Koskoca bir ülke bir savcı arıyor…
Yaşanan her olay, bize daha net ve açık biçimde şu iki gerçeği gösteriyor: Bu ülkede hukuk yok, bu ülkede yargı yok.
Suçsuz insanları hapse atmak için iddianame yazılacak dediğinizde kıyamet gibi savcı bulduğunuz memlekette, “5 ton kokain kime geliyordu” diye sorabilen tek bir savcı çıkmıyor.
Kimsenin duyamadığı “subliminal” mesajları duyan süper savcılara sesleniyorum, kimsenin göremediğini gören o gözler, herkesin gördüğünü göremiyor mu?
Bir de bu işlerden sorumlu bir Adalet Bakanı var, ülkenin mafya devlet ilişkileri bir bir ortaya dökülürken sesi çıkmıyor. Ya hayata küstü, ya da “hukuku uygularsak bunun sonu ne olur” diye düşünmekten konuşmaya fırsat bulamıyor.
Düşünün, bu Adalet Bakanı aynı zamanda Hâkim ve Savcılar Kurulu (HSK) Başkanı.
Bir hukuk devletinde sessiz sakin geçiştirilemeyecek, bir iktidarın çöküşüne neden olacak sır perdesi yırtıldı… Kirli gerçek ortaya çıktı.
Susan sadece Adaletin Bakanı değil, Hâkim ve Savcılar Kurulu üyeleri de hep birlikte susuyorlar… Donup kaldılar.
Koskoca ülke bu zamanlarda bir savcı arıyor... Namuslu, dürüst ve hukuk yeminine sadık bir savcı... Zekâsız senaryoları iddianame diye yazan değil, gerçek bir savcı.
Böyle bir savcımız mutlaka vardır ve çıkacaktır…
Bu utanç verici tabloya rağmen umutluyum…
Yargı da bu utancın ağırlığını taşıyamaz çünkü.
Tabii “niye bunca zamandır çıkmadı” sorusu haklı bir soru olur. Bunun tek doğru bir cevabı var; çünkü HSK görevini yapmadı ve yapmak isteyen dürüst, yeminine sadık yargı mensuplarını da engelledi, Anayasa’yı yok sayanları ise koruyup cesaretlendirdi… Hukuku yağmalattı.
Ülkenin 15 Temmuz Yargı faciasının tek icra adresi bu HSK’dır.
Bu HSK, gazetecileri tahliye eden ya da Osman Kavala’nın tahliyesini isteyen hâkimleri bir gecede açığa aldı ama takip ettiğim bir davada Anayasaya direnen dört hâkim için soruşturma izni bile vermedi.
Selahattin Demirtaş dosyasına ve bazı gazetecilerin davasına bakan İstanbul 26. Ağır Ceza Mahkemesi Başkanını, Anayasa’ya direndiği için olsa gerek, maaş artırımı ile ödüllendirdi.
Yetmedi, Anayasa Mahkemesi Kararına uyulmayacağına dair gerekçeli karar yazan ve eski Cumhuriyet Gazetesi yazarlarını da yargılayan 27. Ağır Ceza Mahkemesi Başkanını Yargıtay’a üye olarak gönderdi.
Dahası da var. Sahte delil üreten ve hatta subliminal mesaj iddiası ile gazeteci tutuklayarak tam üç kez ağırlaştırılmış müebbet hapis isteği ile dava açan savcı hakkında hala soruşturma izni vermedi.
Öyle bir Adalet Bakanı ve HSK var ki varlık sebepleri olan Anayasa’yı tanımıyorlar, en birinci görevleri olan Anayasa’yı koruma görevlerini yapmıyorlar.
Suçsuzları suçlamaya öyle alıştılar ki gerçek suçla karşılaşınca dut yemiş bülbüle dönüyorlar, ne yapacaklarını şaşırıyorlar… Bir tek soruşturma dahi açmayı beceremiyorlar.
Tabii bunun bir nedeni var. HSK bağımsız değil.
Anayasa’nın HSK seçimini düzenleyen hükmü, bağımsız bir yargı sisteminin kurulmasına engel.
7 Haziran’da HSK üyelerinin görev süresi bitiyor. Yeni üye seçimi yapılacak. Değişen bir şey olacak mı ki?
Cumhurbaşkanlığı Hükümet sistemine göre 13 üyeli HSK’nın 4 üyesini Cumhurbaşkanı seçiyor. Bakan ve Bakan Yardımcısı partili. 7 üyeyi de TBMM seçiyor.
TBMM’de seçilecek 7 üye için siyasi pazarlık yapıldı. 4 üye Cumhur ittifakının, 3 üye Millet ittifakının oldu. HDP gene dışarıda bırakıldı. Tamamen siyaset kurumuna teslim, partizan bir HSK.
Oysa bağımsız bir yargı sistemi için, yargı mensuplarının meslekî yaşamları hakkındaki kararların bağımsız bir makam tarafından alınması; bunun için de söz konusu makamın üyelerinin en az yarısının, yargının en geniş biçimde temsilini sağlayacak, kendi meslektaşlarınca seçilecek yargıçlardan oluşması gerekir.
Kuyruğa girmiş 118 aday var. Ne için adaylar?
Evrensel hukuku işletmek, bugüne kadar hukuku yok sayan yargıyı hizaya çekmek için mi? Hukuk skandallarını sona erdirmek için mi?
Tabii ki hayır…
Şunu samimiyetle söyleyeyim, seçim yapmak yerine, bağımsız bir HSK yapısını kurana kadar bu partizan HSK’yı ortadan kaldırmak bile daha isabetli sonuç verir.
Bu ülke, böyle bir HSK olmadan hukukla daha rahat buluşur…
Bu ülke bir gün hukuku bulacak, gerçek bir yargı sistemine kavuşacak.
İzlediğimiz bu korkunç yıkım umutsuzluk yaratmasın, bu aynı zamanda yeniden kuruluşun da müjdesi…
Bunlar toptan gidecek ve biz güvenle yaşayacağımız gerçek bir hukuk devleti kuracağız.