“Yaprak döker bir yanım / Bir yanım bahar bahçe”
Öyle bir yerdeyim ki
ne karanfil ne kurbağa
Bir yanım mavi yosun
Dalgalanır sularda
Dostum dostum
Güzel dostum
Bu ne beter çizgidir bu
Bu ne çıldırtan denge
Yaprak döker bir yanımız
Bir yanımız bahar bahçe...
***
Ahmet Kaya’nın seslendirdiği bu parçayı bir kez daha dinleme zamanım geldi. Ne de olsa mevsim sonbahar ve yapraklar sararıp dökülüyor. Bir yanımızda yapraklar dökülüyor ama diğer yanda dökülen tek bir yaprak yok.
Oralar bahar bahçe...
Zaten demiyor mu parçada “Bu ne çıldırtan denge”.
Gerçekten çıldırtan dengeler yaşıyoruz. İşini kaybeden yüzbinlere her geçen gün yeni onbinler ekleniyor. Ama diğer yanda tek bir kişi bile işini kaybetmiyor. Hatta bırakın işini kaybetmeyi, yüzde kaç zam alacakları hesabı en büyük dertleri.
Cumhurbaşkanının maaşı yüzde 26 zamlandı. Öyleyse devletimizde zam oranı en az bu seviyelere yakın olacaktır.
Yüce devletimizin emekliler için de belirleyeceği zam oranı herhalde daha düşük olmayacaktır.
***
Öyle bir denge kurduk ki; bir yanımız yaprak dökerken bir yanımız bahar bahçe.
Bir yanda arabasına yakıt almayı unutmuş, arabasını satma planı yapanlar. Diğer yanda ise makam arabası saltanatına son verileceği açıklanmış, ama onlar için değişen sadece makam arabası markası olmuş.
Zaten devletimizin yukarısına gittikçe makam arabası değil, makam uçakları söz konusu.
“Bu ne beter çizgidir bu” diyor ya Ahmet Kaya.
Gerçekten de çizgi toplumu ikiye bölmüş. Bir yanda “kriz var, işinize son veriyoruz” deniliyor. Çizginin diğer yanında ise “devletimiz yaşasın ki, millet yaşasın” deniliyor. (Söz olarak tam tersi söylense de, fiiliyatta böyle yapılıyor)
Ankara o kadar şişman ki, çizginin bu tarafını anlayacak ne bir bağ var, ne de bir ilişki kalmış.
Ankara’nın şişmanlığı en büyük sorunumuz diyorum ya yıllardır. Ama anlamaya ne çare...
***
Titanic batarken filmde ne olmuştu hatırlıyor musunuz? Gemi altta buzdağına çarpmış ve su alıyordu ama üst katlarda balo devam ediyordu.
Bugün ülkemizde çok ciddi bir ekonomik değişim-kriz yaşanıyor. 15 yıldır adeta bizi paraya boğan Batılılar “Yeter bu kadar para” dediler ve daha az para göndermeye karar verdiler.
Batı-Haçlı parası ile 15 yıldır sürdüğümüz balo mevsimi bitiyor. Artık çalışmak gerekiyor. Hem de çok...
Ama Ankara hala balo havasında. Hala eski sisteme göre vergi toplamak ve eski düzene göre harcama planlarında. Şu anda kısılan yatırım harcamaları devede kulak. Zaten belki de hiç kısılmaması gereken o yatırımlardı. (Verimli kamu yatırımları)
***
2010’lu yıllarda “Büyüme gücümüzü kaybediyoruz” diye defalarca yazılar yazdım. Yeni yol planı yazılmaz ise büyüme gücümüzü kaybedeceğimiz 2010-11 yıllarında o kadar aşikardı...
Şimdi yatırım gücümüzü kaybettik.
Türkiye artık yatırım yapamaz noktaya gelmiştir.
Aslında bu çok büyük bir değişimdir.
Umarım yeni çizgimiz 2003-2004 reform çizgisine yeniden dönüş sağlayabilir.
Neydi o çizgi?
Tasarrufun en alasını Ankara’ya yeni gelen siyaset yapıyordu. Hazır bitmiş lojmanlar bile Vekillere yasaklanmıştı.
Büyük reform hareketi vardı. En önemlisi ise devletin ayrıcalıklı yapısını ortadan kaldırma girişimiydi.
Herkes aynı gemide olacağını hissedecek ve bilecekti.
Bugün öyle mi?
Siyaset ayrı telde,
Devlet ayrı yerde.
Millet ise zaten nerde olduğunu bile bilmiyor. Bütün yük Milletin sırtına yüklenilmiş ve sistem öylece sürüp gidiyor.