“Kanun diye, kanun diye”, kanunu tepelemeyin...
4 Haziran 2008’de TBMM’de kabül edilen 5774 Sayılı “Başarılı Sporculara Aylık Bağlanması ve Devlet Sporcusu Unvanı Verilmesi Hakkındaki Kanun” bugün yürürlüğünü koruyor.
Ne yazık ki, uygulayıcılar, bu kanunu, ne biliyor, ne anlayabiliyor, ne öğrenmeye çalışıyor, ne de uygulayabiliyor... Halbuki kanun çok açık ve hükümleri de çok net.
“MADDE 1 – (1) Bu Kanunun amacı; Türk vatandaşlarından uluslararası düzeyde üstün başarı kazanmış amatör sporculara ve bunların ölümü halinde bakmakla yükümlü oldukları eş ve çocukları ile takım halinde olimpiyat veya dünya şampiyonu olmuş amatör sporcuların milli takım teknik direktör ve antrenörlerine aylık bağlanması ve uluslararası düzeyde üstün başarı kazanmış sporculara “Devlet Sporcusu” unvanı verilerek, bu başarılarının taltif edilmesi suretiyle Türk vatandaşlarının spora özendirilmesi ve bu çerçevede Devlet tarafından yapılacak yardımların şekli ile bu yardımlardan yararlanma usul ve esaslarının tespit edilerek Devlet Sporcusu unvanı verilmesine ilişkin şartların belirlenmesidir.
(2) Katılımcı ülkeler ve yarışma kategorisi itibariyle birinci fıkra kapsamına girmekle birlikte belirli nüfus veya sosyal gruplar ya da meslekler ile sınırlı olarak düzenlenen oyun veya şampiyonalar ile bu oyun veya şampiyonalarda alınan dereceler bu Kanunun kapsamı dışındadır”...
***
Olimpiyatlar’da ve Paralimpik Oyunları’nda, ABD, Çin, Rusya, Almanya, Avustralya ve İngiltere’den çok gerideyiz, biliyoruz... Bunca tesis yatırımına rağmen, insana yatırımı hala çok ihmal ediyoruz...
Olan şampiyonlarımıza bile sahip çıkamıyor, küstürüyor, bıktırıyor, bu sebeple de daha çoğunu yetiştirmekte tıkanıyoruz...
Sporu sevmeyen, emeğe saygı duymayan, alın terini görmezlikten gelen yönetici profilleriyle gençlerimizi spordan soğutuyoruz... Sorunlarını çözmüyoruz, başta kanunlarla tanıdığımız haklardan yararlandırmıyoruz...
Hak ettikleri maaşları bağlamıyor, “devlet sporcusu” unvanlarını ve yeşil pasaportlarını vermiyor, VIP’den seyahat ettirmiyoruz...
Zaten bir avuç sporcumuz var, onlara da hak ettiği muameleyi yapmıyoruz...
Sadece Olimpiyatlar’da hatırlıyor, şampiyon olduklarında tebrik ediyor, Cumhurbaşkanımız’ın kabullerinde onore ediyoruz... Bunun bir de yarını var, hiç düşünmüyoruz...
***
2020 Tokyo Olimpiyatları’nda yer aldığı halde, bazı branşlarda ödüllerin olimpik branşlar kategorisine getirilmeyişi büyük bir zulümdür ve bir an önce çözüme kavuşmalıdır...
Pek çok branşın sporcularını ve bazı şampiyonaları yorumlayamadığımız için de yanlışa düşüyor ve ödüllendirmede hata yapıyoruz..
Biz, henüz çözülmeyen sorunlara parmak basarken, zaten çözüldüğünü düşündüğümüz şampiyona veya branşların yeniden sorun haline gelişini şaşkınlıkla izliyoruz...
Son günlerde şeref aylığı azaltılan sporcularımızın verdiği mücadeleyi üzüntüyle takip ediyoruz. Belirleyici olan Gençlik ve Spor Bakanlığı’nın “patron” unsur olması gerekirken mahkeme kapılarına düşülmesi, yargının çelişkili kararları, sporcuların yaşadıkları aşağılayıcı muameleler cidden üzüntü vericidir.
***
5774 Sayılı Kanun çok nettir, hükmü de gayet açıktır. 12. ve son madde: “Bu kanun hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür” diyor.
Yani patron, Hükumet adına, Bakanlar Kurulu’nu temsilen sporun bağlı olduğu bakanlık, yani Gençlik ve Spor Bakanlığı’dır.
Yani, ödül almaya hak kazanacak sporcuyu da, kazanacağı miktarı da, alacağı oranı da, hangi branşın kapsama alınacağı da, hangi disiplinlerin dışarda bırakılacağı da, hangi şampiyonaların ne oranda ödül alacağını da Bakanlık, Bakanlık’ta oluşturulan yetkin kurul belirler. Mahkeme öncesi de, sonrası da yoktur, davalarda bilirkişi de, müdahil kurum da Gençlik ve Spor Bakanlığı’nın ta kendisidir.
Sporcuların temel hak ve kazanımları, hiç kimsenin konuyla alakası olmayan kişi ve kurumun insafına bırakılamaz.
***
Bütün bu kanunları çıkaran dönemin Genel Müdürü olarak, tane tane söylüyorum. Gerek kanun, gerekse ayrı ayrı madde gerekçeleri, TBMM tutanakları, Komisyon zabıtları, konuşma metinleri ile sabittir ki, bugün, Askeri Oyunlar, Dünya ve Avrupa şampiyonalarında derece yapan sporcuların ödülleri hiç bir gerekçeyle azaltılamaz.
IOC’nin takvimindeki bütün organizasyonlarda ödüller, Olimpik ve Paralimpik organizasyona katılan her şampiyona için, ülke ve kişi sayısına bakılmaksızın kesintisiz, ama’sız ödenir.
IOC’nin tanıdığı branşlarda da Bakanlık’taki bilirkişilerden oluşacak komisyon, sadece istismar edilebilecek sıradışı şampiyonaları da değerlendirir ve ödül listelerini oluşturur. Kanun’da asla keyfiliğe yer yoktur.
Kanunun 2. Maddesi, 2. fıkrası, sadece istismar edilebilecek durumları düzenlemek içindir.
***
Biz, bütün bu konuları, herkesin anlayabileceği şekilde tane tane konuşarak idareye de, komisyona da, yargıya da anlatmaya ve bütün mağduriyetleri, hatta bugün oluşan çifte standardı da gidermeye hazırız...
Kanun’un açık maddelerini görmeden uydurulan, kanuna aykırı ucube yönetmeliklerin kölesi olmayın ve “Kanun diye, kanun diye, kanunu tepelemeyin”... Yazık oluyor gerçekten, spora, sporcuya, teşkilata, Türkiye’ye...