Tövbe, tövbe, Çin hiç emperyalist olur mu!
Bizim solcuların, hiç olmazsa büyük bir kısmı, ideolojilerini ithal ederken menşe ülkenin politikasını ve propagandasını da ithal ederler. (Not edeyim: Eser miktarda millî solumuz da vardır.)
Çin’le Rusya’nın arası açılana kadar hayat basitti. Bir “bilimsel sosyalist” dünya vardı, o bir cennetti; bir de emperyalist ABD ve ortakları. İşte bütün kötülükler bu emperyalistlerden gelirdi. Solcularımız, “Kahrolsun Amerika” derdi, biz de “Ne Amerika, ne Rusya” derdik. Hayat basitti.
Sonra hatlar karıştı. 1956’dan itibaren Rusya ile Çin’in arası açılmaya başladı. Rusya eski lideri, o melaike, insancıl Stalin’i şimdi kötülüyordu. Çin ise Stalin’den vaz geçemezdi. Çin, Rusya’nın revizyonistlerin eline geçtiğini söylüyordu… Derken itişme kakışma büyüdü ve Çin, Rusya’ya “Sosyal Emperyalist” demeye başladı. Böylece dünyada emperyalistler çeşitlendi.
Bizim sol da – yine büyük kısmı- ortadan ikiye ayrıldı. Rusçular ve Çinciler. Bizim slogan da biraz uzadı: “Ne Amerika, ne Rusya, ne Çin, her şey Türklük için.” Çincilerin Avrupa’da bir müttefiki bile vardı: O zamanların Maocusu Arnavutluk!
MELEK ÇİN, ŞEYTAN NATO
Sonra Sovyetler yıkıldı, Sovyet perdesi düşünce arkasındaki Rusya çırılçıplak ortaya çıktı ve o iş bitti. Türkiye’deki Rus solu da bitti. Geriye Çin solu kaldı. Rus solcuları liberal oldu, kozmopolit oldu, bir kısmı patron oldu, fakat itiraf etmeliyiz, 1960’larda Maocu olanlar hâlâ… Maocu demeyeceğim, Mao’nun borsası Çin’de epey düştü. Şöyle söyleyelim: Bizim eski Maocular menşe şahadetnamelerini hâlâ taşıyorlar. Hâlâ Çinciler. Tu kaka emperyalist de hâlâ Amerika veya eş manalı kullandıkları NATO.
Şimdi melek Çin ve şeytan NATO var. Çin o kadar melek ki milyonlarca Uygur’u kamplara kapatırken, Uygur kadınlarını kısırlaştırma düzeni kurarken bizim Çinciler Disneyland turu yapıyoruz havasında Doğu Türkistan’a muhabir gönderiyor. Ve orası o kadar mutlu, o kadar neşeli bir ülke ki, gönderdikleri muhabir daha yola çıkmadan bir kulaktan, bir kulağa sırıtıyor, çok mutlu, çok keyifli!
TÜRKİSTAN HEP ÇİN VATANIYDI!
Geçenlerde, Çin sefareti, Çırağan sarayında bir resepsiyon düzenledi ve resepsiyonda Doğu Türkistan hakkında bir broşür dağıttı. Broşürde “Doğu Türkistancı”, terörist anlamında kullanılıyor. Orası tarihin her döneminde Çin’inmiş. (O zaman neden Xinjiang, yani yeni sınır diyorsunuz?) Hatta tarihten önce de öyleymiş. Uygurlar Türk değilmiş. Bir ara orada Türk idaresi olmuş ve Türkler çok baskıcı ve köleleştirici imiş. Oraya nereden geldilerse… Broşürde Divan-ı Lugat-it Türk’ten de bahsediliyor. Allah Allah. Bu ezeli Çin memleketinde neden Türk lügati yazılır ki? Ha bir de buralar hep Çin ise, durup dururken bu preshistorik Çin vatanının ortasına neden duvar ördünüz diye sorarlar adama. Tarihin gerçeğini merak eden, MDM sitesinden okuyabilir: https://millidusunce.com/turkiyede-turkluge-hakaret-edilemez/
Kötü bir Türkçe ile ve palavra dolu 48 sayfa. Ve Çin’in nasıl melaike olduğuyla anlatılıyor. Kamplar eğitim kampıymış. Üç şey öğretiliyormuş: 1) Millî dil, yani Çince, 2) Hukuk ve 3) Meslek. Çıkarlarsa da istihdam ihtiyacı bulunan bölgelerde kampta öğrendikleri mesleklerini icraya devam edeceklermiş. İşsiz kalma dertleri yok!
Tercümesi: 1) Uygurlar’a zorla Çince öğretiyoruz. 2) Endoktrine ediyoruz. Türklük ederlerse canlarına nasıl okuyacağımızı anlatıyoruz. 3) Köle olarak çalıştırıyoruz. Sonra da Çin’in çeşitli yerlerinde çalıştırmaya devam edeceğiz. (Çinlilerin biti kanlandı, artık eski yövmiyeye burun kıvırıyorlar. Onların yerine Uygurlar kullanılacak.)
Bu tarih öncesi Çin yurdunda hâlâ Çince konuşamayan, onun yerine Türkçe konuşan bu milyonlarca insan nereden peyda olmuş acaba? Baskıcı ve köleleştirici Türkler onlara zorla Türkçe öğretmiş olmalı. Ha Uygurlardan başka Kazaklar ve Kırgızlar varmış, onlar da Çin kültürünün ayrılmaz parçalarıymış. Öyle ya, İstanbul bile tarihî Çin şehridir, hatta Roma da.
Karahanlılar’ın başkenti, Kaşgarlı Mahmud’un Kaşgar’ı, binlerce yıldır mevsimin ilk meyvesini, sebzesini bize veren Turfan da kadim Çin yurtlarıdır değil mi?
HEPSİ HAKLI, BİR BİZ SAÇMALIYORUZ
Asıl anlaşamadığımız şuydu: Bizim solcularımız dünyaya baktıklarında, bir tarafta melek sosyalistler diğer tarafta şeytan emperyalistler görüyordu. Onların ideolojileri öyle görmelerini emrediyordu. Biz ise Amerikanlar, Ruslar, Çinliler görüyorduk. Bütün bu gürültü patırtı içinde aslında, Ruslar Rusçuluk, Çinliler Çinlicilik, Amerikanların Amerikancılık yapıyordu. Biz necilik yapacağımız konusunda şaşkındık. Hâlâ öyleyiz.
Doğrusu? Doğrusu, her millet kendi menfaatinin peşindedir. Başka ülkelerden ajan tavlayıp kendi çıkarına çalıştırır. Bazı ajanlar bu işi para karşılığı, bazıları gönülleriyle yaparlar. Tıpkı dünyanın en eski mesleğindeki gibi... Neyse, ağzımı bozmayayım şimdi.
Ve her biri rakibine emperyalist der, terörist der. İkisi de haklıdır.
Biz de ne Amerika, ne Rusya, ne Çin, her şey Türklük için, deriz. İnsan haklarına, hürriyetlere, hukuka, milletlerarası adalete razı olurlarsa o zaman hem Amerika, hem Rusya, hem Çin ve fakat yine de her şey Türklük için deriz. Eh, insan âlemde hayal ettiği müddetçe yaşar.