Lafla yürüyen peynir gemisi
Sözün gerçek dizilişi başlıktaki gibi değil elbette. Lafla peynir gemisi yürümez... Yani, şöyle yapacağım, böyle edeceğim vb. demekle yapılması gereken iş gerçekleşmez, işi yapmak gerekir anlamında söylenen sözdür.
Aslında Merkez Bankaları için bu biraz değişiktir. Özellikle şeffaflık açısından öngörülebilir olmak piyasalar açısından olumlu karşılanır.
Piyasalar sürprizleri pek sevmez.
Ama siyaset açısından durum farklıdır. Söylenenlerin lafta kalmaması gerekir. Hele de ülkede belirli alanlarda büyük sıkıntıların varlığı kabul edilerek bu sözler söylenmişse.
6 Kasım haftası Türkiye ve siyaset açısından dönüm noktası oldu. Merkez Bankası Başkanının görevden alınması ve yerine yeni bir atama yapılması ilk hareketti. İkinci hareket ise Hazine ve Maliye Bakanı Berat Albayrak’ın sosyal medya üzerinden istifa etmesi ve sonrasında da affının kabul edilip görevden affedilmesi oldu...
Ama bu iki görev değişikliğinin isimlerinden ziyade bu değişime yüklenen anlam önemliydi. Çünkü bu görev değişimleri ardından meğerse ülkede ciddi bir ekonomik kriz olduğu kabul edildi. Asıl kabul ise demokrasi, hukuk, adalet gibi yönetimsel alanlara yüklendi.
Gidenler ekonomi alanındaydı ama sözlerin ağırlığı demokrasi ve hukuk alanında dile getirildi. Reform sözleri verildi, yüzümüzün yeniden AB’ye dönüleceği söylendi.
Hak söylendi
Hukuk söylendi
Şeffaflık söylendi
Kısaca bol bol sözler verildi.
Yıllarca faize karşı çıktığını ve enflasyonun faiz düşürülerek düşeceği iddiası ile etrafında yüksek vasıflı ekonomi kadrosu bırakmayan Erdoğan bile faiz artışına cevaz verdi. Daha ne olsun!
İşte bu hal içerisinde 06-13 Kasım haftasında yabancı yatırımcılardan ülkemize 951 milyon dolar sıcak para girişi gerçekleşti.
06 Kasım günü 1 dolar 8,58 TL ederken 19 Kasım günü artık 7,51 ediyordu. Türk Lirası değerleniyordu ama aynı zamanda gözler verilen sözlere çevrilmişti.
Gerçi yerli yatırımcı aslında yaşananları biliyordu. Ya da yerli yatırımcı söylenen sözlerin fiiliyatta ne anlam ifade ettiğini de tahmin edebiliyordu.
14 Ağustos 16 Ekim arasında 242 milyar dolar seviyesinde seyreden yabancı para-YP mevduatları özellikle 30 Ekim sonrasında hızla artmaya başladı.
Yabancı yatırımcının görev değişimi ardından söylenenlere bakarak 951 milyon dolar getirdiği ülkemizde yerli yatırımcı 2 milyar 741 milyon dolar daha YP mevduatını artırarak 250 milyar doların üzerine taşımış oldu.
13-19 Kasım arasında ise 1,5 milyar dolar daha artışla artık YP mevduatı 251 milyar 612 milyon dolara çıkmış oldu.
Yabancı dolar bozdururken
Yerli dolar aldı.
Yabancı inandı para getirdi
Yerli TL’sini bile dolara çevirdi.
İyi ama o vakit bir de şu mesele ortaya çıkıyor. Yabancı 951 milyon dolar getirirken yerli 2,7 milyar dolar alıyor. Ama aynı günlerde (06-13 Kasım) dolar/tl kuru 8,58’den 7,60’a kadar düşüyor.
Nasıl oluyor da yoğun yerli talebine rağmen bu derece sert kur düşüşü yaşanıyor? Arka kapı döviz işlemi devam mı ediyor yine?
***
Bugün geldiğimiz noktada demokrasi, hukuk, adalet vs söylemlerin ne kadar eyleme dönüşemez sözler olduğunu görüyoruz. Yani yatırımcı görüyor ve pozisyonunu ona göre alıyor.
İstiyoruz ki, birkaç güzel sözümüze yatırımcılar inansın ve para getirsinler. Öyle bir hikâyenin yazılmadığını bir kez daha gördük.
Şimdi işimiz daha sıkıntılı.
Kasada para yok
Karşıda ise Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın deyimi ile “Değişen küresel şartlar”... (ABD seçimleri)
O zaman ne olacak?
Bize inanan yabancıları birkaç haftalığına kandırmakla yetinmiş mi olacağız. İyi ama daha yeni YERLİ-MİLLİ söyleminden YABANCI-MİLLİ söylemine geçmiştik.
Hikayemiz bu kadar kısa mı sürecekti?
Ya da Merkez Bankası her ay şok faiz artışlarına devam mı edecek?
***
Neden acaba Hazine Garantili para işlerimiz her şart ve ortamda hiç kesintiye uğramıyor? Değişmeyen tek şey onların işleri...