Altılı masa artık vites yükseltmeli
Yakın zamana kadar ülke gündemini çok aktif bir şekilde 6’lı masa belirliyordu. Ancak şu günlerde sanki muhalefetin rüzgarı biraz yavaşlamış gibi bir algı var. Haksızlık etmeyelim, masada yer alan bütün siyasi partiler sahadalar ve tek tek iyi çalışmalar yapıyorlar.
Ancak seçimin 14 Mayıs’ta yapılma ihtimali dikkate alındığında, bu bireysel çalışmalar 6’lı masa için asla yeterli değil. Çünkü bu seçimi ne CHP, ne İYİ Parti, ne DEVA, ne Gelecek, ne Saadet, ne de DP tek başına kazanacak. Eğer seçim kazanılacaksa, mutlaka birlikte kazanılacak.
6’lı masada yer alan siyasi partilerin tamamının bu bilinçte olduklarını varsayarak söylemek gerekirse, muhalefetin mutlaka vites yükselterek bu ittifakın söylem ve eylem kabiliyetini bir üst lige taşımaları şart. Yani ne yapacaklarsa, nasıl bir yol haritası tasarlıyorlarsa bir an önce belirleyip 6’lı masayı tek bir sese dönüştürmek zorundalar.
Hemen hatırlatalım, bu ortak eylemsizlik hali, Cumhur İttifakı’nın da negatif algı operasyonları yüzünden “anlaşamıyorlar, karar veremiyorlar” gibi bir kanaati toplumda yaygınlaştırır ki bu 6’lı masa ile ilgili beklentileri zayıflatır. Çünkü böyle bir atmosferde her siyasi partinin kendi siyasi hedefleri doğrultusunda yapacakları her atraksiyon, belli bir süre sonra çok doğal olarak sanki her biri ayrı telden çalıyormuş gibi hava oluşturabilir.
Nitekim Kemal Kılıçdaroğlu’nun CHP’deki yenileşme adımlarından rahatsız olan bazı sol kesimlerin 6’lı masayı itibarsızlaştırma girişimlerine Meral Akşener’in sert çıkması, sanki masada kavga varmış izlenimini doğurdu. Oysa Akşener haklı olarak çok ciddi bir tehlikeye işaret ediyordu. Zira, her ne kar doğrudan CHP’yi temsil etmeseler de bir türlü ‘tek parti’ hayalinden kurtulamayan bazı sol medya zabitlerinin dindar-muhafazakar köklerden gelen partilere yönelik küçümseyici tavırları masanın ruhunu zedelemektedir.
Bu köşede farklı zamanlarda tekrar tekrar altını çizmeye çalışıyorum, dindar-muhafazakar kesimleri görmekten rahatsız olan bu sol kalemler eğer AK Parti ile ‘gizli’ bir anlaşma içinde değillerse, kelimenin tam anlamıyla bir akıl tutulması yaşıyorlar demektir. Endişem odur ki AK Parti’nin Türkiye’yi hapsettiği ekonomik ve siyasi krizden rahatsız olan ve eli artık bu iktidara oy vermeye gitmeyecek olan makul insanlar, bu ‘sol akılsızlık’ karşısında yeniden AK Parti’ye dönebilirler.
Unutmayalım şu anda Cumhur İttifakı’nının tek endişesi, bütün tezviratlara rağmen 6’lı masayı dağıtamamış olmasıdır. Çünkü bu masa dağılmadığı ya da işlevsiz hale gelmediği sürece Cumhur İttifakı’nın cumhurbaşkanı seçtirebilmesi anca büyük mucizelerle mümkün olacaktır.
Bu saatten sonra seçimin kaderini değiştirecek olağanüstü bir gelişme olur mu, ya da beklenmedik bir mucize gerçekleşir mi mi bilemeyiz ama, memlekette bu fukaralık devam ettiği sürece iktidarın küçük mucizelerle kurtulması pek mümkün gözükmüyor.
Evet iktidar için tablo umutsuz, ancak bu 6’lı masa için iktidarın çantada keklik olduğu anlamına gelmiyor. Her ne kadar iktidarın şu saatten sonra atacağı adımların toplum nezdinde inandırıcılığı zayıf olsa da kimse Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın yarışta kolay pes edeceğini düşünmemeli. Her ne kadar sonucu değiştirmesi zor olsa da Erdoğan öylesine hamleler yapar ki eğer muhalefet rehavete kapılırsa golü kalesinde görebilir…
Herkesin bilmesi gerekiyor ki Türkiye bugüne kadar hiçbir dönemde yaşamadığı bir ekonomik kriz ve fukaralık yaşıyor, toplumun adalete olan güveni diplerde seyrediyor, AK Parti bizzat kendi döneminde sağlıkta gerçekleştirdiği atılımları yerle bir etmiş ve doktorlar kaçıyor, eğitim ve tarım kaderine terkedilmiş, demokrasi liginden düştüğümüz için artık Uganda ligindeyiz.
Bütün bunlara rağmen iktidar, başarısızlıklarını başarı hikayesi olarak pazarlayabiliyor. İktidarı gerçekleri çarpıtmakla, etik davranmamakla suçlayabilirsiniz ama sonuçta bu pazarlamacılık anlayışıyla hala müşteri bulabiliyor ve dahası gündemi şu günlerde iktidar belirliyor. Cumhurbaşkanı Erdoğan bugün Ankara’da “Türkiye yüzyılı” vizyonunu açıklıyor ve muhtemelen toplumdaki yoksulluk, yolsuzluk ve yasaklar algısına rağmen, yeni bir başlangıç yaparak herkesi kucaklayacaklarını söyleyecek. Kısacası Erdoğan seçim takvimini resmen başlatıyor…
İşte tam da bu yüzden muhalefetin güçlü bir adım atması zaruret haline gelmiş bulunuyor. Ama bunun için öncelikle adayın belirlenmesi gerekiyor, ancak ne hikmetse onlar henüz aralarında bile aday meselesini görüşmediler.