Vasat

Okumanın değeri her geçen gün azalıyor. Bir şeyleri baştan sona okumak, iyice öğrenmek, detaylarını bilmek pek önemli değil. Kitabın ortasından konuşmak isteniyor artık. Final cümlesini söylemek veya büyük bir manşet atmak tercih ediliyor. Okumanın aslında çok da bir “işe yaramadığı” fikri hızla yayılıyor. Okuyanların büyük bir yanılgı içinde olduğu, okumayanların derin bir irfana sahip olduğu sanılıyor. Vasat her alanda büyüyor.

Vasat derken kelimenin ilk anlamı olan “orta”dan, ortalamadan bahsetmiyorum. Günlük dilde yaygın olarak kullanılan “ortalama altı” anlamından bahsediyorum elbette. Üzülerek bahsediyorum.

Popülizmin ne olduğunu bilen herkes, vasatın bir süredir neden övüldüğünü hemen fark ediyor. Bu övgünün aynı zamanda bir örgü olduğunu bilmek hiç zor değil. Fakat artık övgüde bir mahcubiyet kalmadı, örgü de gözümüze sokuluyor.

Medyada, özellikle dizilerde, vasat karakterler eskiye göre çok daha fazla yer alıyor ve bu vasatlıkta hikmet aranıyor. Vasatın da çok altında olmasıyla dalga geçilen bir karakter olarak büyük ilgi gören Recep İvedik, bugün her yerde açıkça görünüyor.

Sosyal medyada, özellikle Twitter’da vasata yönelik şakayla karışık büyük bir övgü var. İdeal eşin, doğru arkadaşın, “erkek adamın”, iyi siyasetçinin nasıl olması gerektiğine dair yapılan şakalar da bu popülizmi besliyor.

Fakat asıl hareketin bilinçli bir şekilde işlendiğini, özellikle de 15 Temmuz sonrası aşırı yükseldiğini belirtmek gerek Bu konuda onlarca şey yazıldı, tekrar etmeye gerek yok. Henüz 15 Temmuz’da kaybettiğimiz canların cenaze namazları kılınırken edilen “Bilhassa okumuşların şerrinden muhafaza eyle” duası hafızalarımızda tazeliğini koruyor zaten.

“Başımıza ne geldiyse okumuşlardan geldi” cümlesinin başımıza neler getirdiği ise hala fark edilemiyor.

Dünyanın her yerinde, her döneminde halk, yalnızca ve yalnızca halktır. Onu olmadığı bir şey gibi tanımlamak ve çok büyük roller biçmek sonu bilinmez facialara yol açacaktır. Halk, halk olarak yeterince güzeldir. Ona başka büyük tanımlar yüklemek, halkı değersiz görmenin bir işaretidir.

Halkın uzmanlardan daha derin bir kavrayış yeteneğine sahip olduğu iddiası, yine en çok halkı yaralar. Üstelik sadece sosyal konularda açılmaz bu yaralar. Mesela aşı davetine karşı da bir tepki geliştirilir. “Uzmanların yalan söylediği ve halkın aldanmaması gerektiği” fikri güçlü bir yankı bulur.

“Bana bir harf öğretenin kırk yıl kölesi olurum” sözünün hızla rafa kalktığı günlerden geçiyoruz. Liyakatli insanların hak ettiği yerlere gelemediği fikri de toplumun her kesimi tarafından kabul edilen bir gerçek. İç karartmak istemem ama bence durum vahim.

Türkiye’nin bu popülist dilden acilen kurtulması gerekiyor. Herkesin her şeyi bilmesini beklememek, bilene de bilmeyene de saygı duymak gerekiyor. Bilmemenin ayıp, bilmenin şerli sanılmadığı, vasatın büyütülmeye değil yükseltilmeye çalışıldığı bir ülke mümkün.

YORUMLAR (8)
YORUM YAZ
İÇERİK VE ONAY KURALLARI: KARAR Gazetesi yorum sütunları ifade hürriyetinin kullanımı için vardır. Sayfalarımız, temel insan haklarına, hukuka, inanca ve farklı fikirlere saygı temelinde ve demokratik değerler çerçevesinde yazılan yorumlara açıktır. Yorumların içerik ve imla kalitesi gazete kadar okurların da sorumluluğundadır. Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar içeriğine bakılmaksızın onaylanmamaktadır. Özensizce belirlenmiş kullanıcı adlarıyla gönderilen veya haber ve yazının bağlamının dışında yazılan yorumlar da içeriğine bakılmaksızın onaylanmamaktadır.
8 Yorum
  • HACI MURAT / 11 Ağustos 2021 22:06

    “Başımıza ne geldiyse okumuşlardan geldi” cümlesinin başımıza neler getirdiği ise hala fark edilemiyor.

