Böyle olur bizde Gazze mücahitleri…
Haliyle Türkiye’de de Filistin konusunda duyarlı olan insanlar, doğal olarak Gazze’de soykırım suçu işleyen İsrail’e karşı öfkeliler. Ancak bu konuda özellikle sosyal medyada konuşulan ve yazılanları görünce insan hayretler içinde kalıyor. Gazze’ye cihada gitmek için yanıp tutuşanlardan, ‘Türk askeri Gazze’ye…’ diye duygu köpürtmesi yapanlardan geçilmiyor ortalık…
Bu arada, Diyanet İşleri Başkanı Ali Erbaş da İsrail’i destekleyen firmaların ürünlerinin kararlı ve devamlı bir şekilde boykot edilmesi çağrısında bulunmuş. Nasıl bir absürtlükler ülkesinde yaşıyoruz, bu başkanın yapacak başka bir işi yok mu Allah aşkına… Öyle anlaşılıyor ki fazla boş zamanı olduğu için canı sıkılan Ali Erbaş, tıpkı sosyal medya trolleri gibi üstüne elzem olmayan konularda laf kalabalığı yapmayı çok seviyor…
Kuşkusuz dünyadaki zulümler, katliamlar ve hukuksuzluklar konusunda Türkiye’nin Diyanet İşleri Başkanı’nın da elbette söyleyeceği sözler vardır, bu konuda Kur’an’ın mesajının hutbelerden, vaaz kürsülerinden insanlara ulaşmasını sağlayarak zihinlerde daha güçlü bir din algısı oluşturabilirdi, ama ne yazık ki onun aklı da hamasette…
Nedense bu boykot ve ‘cihat çağrısı’ yapanların hiçbir kelimesi içimde bir duygu kıpırtısı yaratmıyor. Çünkü gösteri meraklısı bu ahalinin hamasi söylemleri içimi acıtıyor. İnanıyorum ki bu ‘Gazze mücahitleri’nin hiçbirisinin oraya gitmek gibi bir niyetleri yok, sadece şov yapıyorlar o kadar…
Malum aynı ahali, Afrin operasyonu sırasında da “Reis bizi Afrin’e götür” diye yeri göğü inletmişti ama sonra gördük ki hepsi bedelli askerlik için askerlik şubesi önlerinde kuyruğa girmişlerdi. Eminim şimdi de “Gelin Gazze’ye gidiyoruz” dense, sessizce kirişi kırıp ortadan kaybolurlar…
Gazze’de insanlığı katleden yüzyılımızın gözü dönmüş Hitler’i Netanyahu’ya karşı öfke duyan, katledilen çocuklar ve bütün siviller için yüreği sızlayan insanları, hamaset meraklısı şaklabanlardan elbette ayrı tutuyorum.
Ancak yıllardır Kudüs ve Filistin edebiyatı yapıp hiçbir somut adım atmayan şov meraklılarına da dayanamıyorum. Kuşkusuz somut adım, iktidarların işidir ama biliyorum ki iktidarımızın böyle bir adım atmaya gücü de mecali de yok…
İktidarlar her zaman toplumun beklentileri istikametinde bir tavır ortaya koymayabilirler, hatta belli mazeretler de üretebilirler ama sivil toplum kuruluşlarının böyle bir mazereti olamaz. Mesela büyük bir çoğunlukla Batı dünyasının iktidarları, siyasi elitleri çok açık bir şekilde katliam destekçiliği yaparken, başta Amerika olmak üzere Almanya, İngiltere, Fransa, İspanya gibi ülkelerde siviller yasaklamalara rağmen, büyük protesto yürüyüşleri yapıyor, sivil katliamlara karşı seslerini yükseltiyorlar.
Ya Türkiye de… Şu ana kadar birkaç cılız gösteri dışında pek bir şey yapıldığını söylemek ne yazık ki pek mümkün değil. Kim nasıl bir mazeret üretir bilemem ama Türkiye’de milyonluk bir Gazze gösterisi yapılmalıydı. Birileri bu cümleden sonra iktidarın ve bazı partilerin mitingler yaptığını söyleyecektir biliyorum. Bir kere iktidarın işi Gazze mitingi yapmak değil, onlardan icraat bekliyoruz.
Peki nerede bu sivil toplum kuruluşları?
Maalesef, Gazze vesilesiyle bir kez daha gördük ki Türkiye’de bildiğimiz anlamda bir sivil toplum kuruluşu yok. Bir zamanlar, özellikle dindar-muhafazakar kesimlerde var olduğunu sandığımız sivil toplum kuruluşlarının da ruhuna fatiha…
Çünkü onlar artık iktidarın kanatları altındalar, oradan bir işaret gelmeden bir tek soru soramazlar, konuşamazlar. Mesela Azerbaycan petrolünün İsrail’e nasıl ulaştırıldığı konusu akıllarının ucundan bile geçmez. Hemen hatırlatalım, zulümler, katliamlar, insan hakları ihlalleri konusunda iktidardan icazet almadan konuşamayan vakıf, dernek ya da farklı kuruluşlara ‘sivil toplum’ kuruluşu değil, ancak ‘iktidarın kulları’ denebilir…
Hatırlayalım, 28 Şubat’ın yasakçı günlerinde bütün Türkiye’de “El ele özgürlük zinciri” oluşturulmuş ve bu eyleme dindar-muhafazakar kesimlerden sol ve liberal kesimlere kadar bir milyon insan katılmıştı. Demek ki istenirse yapılabiliyormuş…
Ne yazık ki bugün geldiğimiz noktada ne o sivil toplum kuruluşları var ne de özgürlükler için omuz omuza durabilen duygudaşlıklar…
İtiraf etmek gerekiyor ki dindar ve muhafazakarlar iktidar oldu, bu yüzden de kendileri dışındakilerin ‘özgürlük sorunları’yla ilgilenme ihtiyacı hissetmiyorlar. Nasıl olsa konforları yerinde, birkaç ‘Gazze ağıtı’ yakıp, Kudüs için acıklı nutuklar atarlar ve huzur içinde uykuya dalarlar…