Muhalefetin seçim matrixi ve adayının kişiliği

Altılı muhalefet açısından bakınca olası üç seçim sonucu senaryosu var. Daha önce yazmıştım, tekrar edeyim:

1. Muhalefetin adayı Cumhurbaşkanı olur; altılı muhalefet ayrıca Meclis’te de çoğunluğu elde eder.

2. Muhalefetin adayı Cumhurbaşkanı seçilir ama altı parti Meclis’te HDP olmadan çoğunluk oluşturamaz.

3. Tayyip Erdoğan seçimi kazanır ama Cumhur İttifakı Meclis’te çoğunluk elde edemez.

Hiç kuşkusuz teorik olarak başka ihtimaller de var ama Cumhur İttifakı’nın (Cumhurbaşkanı kim seçilirse seçilsin) Meclis’te çoğunluk oluşturduğu bir senaryodan peşinen vaz geçebiliriz; bu ittifak toplamda yüzde 40’ı aşacakmış gibi durmuyor çünkü.

Altılı muhalefet açısından bakınca bir ve ikinci senaryoların tercih edileceğini ve bu senaryolardan da öncelikle birincisinin başarılmaya çalışılacağına kuşku yok.

Zaten ilan edildiği kadarıyla altılı muhalefet de, ana ağırlığını bu senaryoya vermiş durumda. Bu sağlamak için seçimden önce bir hükümet protokolü ve olası cumhurbaşkanı için bir seçim beyannamesi oluşturmaya, hatta seçilecek cumhurbaşkanının hangi bürokratik makama kimi ataması gerektiğine varana kadar ayrıntılı bir yol haritası oluşturmaya çalışıyorlar.

Bize söylenen, ancak bu ortak program ve yol haritası üzerinde anlaşma sağlandıktan sonra ortak adayın kim olması gerektiği konusunu konuşacak liderler; ondan önce değil.

Elimizdeki mevcut bilgi, söz konusu program ve yol haritasının bu ayın 26’sında Ahmet Davutoğlu’nun ev sahipliğinde yapılacak olan zirveye yetiştirilip o toplantıda onaylanacağı.

Yani, ocak ayı aday belirleme ayı olacak altılı muhalefet için, daha önce değil.

Muhalefet açısından, sıraladığım üç senaryonun birincisi hiç kuşkusuz en çok tercih edilecek olanı. Ama muhalefet ikinci senaryoyla da yaşayabilir; üçüncü senaryo ise yenilgi anlamına gelir.

Dolayısıyla, önümüzdeki seçimin en büyük önceliği, muhalefete kendisini kazanmış hissettirecek şey, Cumhurbaşkanlığı seçimi. Hiç kuşkusuz milletvekili seçimi ve Meclis çoğunluğu da önemli ama Cumhurbaşkanlığını kazanamayınca Meclis’te çoğunluk olmak kimseyi teselli etmeyecektir.

Her ne kadar muhalefet, kendi ortaklaşa belirleyeceği Cumhurbaşkanı’nın hareket alanını şimdiden sınırlamaya ve onu 6 parti ile koordinasyon halinde yönetmeye zorluyorsa da, Cumhurbaşkanı adayı öyle anlamsız, önemsiz ve şahsiyetsiz bir kişi değil ve olmayacak.

“Biz altı parti onun için gereken her şeyi yaptık, programı hazır, kampanyası hazır, hatta atama listesi bile hazır, o yüzden aday adının bir önemi yok” cümlesinin hiçbir anlamı yok. Aday adının ne kadar önemli olduğunu zaten adaylık için verilen mücadeleden anlıyoruz.

Daha önce yazmıştım: 2014’te CHP ile MHP’nin ortak adayı olarak yola çıkan ama kısa zamanda Ak Parti ve HDP dışında kalan neredeyse bütün partilerin ortak adayı haline gelen Ekmeleddin İhsanoğlu o seçimde yüzde 38 oy almıştı. 2018’de yapılan seçimde ise ayrı ayrı adaylarla seçime girilmesine rağmen, HDP hariç muhalefetin adaylarının oy toplamı yine yüzde 38 olmuştu.

Yani 2014’te “Aday adının önemi yok” dendi; 2018’de ise “İşbirliğinin önemi yok.” Her iki durumda da sonuç değişmedi: Yüzde 38.

Ama şunu da söyleyebiliriz: Altılı muhalefet en kötü durumda yüzde 38 oyla yarışa başlıyor. Aranan aday, bu yüzde 38’in üzerine en azından yüzde 12,1 oy ekleyecek olan insan.

Peki nereden gelecek o oy? Yüzde 10 civarında oyu HDP adayı alıyor. Eğer seçimde HDP aday çıkartmaz ve altılı muhalefetin adayına bütün seçmeninin oy vermesini sağlayabilirse, ediyor yüzde 48. Ancak HDP aday çıkarmasa dahi bütün oyunun muhalefet adayına akmasını beklemek saflık olur.

Tayyip Erdoğan siyasi gücünün doruğunda yüzde 52 oy almıştı. Demek ki, HDP’nin tutumu ne olursa olsun, seçimin sonucunu, son seçimde Erdoğan’a oy vermiş olanların ne kadarının dönüp altılı muhalefetin adayına oy vereceği belirleyecek.

Ahmet Davutoğlu’nun Gelecek Partisi ile Ali Babacan’ın Deva Partisi toplamda yüzde 5’e yakın oy alıyor gözüküyorlar. Bu yüzde 5’in önemli bölümünün 2018’de Tayyip Erdoğan’a oy vermiş kişiler olduğunu kabul etmeliyiz.

Ama şunu unutmayın: Partilerden vaz geçmek, kişiden vazgeçmekten daha kolaydır. Yani o seçmen Ak Parti’den vaz geçmiş, GP veya Deva’ya oy vereceğini söylüyor olabilir ama bu onların Tayyip Erdoğan’dan da vazgeçtiği anlamına gelmeyebilir. O seçmen dönüp adaya bakacak ve kendisine en azından Tayyip Erdoğan kadar yakın göreceği bir kişi olup olmadığını anlamaya çalışacaktır.

Düne kadar altılı muhalefet içinde ismi öne çıkan üç kişi vardı. Kemal Kılıçdaroğlu, Ekrem İmamoğlu ve Mansur Yavaş.

Anketlere bakarsanız, çok daha fazla sayıda seçmen Mansur Yavaş’ı kendine daha yakın buluyor; ondan sonra İmamoğlu geliyor, Kılıçdaroğlu en sonda.

Ama geçen hafta İmamoğlu’nun hakkındaki mahkumiyet kararını fırsata çevirmedeki becerisi dengeleri değiştirdi.

Son bir ayın içindeyiz.

YORUMLAR (23)
YORUM YAZ
UYARI: Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. (!) işaretine tıklayarak yorumla ilgili şikayetinizi editöre bildirebilirsiniz.
23 Yorum