Mehmet Şimşek ve Hakan Fidan’a…

Mehmet Şimşek “piyasaların sevdiği isim” olarak tanıtılıyor.

Hakan Fidan’dan uluslararası camiada övgü ile söz ediliyor.

Her iki bakan da konuşmalarında sürekli kulağa hoş gelen, umutlandıran stratejilerden söz ediyor ama geçen hafta da ısrarla vurguladığım gibi “hukuka dönmekten” hiç söz etmiyorlar.

Hukuka dönme gibi bir hedef koymadıkça her iki bakanın stratejileri de ayakları yere basan “rasyonel” hedefler haline gelemiyor.

Bu arada da hukuk derbeder savurulmaya, hırpalanmaya, saldırılmaya, fütursuzca bıçaklanmaya devam ediyor…

Bugün sizlere elime yeni geçen bir istinaf kararından söz edeceğim…. Ankara Bölge İdare Mahkemesi 15. İdari Dava Dairesinin bir kararı.

İstinaf mahkemesinin baktığı bu dosyada Anayasa Mahkemesinin (AYM) bağlayıcı ve kesin 2 tane hak ihlali kararı var.

AYM kararlarının ilki, “haksız, delilsiz tutuklama ve suçlamaya muhatap kılınma” sebebiyle üç anayasal hakkın ihlaline dair.

İkinci AYM kararı, bu ilk AYM kararına direnen hakimlerin anayasal hakları ihlal ettiğine dair.

Dava dosyası içinde tüm bunları teyit eden bir AİHM kararı da var.

Dava dosyası içinde Yargıtay’ın beraat kararı ve bu karara uyularak verilen kesinleşmiş beraat kararı da bulunuyor.

Tüm bu bağlayıcı kararlara rağmen, 15. İdari Dava Dairesi bu kararlar ile kendisini bağlı görmüyor…Üstelik kendisini ceza mahkemesi yerine koyuyor ve bir ceza yargılaması yapar gibi yazışmalara başlıyor.

Öyle ki yazmadığı yer kalmıyor.

Jandarma istihbaratından tutun MİT’e kadar… Emniyet Genel Müdürlüğü yetmiyor, Ankara İl Emniyet Müdürlüğü’ne, İstanbul Emniyet Müdürlüğü’ne… SGK’dan Milli Eğitim Bakanlığı’na, Maliye Bakanlığı’ndan TMSF’ye, MASAK’tan İl Sivil Toplum İlişkiler Müdürlüğü’ne…

Bütün banka hesapları, kredi kartları, davacının yaptığı harcamalar, aldığı maaşlar hepsi hepsi yazışmalara konu oluyor.

Ankara 15. İdari Dava Dairesi heyeti tüm deliller üzerinden hak ihlali kararı veren AYM’nin incelemesini de beraat kararı veren ağır ceza mahkemesi yargılamasını da yok sayıyor… Yasalarımızda olmayan “iltisakı” arıyor.

Bir mahkeme beraat etmiş birisi için iltisak bulma adına bunca çaba harcıyor ama “kendi kriterlerine göre” iltisaklı sayılan birileri aynı dönemde bakan olabiliyor, bakan yardımcısı olabiliyor.

Ankara 15. İdari Dava Dairesi dosyasına gelen yazışmaları inceliyorum, İstanbul Emniyet Müdürlüğünden gelen bir cevap dikkatimi çekiyor…. İstanbul C. Savcılığı’ndan bir soruşturma numarası veriyor ve davacının bu evrakta işlem gördüğünü yazıyor.

Kalktım, İstanbul Adliyesinde İstanbul Emniyet Müdürlüğünün davacı hakkında işlem yapıldığını söylediğini dosyanın peşine düştüm…. 2020 yılında açılan bir soruşturma ve aynı yıl açılan bir ceza davası.

Ama davacı ile hiç ilgisi yok.

Herhangi iki kişi arasında görülen Facebook üzerinden hakaret davası.

Ama enerjisini “iltisak” bulmaya yönlendiren Ankara 15. İdari Dava Dairesi’nin dava dosyasına göre, davacı hakkında İstanbul C. Savcılığı’nda soruşturma var…

İstinaf mahkemesi sonunda tüm yaptığı bu yazışmalardan gelen olumlu cevapları da tıpkı bağlayıcı ve kesin AYM, AİHM ve beraat kararlarını yok saydığı gibi yok sayıyor.

Herhalde beklediği sonuç çıkmadığı için yazışmalar olmamış gibi davranıyor.

Ve sonuçta ceza yargılamasında da incelenen ama “delil özelliği bulunmayan” uyduruk bir belgeye göre iltisak kararı veriyor.

Anayasa’yı yok saymakla, yasaları dolanmakla, AİHM kararlarını uygulamamakla başlayan hukuksuzluklar, artık resmi merciler eliyle yasalarda yeri olmayan iltisak için yasal olmayan gerekçeler uydurmaya kadar varıyor.

Oysa hukuk devletinin ön koşulu olarak görülen ilkelerin başında “hukuki güvenlik” ilkesi gelir.

Bu güvence, devletin tüm eylem ve işlemlerinin hukuka uygun olmasının kural altına alınmasını ifade eder… Bu, kanunlardan doğacak sonuçların önceden kestirilebilir olması demektir.

Şimdi Mehmet Şimşek ve Hakan Fidan’a soruyorum;

Yargı kararlarının birbiri ile çatıştığı, kendisini ceza mahkemesi sanan mahkemelerin türediği, kanunda olmayan “iltisak” uygulamasında yasal olmayan gerekçeler ile ısrar edilerek hayatlara çöküldüğü, özetle hukuki güvenliğin sistemli olarak yok edildiği ülkeye yabancı yatırımcı gelir mi?

AB yolu yeniden açılır mı?

Siz buna açıkça cevap veremezsiniz… Ben sizin bildiğinizi sizin yerinize söyleyeyim: Hiç kimse gelmez, hiçbir yol açılmaz.

YORUMLAR (22)
YORUM YAZ
UYARI: Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. (!) işaretine tıklayarak yorumla ilgili şikayetinizi editöre bildirebilirsiniz.
22 Yorum