız.
İşte şu günlerde böylesine haller içindeyim, öyle ki bazı anlarda bırakın konuşmayı nefes almayı bile neredeyse yük olarak görmeye başlıyorum.
Ve her zaman olduğu gibi yine tek teselli kaynağım şiirler ve şarkılar… Bir haftadır ara ara Hafız’ın Divanını okuyorum, rastgele bir sayfayı açıyorum ve şu dizeler beni alıp götürüyor:
/Gayb perdesinin ardında gizlenen umut sabahı
Söyle de dışarı çıksın zira karanlık geçip gitti
O uzun gecelerin perişanlığı ve gönül derdi
Hepsi sevgilinin zülfünün gölgesinden geçip gitti
Zaman sözünü tutmadığından inanmıyorum henüz
O keder hikayesi sevgilinin saltanatından geçip gitti
Her ne kadar kimse Hafız’ı hesaba katmadıysa da
Şükürler olsun ki o sonsuz sıkıntı da bitti gitti/
Evet zor zamanlardan geçiyoruz ve bu ülkenin başına gelenler hepimizi mutsuz ediyor. Ama biliyoruz ki bu dünyada gece sonsuza dek sürmüyor. Acılar her gün katlanarak çekilmez olsa da ‘her gecenin bir sabahı, her kışın bir baharı’ olacaktır. Gün gelecek tıpkı Hafız’ın şiirinde olduğu gibi “Şükürler olsun ki o sonsuz sıkıntı da bitti gitti” dizelerini yeniden okuyacağız.
Henüz gecenin bittiği yerde değiliz belki ama her şeye rağmen, bugünlerde Hafız’ın Divan’ını okumaya devam etmekte yarar var.
Eğer Hafız okurken, bir taraftan da Paul Éluard’ın mısralarında hayat bulan, Orhan Veli ve Melih Cevdet Anday ikilisinin çevirisi ile edebiyatımıza kazandırılan, Zülfü Livaneli’nin bestesi ile dillerden düşmeyen, bir dönem mırıldanması dahi sakıncalı görülen "Ey Özgürlük" şarkısını dinlerseniz, gecenin sonu eminim daha da yakın olacaktır.
İnsanlığın en önemli değerini, özgürlüğü anlatan bu şiir, insanın en derin ve vazgeçilmez arzusunu konu edindiği için bütün dönemlerde dillerden hiç düşmemiştir. Bilindiği gibi Paul Éluard, 20. yüzyıla damga vuran bir aşk ve devrim şairidir. Bu şiirin direnişe destek amacı taşıdığı düşünülse de, işin aslı biraz farklıdır. Zira bu şiir, özünde bir aşk şiiridir ve Eluard, bu dizeleri aşık olduğu kadın Gala için yazmıştır.
Ama bir gerçek var ki II. Dünya Savaşının yaşandığı ve Almanya’nın Fransa’yı işgal ettiği yıllarda Éluard’un bu şiiri cephelerde dağıtılmış ve adeta bir direniş sembolü olmuştur.
Şiir pek çok sanatçı tarafından bestelenmiş, farklı dillerde ve çeşitli melodilerle kulaklarda çınlamıştır. Ancak dillerden düşmeyen ve başarılara imza atan beste Zülfü Livaneli’ye aittir. İşte o şiirden bazı dizeler:
/Okul defterlerime
Sırama ağaçlara
Kumlar karlar üstüne
Yazarım adını
Okunmuş yapraklara
Bembeyaz sayfalara
Taş kan kağıt veya kül
Yazarım adını;
Yaldızlı tasvirlere
Toplara tüfeklere
Kralların tacına
Yazarım adını
…………………
Camların oyununa
Uyanık dudaklara
Sükütun ötesine
Yazarım adını
Bir tek sözün şevkiyle
Dönüyorum hayata
Senin için doğmuşum
Seni haykırmaya/