AK Parti’yi bekleyen esas tehlike…
Son günlerde AK Parti içinden cılız da olsa bir takım eleştirel seslerin yükselmesi bazı kesimlerde “AK Parti’de neler oluyor, bu eleştiriler derin bir kırılmanın işareti midir?” şeklinde soruları gündeme getirdi.
Ancak bu eleştirileri yapanların partinin ana ekseninde yer alan ya da kurumsal söylemini temsil eden isimler olmadığını belirtmek gerekiyor. Gerçi bugün itibariyle yeni AK Parti’nin misyonunu gerçek anlamda kimlerin temsil ettiğini söylemek de çok kolay değil. Daha doğru bu partinin artık bir misyonu var mı orası bile meçhul…
Zira AK Parti kendisini öylesine bir belirsizlik alanına hapsetti ki normal siyaset terminolojisiyle tarif etmek pek mümkün değil. Bir kere bugünkü yeni AK Parti, siyaset sahnesine çıkarken belirlediği kuruluş ilkelerinde tarif edilen demokrat-muhafazakar bir parti değil. Yine kuruluş ilkelerinde yer alan ‘hukukun üstünlüğü’nü savunan bir parti de değil artık.
Eğer mutlaka bir tarif yapmak gerekirse belki şöyle bir tanımlama yapılabilir; biraz muhafazakar, yer yer MHP’yi de aşan aşırı milliyetçi ve de dönemin ruhuna uygun olarak ulusalcı bir parti… Ama aynı zamanda ‘görsel dindarlık’ ritüellerine yaslanan ve bu eksende dindar-muhafazakar kesimleri hamasi söylemlerle tavlamaya çalışan bir parti.
Hal böyleyken, kendi ilkelerinden uzaklaşmış, ekonomiden dış politikaya, eğitimden tarıma kadar her alanda yönetim zaafı yaşayan bir iktidar partisinde rahatsızlıkların olmaması mümkün değildir. Ancak AK Parti içinde bir kırılmanın olup olmadığını anlayabilmek için partinin kıyısından köşesinden yükselen seslere değil, ana gövdedeki asli unsurlara bakmakta yarar var.
Böyle bakıldığında parti içinde yönetim kademesinden milletvekillerine ve teşkilatların en alt kademelerine kadar pek çok insanın gidişattan rahatsız olduğu rahatlıkla görülecektir.
Çünkü birazcık olsun siyasetin reelinden bakabilen ve ülkede yaşanan yönetilemezlik krizinin iktidar açısından ne tür negatif sonuçlar üreteceğini görebilen parti yöneticileri mutlaka vardır, daha doğrusu olmak zorundadır. Aksi taktirde ortada bir partinin varlığından bile söz etmek mümkün olmaz ki bu eşyanın tabiatına aykırıdır.
-Dolayısıyla şu anda, seslerini yükseltmeseler de partinin ana gövdesinde yer alan yöneticiler ve milletvekilleri ekonomik akıl kaybolduğu, liyakatsizlik zirve yaptığı için yaşanan fukaralıktan rahatsızdırlar…
-AK Parti’nin giderek aşırı milliyetçiliğe evrilerek MHP’lileşmesinden rahatsızdırlar.
-‘70 milyonu kucaklama’ ilkesiyle yola çıkıp, şimdilerde halkın yarısını ‘illet-zillet’ ve de ‘terör yandaşı’ ilan ederek marjinal bir partiye dönüşmesinden rahatsızdırlar.
-BAE emirini önce 15 Temmuz’un finansörü olarak ilan edip sonra ‘kardeş’ diye kucaklamaktan rahatsızdırlar…
- “Kaşıkçı’nın ölüm emrinin Suudi hükümetinin en üst makamlarından geldiğini de iyi biliyoruz” diyerek doğrudan işaret edilen Prens Selman’ın kırmızı halıda kucaklanarak karşılanmasından rahatsızdırlar…
- Bahçeli’nin peşine takılarak Kürtlerin dışlanmasından rahatsızdırlar…
-Hukukun üstünlüğü ile yola çıkıp yargının siyasallaşmasından, özgürlük ve demokrasi açığının büyümesinden rahatsızdırlar…
-Türkiye’nin, Uluslararası Şeffaflık Örgütü’nün Yolsuzluk Algı Endeksi’nde 180 ülke arasında 96. Sırada yer almasından rahatsızdırlar.
-Aynı şekilde Dünya Sefalet Endeksi’nde 156 ülke içinde 21. Sırada yer alarak Venezuelle, Surinam ve Zimbabve ligine düşmesinden de rahatsızdırlar…
Bütün bu rahatsızlıklar AK Parti’de görünür bir kırılmaya yol açar mı, doğrusu kestirmek zor. Ama bu halin, hemen bütün parti katlarında derin bir motivasyonsuzluğa yol açtığı kesin…
İşte AK Parti için esas tehlike de bu… Unutmayalım, her seçime coşkuyla hazırlanan AK Parti bugüne kadar hiç yaşamadığı bir motivasyon kaybıyla karşı karşıya. Aslında seçime nasıl hazırlanması gerektiğini çok iyi biliyor ama artık hikayesi çok zayıf… Çünkü ekonomi dahil, ülkenin temel sorunları konusunda çözüm kabiliyetini tümden yitirmiş bulunuyor. Muhtemelen seçimlerde, bulunduğu belirtilen gaz rezervleri ve TOGG gibi argümanları kullanacaktır. Ancak bütün bunlar insanların fukaralığına çare olabilecek mi, orası meçhul…