Açılım kapanmakta mı?

Erdoğan grup toplantısında, Bahçeli’nin birkaç gün önce söylediğini değişik bir vurguyla tekrar ediyordu. Özetle: Bu ülkenin, bugün, “Kürt sorunu yoktur, vatandaşların kökü ne olursa olsun hak, hukuk sorunu kalmamıştır, ama bir terör sorunu vardır…” diyordu.

Bu konuşmadan sonra sanırım açılım meselesi iyice açığa kavuşmuştur.

Mevcut iktidar dili, Kürt meselesine değmeme, örgütü dikkate almama ve içte, bölgede asayişçi politikalarından taviz vermeme çizgisinden milim sapmayacağı ilan ediyor

Büyük bir ihtimalle, Öcalan, koşullarının iyileştirilmesi karşılığında, “silahlı mücadeleyi bitiriyorum, örgütü kayıtsız şartsız lağvediyorum” demeyi kabul etmedikçe konuşturulmayacak ve açılım en azından şimdilik, yeni bir hareket, dalgaya kadar kapanacak.

Böylece kimi yerlerde yeşeren umutlar bir kez daha erken solacak.

Aynı oranda devletin ortaya attığı çatışma çözümü stratejisi veya güvenlik endeksli yeni Kürt stratejisi başarısızlıkla sona erecek.

Devletlerden gelen her açılım gayreti, hedefi ve yapısı ne olursa olsun, bir ihtiyaçtan kaynaklanır.

Türkiye, 2005, 2009, 2013’te bu gerçeği yaşadı. Avrupa Birliği gayretleri, ordu imajını sarsan karakol baskınları, doruğa çıkan şiddet olayları, kitlesel hapishane grevleri iktidarları soruna farklı ve gerçekçi bakmaya itmişti. Bunun bakışın esası, şiddet/örgüt/ayaklanma ile Kürt talepleri arasındaki ilişkiyi görmeye dayanıyordu. Bunun içindir ki, örgütle hem Kürt meselesi hem silah bırakma gibi konular içe, birbirine bağlı şekilde ele alındı.

Cumhur ittifakı veya iktidardaki devlet koalisyonu da birkaç hafta önce yaptığı hamleyi durup dururken değil, bir ihtiyaca binaen yaptı. Silah bırakılsın ve DEM Parti örgütle tüm bağını kessin demekle yetinmedi, karşılığında Öcalan’a umut hakkını tartışmaya açarak PKK liderinin tahliyesine kadar gidebilecek bir yolu işaret etti.

Bunları belli açılardan hafife almamak gerekir. Bahçeli’nin ideolojisine ve geçmişine oranla bu, kendi başına büyük bir adımdı. Bu riskler boşuna alınmadı, adımlar boşuna atılmadı. Ortadoğu, Irak, Suriye dengelerinde ortaya çıkan veya çıkabilecek yeni durumlar, bunların içereceği güvenlik sorunları, tehditler karşısında atılmıştı bu adım. Elbet bir ucu şiddet sayfasının kapanmasına ve siyaset yolunun açılmasına gidiyordu.

Ancak, iktidar alışverişi, şimdilik, en azından göründüğü kadarıyla kısa kesti.

Elbet bunlar buzdağının görünen kısımlarına bakılarak yapılan tespitler

Bir de görünmeyen, bilinmeyen kısım var. Öcalan-devlet, örgüt-Öcalan, DEM-örgüt temasları, muhtemelen dile getirilen talepler ve koşullar var.

Bu kısımla ilgili ihtiyat payı koyarak tespitlerimize devam edelim.

Hükümetin yaklaşımı, Öcalan’a kısmi veya tam özgürlük önerisi devlet için ileri ve keskin bir öneri olabilir. Ancak devamı yoksa, söz kişiye yönelik, hamle

Şahsiyse kabul görmesi çok tartışmalı olur.

Nitekim, KCK, DEM yaptıkları açıklamalarda açılımı olumlu karşılamakla birlikte kayıt, koşul ve beklentilerin dikkate alınması gerektiğini söylediler.

Denebilir ki, devlet, “şiddet ve silahı bırakın, derdiniz neyse bunu siyaset ile ifade edin” diyor. Bunun güvencesi de sözden başka bir şey değil. Örgüt, söze bakarak hiçbir şey elde etmeden silah bırakır mı? Bu yapının bir politikası, bir öyküsü, bir hedefi var. Irak’taki kamplar dışında, Şu anda Kuzey Suriye’yi, bu ülkenin neredeyse üçte birini doğrudan ve dolaylı olarak kontrol ediyorlar. Orayı kendilerine sadece üs değil, yurt olarak görüyorlar. Bu, Kürt kozu ve ve kazanımı. Hiçbir şey almadan bunları bırakırlar mı? “Evet” yanıtı pek gerçekçi olmaz. Kaldı ki Öcalan’ın da kalkıp örgüte “hadi silah bırakın karşılığında söz alıyoruz” diyeceğinden de çok emin değilim.

Velhasıl açılım makinesi durmuş görünüyor.

Yine de beklemek gerek.

YORUMLAR (1)
YORUM YAZ
UYARI: Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. (!) işaretine tıklayarak yorumla ilgili şikayetinizi editöre bildirebilirsiniz.
1 Yorum