IKBY ile yeniden…
Irak Kürdistan Bölgesel Yönetimi (IKBY) Hükümet Sözcüsü Sefin Dizayi’nin Erbil’de gazetecilere yaptığı açıklamada “PKK’nın varlığı nedeniyle 300’den fazla köye hizmet götürülemiyor” ve “PKK’nın varlığı sınır bölgelerinin istikrarsızlığına sebep oluyor” demesi, Türk medyasında bağımsızlık referandumundan beri tu kaka edilen IKBY için hafif bir sempati rüzgârı estirdi.
Geçen ay K24 (Kurdistan 24) televizyonundan Cesim İlhan’a verdiğim mülakatı Karar okurlarıyla paylaşarak bu rüzgâra bir nebze katkıda bulunmak isterim.
***
-AK Parti ile Kürdistan Bölgesi ve Türkiye ilişkileri iyi bir yol aldı. Referanduma kadar devam etti. Türkiye’nin tekrar Kürdistan Bölgesi ile iyi ilişkileri geliştirmesi nasıl mümkün olabilir?
-Çok basit. Selamun aleyküm, aleyküm selam, nerede kalmıştık?
-Referandum öncesi, sonrası ve şimdiki durum göz önüne alındığı zaman, Türkiye, Kürdistan Bölgesi ile ilişkilerinde nasıl bir yol almalı?
-IKBY ile bir elmanın iki yarısı gibi yol almalı.
-Siz Kürdistan Bölgesi’nin Türkiye’nin aleyhine bir siyasetinin olduğuna inanıyor musunuz? Biraz açıklar mısınız?
-Tam tersine, Kürdistan Bölgesel Yönetimi Katar’la beraber Türkiye’nin en güvenilir müttefiki idi. Referandum sürecindeki yol ayrılığına rağmen de Türkiye’nin aleyhinde işlere girişmedi ve referandum sonucunun askıya alınmasından beri en üst düzeyde diyalog arayarak o müttefikliği ihya etmeye çalışıyor.
-Günün birinde Kürdistan Bölgesi devlet olursa Türkiye için ‘beka sorunu’ olur mu?
-Ben daha ziyade Türkiye’nin bekasını besleyecek bir unsur olması ihtimali üzerinde duruyorum. Öyle olması için gerekenin yapılmasını temenni ediyorum.
-Kürdistan Bölgesi’nin bağımsızlık referandumuna karşı olmadığınız biliniyor. Ayrıca “Irak Kürtlerinin bağımsızlık davasına kategorik olarak karşı çıkmayı Türkiye için doğru bir siyaset olarak görmüyorum” demiştiniz. Halen aynı fikirde misiniz ve neden?
-Evet, bu fikrimi muhafaza ediyorum. Irak Kürtlerinin er veya geç bağımsız bir devlet kuracaklarını zannediyorum ve o devletin dostluğunu arzu ediyorum çünkü.
-Hem Türkiye’nin hem Kürtlerin selameti için Türkiye hem kendi içerisinde hem de Ortadoğu’da nasıl bir katkı sunmalı veya sunabilir?
-Türkiye’de Kürt açılımını ana dilde eğitim hakkıyla taçlandırmalı, Erbil’le can ciğer kuzu sarması olmalı, Suriye’de de can ciğer kuzu sarması olabileceği Kürt grupları bulmalı.
-Neçirvan Barzani’nin kardeşi vefat ettikten sonra başta Cumhurbaşkanı Sayın Erdoğan olmak üzere birçok devlet adamı sayın başkana başsağlığı diledi. İlişkiler biraz normalleşti. Bunlar yeterli mi? Türkiye’nin IKBY ile ilişkisi ne düzeyde olmalı?
-Olabilecek en üst düzeyde olmalı. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, IKBY Başkan Vekili Neçirvan Barzani’nin randevu talebini bir an evvel karşılamalı. Bağımsızlık referandumu sürecinde Tahran’ın Erbil’e muamelesi Ankara’dan daha haşindi ama İran Cumhurbaşkanı Hasan Ruhani oraya takılıp kalmadan Barzani’yle bir araya geldi. Erdoğan niye gelmesin? Bu vesile ile Barzani ailesine ben de başsağlığı dilerim. Müteveffaya Allah Teala gani gani rahmet eylesin.
-Türkiye’de, Kerkük’ün Kürdistan Bölgesi’ne ya da bağımsız Kürdistan’a dahil olması ihtimali için ‘bir felakete yol açar’ yaklaşımı var. Siz bunu nasıl değerlendiriyorsunuz?
-Kerkük’ün uygun bir statü altında Türkiye’ye ve Kerkük Türkmenleri ile Kerkük Araplarına dost bir Kürdistan bölgesine yahut devletine dahil olması felaket değil rahmet olur gibi geliyor bana.
-Kürtler “Ortadoğu’da Türkiye’nin ve Türklerin en iyi müttefiki ve dostu bizleriz” diyorlar. Siz katılıyor musunuz?
-Bu sözü öpüp başımın üstüne koyarım.