    Sayın Batman,yukarıdaki sözü bağlamında kullanmıyor bence.Bu söz
    kitapla hemhal olan insanları kastetmiyor.Sadece diploması olanları
    kastediyor.Nitekim bütün darbeleri diplomalılar yaptı ki bu memlekete yapılan kötülüğün en büyüğüdür.Öte yandan Apo ve ileri gelen adamları da diplomalı."Halk"a gelince...Halkla okumamış yığınlar kastedilmiyor.Halk
    okumuşu ve okumamışı ile birlikte halktır.

    Yanıtla (0) (0)
  • Cemil Halis / 11 Ağustos 2021 13:18

    Mesele neyi okuduğu, başka bir deyimle nasıl baktığı önemli oluyor.
    Evet, sadece okumanın yararı olsaydı, Avrupa toplumu 20 yılda 2 defa dünya savaşı yaşamazdı ve milyonlarca insanın ölmesine göz yummazdı..
    Uzatmdan; Mesele iyi düşünmektir. Bu düşünme şeklini geliştiren herşey iyidir.. Okumak ta buna dahildir.
    Okuma yazması olmayan bilginler hatırlanmalı.!

    Yanıtla (1) (1)
  • tarafsız / 11 Ağustos 2021 11:43

    Örneğin doktorlar gibi. Bir veteriner yüksünmeden a dan z ye tüm hayvanlar ve onların tüm dertlerine bakarken , doktorlar uzmanlaştıkları alanlarda bile bizlere güven vermemekte ve bizlere insanca muamele yapmamaktadırlar. Paranızla aldığınız hizmet ile devlet hastanelerinden aldığınız hizmet arasındada dağlar kadar fark olmaktadır. Ne diyeyim sağımız solumuz dert,

    Yanıtla (1) (0)
  • tarafsız / 11 Ağustos 2021 11:42

    Ancak barutu çok olmadığı için O'nu iki bilemediğiniz üç defa dinleyen insanlar boş olduğunu anlarlar. İşler sorulan sorulara hiç gelmez, gelsede verilen cevaplar ya hep aynıdır ya da sizi tatmin etmez. Bir de ne yazık ki; kendini çok biliyor zannedip te size hiç bir faydası dokunmayan, sizi aşağıda gören insanlar vardır.

    Yanıtla (0) (0)
  • tarafsız / 11 Ağustos 2021 11:42

    Herkes beni görsün, herkes beni konuşsun ister. Odası boydan boya kitaplıktır ancak o kitapların okunup okunmadığı belli değildir. Herkesi kandırabileceğini ama kendisini kandırmayacağını bildiği içindir ki, çok okusada kendisinden bir şey olmayacağını bilir. Okuduklarınıda akıl süzgecinden çok geçirmez, zaten geçirse de kapasitesi yeterli değildir. O da ne yapar? Ne mi yapar? İşi sloganvari bir hale döker. Okuduklarını evirir, çevirir her yerde satar.

    Yanıtla (0) (1)
  • tarafsız / 11 Ağustos 2021 11:41

    Çok okumak elbette önemlidir. Ancak okuduğunu anlamak, kavramak ona ilişkin analizler yapabilmek ayrı bir beceri ve zeka ister. her şeyden önce herkes kapasitesini bilecek ve açgözlülük yapmayacak, hırs yapmayacak. Az işle çok kazanç her alanımızın en büyük belasıdır. Az üretip, çok satmaya çalışmamalıyız. Örneğin bir akademisyen bilime hiç katkısı yoktur, uluslararası hiç bir makalesi yoktur, ama televizyonlarda en çok O görünür. Yani sıkıntıda yoktur, hasat paylaşılacağı zaman en öndedir.

    Yanıtla (0) (0)
  • muammer / 11 Ağustos 2021 10:54

    Okuyanlar yine okuyorlar..Ama okumanın şekli değişmiş..
    Kağıt sayfalardan değil de, dijital sayfalardan okuyoruz..
    Okumayanlar zaten önceden de okumuyordu..
    Hatta internet sayesinde REAYAnın okuması da arttı diyebiliriz..
    Asıl tehlike TARAFTARLIK-HOLİGANLIK bence..Eleştirel okumaya bakmak lazım..Şekli önemli değil..

    Yanıtla (1) (0)
  • Sen de haklısın onlar da / 11 Ağustos 2021 09:52

    Güzel yazmışsın ağzına sağlık. Yalnız bu meyanda neredeyse bütün dönemlerde okumuş elit zümrenin sözlü ya da filli zulmüne maruz kalmış halkı da biraz anlamak gerekiyor. Aşağılanmalar, hor görülmeler, itelenmeler ve ötelenmeler hep bu bahsettiğiniz halk yığınları üzerinde icra edildi. Öyle bir eğitim sistemi vardı ki az buçuk ak üstünde kara okuyan oğul/kız bile ailesini CAHİL olarak niteledi. Yani mesele derin ve giran. İstersen bundan sonra bir de aydınların edeplenmesi üzerine yaz, iyi olur

    Yanıtla (0) (4)