Şükür, şükür, şükür
Eskiden her sene muayyen bir zamanda şöyle bir haber geçerdi ajanslar: “ABD Kongresi, askerî dış yardım tasarısını onayladı. Mısır’a 950 milyon, Türkiye’ye 750 milyon, Yunanistan’a 350 milyon dolar askerî yardımda bulunulacak.”
Yardıma muhtaç durumda olduğumuza üzülmek şöyle dursun, Yunanistan’ın neredeyse iki misli kadar yardım alacağımız için utanç verici bir gurur duyardık bu haberi okuyunca. En büyük düşmanımızın -hadi “muarızımızın” diyelim- Yunanistan olduğu zokasını yuttuktan sonra o utanç verici gururu duymamız işten bile olmuyordu. Küçük düşünüyor ve Yunanistan’a nanik yapabilmenin verdiği mutlulukla yetiniyorduk işte. Düşman veya muarız, hasım veya rakip tasavvuru Yunanistan’ın ötesine geçemeyen bir Türkiye, ne kadar büyük düşünebilirdi ki?
O anlı şanlı 750 milyon doları da neticede Amerikan silahlarına harcıyorduk, ama ne gam! Erbakan’ın hariçten okuduğu “Büyük Türkiye” gazelinin anakronikliğinden dem vuranların dümen suyunda gidiyor, “yerli savunma sanayii” gibi büyük davaları kendimize yakıştıramıyorduk bir türlü.
Sonra AK Parti geldi.
Yerli piyade tüfeği bile imal edemeyen Türkiye, o tüfekten başlayarak her türlü silahın imaline soyundu. Tank, füze, helikopter, savaş gemisi, İHA (insansız hava aracı); aklınıza ne gelirse.
İHA’da duralım biraz: PKK’lıların yerlerini tespit etmek için ihtiyaç duyduğumuz İHA’ları İsrail’den alırdık ve İsrail bu ihtiyacımızı şantaj aracı olarak kullanırdı, hatırlar mısınız? Şerleri hayırlara tebdil eden Allah’a şükürler olsun ki o dersin gereği yapıldı: Bir müddettir yerli İHA’larımız uçuyor PKK’nın tepesinde. Başkalarının tepelerinde de.
Başbakan Davutoğlu, dün, silahlı İHA imalinde de önemli bir aşamaya gelindiğini açıkladı. Hem o İHA’nın hem de yerli tank, savaş helikopteri, askerî eğitim uçağı, füze vs’nin inkişafı için 4,5 milyar dolarlık ilave ödenek ayrıldığını da açıkladı. ABD’nin 750 milyon dolarlık askerî bağışına çocuklar gibi sevindiğimiz günleri yaşamayanlar bunun ne büyük bir saadet olduğunu idrak edemezler.
Belirtmeden geçmeyelim: Milli İHA’mız olan ANKA’yı, milli helikopterimiz olan ATAK’ı, milli askeri eğitim uçağımız olan HÜRKUŞ’u imal eden TUSAŞ, son 10 yılda 10 kat büyüdü. Bu arada Yunanistan, “tasavvur edebileceğimiz en büyük düşman” iken en iyi geçindiğimiz komşumuz oldu; artık Rusya’yla filan takışıyoruz.
Şu meşhur 750 milyon dolara bir kere daha dönecek olursak…
Bırakın öyle bir yardıma muhtaç olmayı, her sene milyarlarca dolar dış yardımda bulunan bir Türkiye var artık.
Yeri gelmişken, bu dış yardımın bizden bir şey eksiltmediğini, tam tersine onun celbettiği bereketle zenginleştiğimizi de belirtelim.
Kur’an matematiğine göre ‘10 eksi 1 eşittir 20’ olabilir. İnfakın bereketini yok sayan bir hesaplama, materyalistçe, düpedüz kâfirce bir hesaplamadır. Türkiye’nin yıllık dış yardım miktarının 40-50 milyon dolar olduğu 2002 senesinde kişi başına düşen milli gelir 2-3 bin dolar civarındaydı. Şimdi, Suriyeli muhacirlere yapılan yardımlarla beraber 5-6 milyar doları, yani eskisinin yüz mislini buluyor. “Kendi vatandaşlarımızın hakkını Suriyelilere veriyoruz, vatandaşlarımızı yoksullaştırıyoruz” diyenlerin mantığına göre, dış yardıma yapılan ‘harcamalar’ 100 misli artarken kişi başına düşen milli gelirimizin 100 misli azalarak 30 dolara düşmesi gerekirdi; ama 2-3 bin dolardan 8-10 bin dolara çıktı.
Hülasa: Şükür, şükür, şükür.