Sisi ile el sıkışmak kaybedileni geri getirmez
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın Katar’da Dünya Kupası açılışında Mısır Cumhurbaşkanı Abdülfettah Sisi ile sıcak bir biçimde el sıkışması, üzerinde yazı yazılmayacak gibi bir şey değil.
Türkiye, bundan 9 yıl önce Sisi darbe yapıp Müslüman Kardeşler iktidarını devirdiğinde fazlasıyla duygusal ve fazlasıyla hesapsız bir tepki göstermişti.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın aylar süren mitingleri ve Mısır’ı “Rabia” işaretiyle protestosu (Mitinglerde ‘Rabiamızı sayıyor muyuz’ deyip Mısır’la ilgisi olmayan, daha çok iç politika ideolojisine yönelik bir nevi yemini hala ettiriyor Erdoğan) ne işe yaradı? Mısır’da ne Mursi’yi hapse girip yargılanmaktan ne de ölümden kurtardı. Müslüman Kardeşler öyle ağır bir baskı altına alındı ki, siyasetten çekildiğini açıklamak zorunda kaldı. Erdoğan’ın ve Türkiye’nin protestosu, zaten neredeyse tarihi boyunca hep tek adamlar tarafından yönetilmiş Mısır’da kısa ömürlü demokrasi denemesine de hizmet etmedi; bugün Sisi’ye “Hadi artık, demokratik seçim yap” diyen kimse yok. Oysa Sisi iktidara “geçici” olarak gelmişti. 9 yıldır duruyor.
Türkiye, Mısır’la ilişkilerini kesip Sisi’yi protesto ederek Mısır halkına bir fayda sağlayamadığı gibi kendisine de fayda elde edemedi. Bu yüzden neredeyse bütün Arap alemiyle ilişkisi koptu; Suudi Arabistan ve Birleşik Arap Emirlikleri’nin Türkiye’yi “Müslüman Kardeşler yanlısı” olarak görüp aleyhte faaliyete başlaması başta Amerika olmak üzere dünyanın pek çok yerinde Türkiye’yi zor duruma sokan kalıcı sonuçlar yarattı.
Türkiye’nin bugün yaşadığı ve kurtulmaya çalıştığı derin izolasyonun başlama vuruşu Sisi’ye gösterilen ölçüsüz tepkiyle yapılmıştı.
Ama aynı suda nasıl iki kere yıkanılmazsa son 9 yılın hasarı da öyle bir el sıkışmayla sona eremez. Erdoğan daha önce gidip Suudi Arabistan’da Prens Muhammed’le, Birleşik Arap Emirlikleri’nde şeyhle el sıkıştı. Mısır’la da barışmak istedi ama Mısır kendini ağırdan sattı, bilmiyorum dünkü el sıkışmadan sonra bu ağırdan satma sona erer, Mısır ansızın Türkiye’yi “düşman” görmekten vaz geçer mi? İki yıldır barışma peşrevleri çekiyoruz ama Mısır Nuh diyor Peygamber demiyor çünkü.
Çoğu insanın gözünde Türkiye’nin Batıyla ilişkisini esas bozan şey İsrail’le yaşadığı gerilim. Doğrudur, İsrail’le yaşanan sert kavgalı dönem çok etkili oldu ama Türkiye-Batı ilişkilerinin bozulmasına esas neden olan şey Tayyip Erdoğan hükümetlerinin gözü kara biçimde Müslüman Kardeşleri desteklemesi ve bu sebeple Arap alemi üzerindeki ağırlığını kaybettiğinin ayan veyan ortaya çıkması oldu. Bugün görüyoruz ki biz Arap alemine Arapların bize muhtaç olduğundan daha muhtacız. Bu basit gerçeğin bütün dünya tarafından görülmesi, Türkiye’nin bir alt lige düşmesinin ve kolayca itilip kakılmasının arka planındaki başlıca neden.
Çoğu taraftarının gözünde Tayyip Erdoğan’ın en başarılı olduğu alan dış politika. Çoğu muhalifinin gözünde ise en başarısız olduğu alan ekonomi.
Bense tam tersini düşünüyorum. Son iki yıldaki ağır saçmalamaya rağmen ekonomide görece başarılı, çünkü Türkiye’yi 20 yılda dönüştürdü Erdoğan. Ama buna karşılık en büyük başarısızlığını dış politikada yaşattı ve yaşatmaya (kendisi iktidarda olsun olmasın) uzunca bir süre devam edecek.
1999 yılında “Gelirim ha” dediği için Suriye’den Mısır’a, oradan Suudi Arabistan’a bütün Arap dünyasını titreten Türkiye bugün Mısır’la tokalaşmak için Katar’ın arabuluculuğuna muhtaç, askeri caydırıcılığı ise sıfıra yakın.
Polonya’ya Rus füzesi düşme ihtimalinin yarattığı gerginlikte Amerikan Başkanı hemen aynı oteldeki NATO liderlerini toplantıya çağırıyor ama “Dünya lideri” Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı davet bile etmiyor. Oysa Türkiye NATO’nun ikinci büyük kara gücü. Rusya ile savaş çıkacaksa Türkiye cephe ülke olacak. Ama bu toplantıya çağrılmıyor bile.
Suriye’de Amerika’nın gözümüzün içine baka baka Türk ordusu yerine derme çatma PKK güçlerini desteklemesi durduk yerde olmadı. Türkiye’nin siyasal islam enternasyonali Müslüman Kardeşler’le saklamadığı yakınlığı ve DEAŞ’a saldırmaktan geri durması, ABD’ye PKK ile yan yana durmak için aradığı fırsatı verdi, müttefik olarak onları seçti, Türkiye ile hasım olmaktan ise çekinmedi.
Herhalde en çarpıcısı Ege’de ve Doğu Akdeniz’de yaşadığımız çıkmaz. Doğu Akdeniz’de Mısır, İsrail, Kıbrıs bir araya gelip Ekonomik Çıkar Bölgesi paylaşımı yaparken Türkiye seyretti; onlar anlaşınca da ortaya çıkıp “Bunu uygulatmam” dedi. Mısır gazını çıkarıp satıyor; İsrail çıkarıp satıyor. Yakında Kıbrıs da çıkarıp satmaya başlayacak.
Ege’de 84 milyon nüfuslu Türkiye, 14 milyonluk Yunanistan’ın askeri olarak gerisine düştü ilk kez. Bugün Yunan Hava Kuvvetleri’nin bariz bir ilk darbe üstünlüğü var.
Sık sık “Sizi kovarız” dediğimiz Amerika sonunda İncirlik Üssünü işlevsiz hale getirdi ve Yunanistan’a taşındı. Bu yetmiyormuş gibi Dedeağaç’a dev bir üs daha kurarak Türkiye’nin Yunanistan’ı karadan tehdit etmesinin de önüne geçti. Yani ne havada, ne denizde ne karada bir üstünlüğümüz var artık Atina’ya karşı.
Sisi ile el sıkışmak bu kaybedilenleri geri getirmez.