Seçilerek Saray’a dahil olmak...
Gözümüzün önünde çürüdüğüne tanıklık ettiğimiz siyaset kurumunda en çok hırpalanan ne yazık ki CHP oluyor.
Gündemde iki gündür Ekrem İmamoğlu ile yapılan zoom toplantısı, CHP’de erkene alınan ve hızlıca yapılan MYK toplantısı, zoom toplantısına katılanların istifasının istendiği söylentiler var.
Değişimden, oyun içindeki oyuncuların yer değiştirmesini mi anlıyorlar acaba?
Hepiniz orada idiniz, bugün de oradasınız ve yarın da orada olmak istiyorsunuz. Çok garip değil mi?
Ne yazık ki Türkiye’de siyaset demek pozisyon korumak demek…Bu nedenle de siyasi pozisyonlarını koruma kavgasını demokrasi savaşımına tercih edebiliyorlar.
Bu iç çekişmeyi toplum yüksek bir bilinçle izliyor.
Sadece bu gelişmeyi değil tüm gelişmeleri…
Bakın, seçtiğimiz milletvekilleri bu kez de yeminler ettiler, hem de “onur ve şerefleri” üzerine : “…toplumun huzur ve refahı, milli dayanışma ve adalet anlayışı içinde herkesin insan haklarından ve temel hürriyetlerden yararlanması ülküsünden ve Anayasaya sadakattan ayrılmayacağıma…”
Yemin iyi de bu hafta meclisten bir torba yasa geçti. “Toplumun huzur ve refahını” doğrudan ilgilendiren bir yasa.
Torbanın içi dolu. Toplumun bel kemiğini çatırdatacak kadar dolu… Vergiler, toplumun bel kemiğini kırıyor.
Borç yükü fazla, vergi lazım, hem de çok…
Borç yükü 2018’den 2023’ yüzde 430 artmış.
Vergi salmak için Cumhurbaşkanına 3 kat, 5 kat yetki… Yeni borçlar için de Cumhurbaşkanına 3 kat yetki…
Hem borç alacak, hem de vergi salacak.
Bir millet düşünün ki kendisini yönetmek için seçtiklerini sanki onları yoksullaştırsın diye seçmişler…
Neyse, vekillerin yeminindeki “toplumun huzur ve refahı” kısmına gelelim.
Kendilerinin “huzur ve refahı” sağlanınca, kendilerini oraya gönderenlerin “huzur ve refahı” da sağlanmış oluyor düşüncesindeler sanırım.
Yeni seçilen vekillerimiz işte bu düşünce ile olsa gerek, inat ve ısrarla 7500 TL ile “yeme, içme, yaşama” bandına sabitlenmiş milyonlarca emekli yerine, torbadan emekli vekil, emekli meclis başkanı ve emekli başbakan için ek zam çıkarmayı başardılar.
Görüşülen torba yasada bu işi öyle mahir yaptılar ki çok az insan fark edebildi. O nedenle gerçeği siz de görün istedim;
“Madde 16- 31/5/2006 tarihli ve 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanununun 43 üncü maddesinde yer alan “126.000” ibaresi “133.988” şeklinde ve “115.225” ibaresi “122.530” şeklinde değiştirilmiştir.”
43. madde bizim seçtiklerimizin, cumhurbaşkanının, milletvekilinin, meclis başkanının maaşlarını düzenleyen madde.
Böylelikle 1 Temmuz’da aldıkları yüzde 25 üzerine torba yasadan çıkan gösterge farkı ile emekli vekilin maaşı 49.971 TL’den 66.407 TL’ye,
Emekli meclis başkanı ya da emekli başbakanın emekli aylığı da 54.644 TL’den 72.635 TL’ye yükseltildi.
7500 TL alan emekli vatandaşlardan ise 1 TL zam bile esirgendi. “Bütçenin bir dengesi var” derler ya… Anlaşılan o denge “iktidar ile muhalefeti arasında kurulan bir denge”… Bu madde için hiç itiraz duyulmadı.
Kendi paralarını artırırken “Ey bizi vekil yapan milyonlar, tercihimizde de vicdanımızda da yoksunuz, sizi görmüyoruz” dediler bir anlamda.
200 sayın vekil de halkın belkemiğini kıran bu torba yasanın oylamasına katılmadı.
Torba yasa oylamasına katılmayan CHP’li vekil sayısı 69.
40 YSP’li, 22 İYİP’li, 2 TİP’li, 14 SP’li, 1 Deva’lı, 2 DP’li de var.
Anayasada TBMM’nin görevleri yazılıdır.
Bu görevler arasında “kanun koymak” yazıldığı halde devamında “bütçe ve kesin hesap kanun tekliflerini görüşmek” de sayılmıştır.
Bütçe kanunları milletvekilinin en esaslı görevleri arasındadır. Yasama, özünde vergi demektir.
Hadi yıllanmış vekilleri zorlanarak da olsa anlıyoruz diyelim, belli ki heyecanlarını yitirmişler.
Ama peki yeni seçilenlere ne demeli?
Bizim yeni yemin etmiş vekillerimiz bile ek bütçe oylamasında bulunma görevini de sorumluluğunu da unutmuşlar anlaşılan.
Önemli olan seçilmek… Saraya dâhil olmak… Sınıf atlamak.
Siyaset, bu ülkede sadece yapana yarıyor…
Siyasetçi kendisini o makama yerleştirenlere aldırmıyor.
Milyonlar da kendilerine aldırmayan siyaset esnafına aldırmadığında iş işten geçmiş olacak.
Bu yaşananlar, toplumun siyasetten uzaklaşmasına yol açıyor gibi görünse de siyaset kurumunun bu krizi, yeni bir demokratik yapılanmayı zorlayacaktır.
Çürüme, toplumun bütün kesimlerine, hukuka, vicdana uygun demokratik bir yapı kurmak dışında bir seçenek olmadığını gösteriyor.
Herkes bu gerçeği biliyor ama bir tek onlar bilmiyor…