İsrail bir kez daha genişleyebilecek mi?
İsrail kurulduğu günden bu yana bulduğu her fırsatta, girdiği her savaşta genişledi. Hatta barış zamanında bile işgali altındaki topraklarda yeni yerleşim birimleri kurarak, Filistinlilerin malına-mülküne el koyarak büyüdü. Mantığı ve amacı tartışmalı 7 Ekim 2023 Hamas saldırısı da İsrail’e yeni bir genişleme, 2005 yılında ayrıldığı Gazze’ye geri dönme imkanı tanıdı.
Hamas’ı yok etmek ve rehineleri kurtarmak iddiasıyla başlattığı müdahalesi başından beri genişlemeyi, Gazze’yi Gazzelilerden arındırmayı, hukuki tanımıyla etnik temizliği de içeriyordu. Mısır veya Ürdün’ü ikna edebilseydi en azından yerinden ettiği 390 bin kişi sınırları aşıp bu ülkelere sığınabilirdi. Ancak olmadı, kapılar açılmadı, Arap dünyası kendilerine dayatılan çözümü kabullenmedi.
Sonuçta çoğu sivil 50 binden fazla insan İsrail’in savaş suçu içeren ve soykırıma varan saldırıları sırasında hayatını kaybetti. Gazze yaşanılmaz hale geldi. Hastaneler dahi hedef alındı. Yardım kuruluşlarının çalışanları bilinçli şekilde öldürüldü. Gelen yardımlar da muhtelif bahanelerle ya engellendi ya da kısıtlandı. UCM ve UAD teşebbüsleri de İsrail üstünde ne yazık ki ciddi bir etki yaratmadı.
15 Ocak’da Katar’ın arabulucuğu sayesinde rehine takasına karşılık yardım girişi diye özetlenebilecek ateşkes anlaşması imzalandı. Fakat o da uzun ömürlü olmadı. 18 Mart’ta İsrail bir kez daha saldırmaya ve yine kitlesel kıyımlar yapmaya başladı. Foreign Policy’e yazan David Rosenberge’e göre bu kez niyeti Gazze’ye yerleşmek, Gazze’yi Gazzelilerden gerçekten arındırmak.
Rosenberg ordunun taktiklerinin değişmesine, özellikle de müdahalenin ikinci kez başlamasının hemen ardından Gazzelileri “gönüllü” göçünü teşvik amacıyla kurulan “ofise” dikkat çekiyor. Netanyahu kabinesindeki aşırı sağcıların geriye dönüş planları yaptıklarını, Netanyahu’nun da bu planlara göz yumduğunu, Maliye Bakanı Smotrich’in 2 milyon Gazzelinin “gönüllü” göçünü bir yıl içinde gerçekleştirmeyi hedeflediğini söylüyor.
Ama anlaşılan Gazzelilerin nereye göç ettirilecekleri henüz belirlenmemiş. Umarım İsrail’in katliamlarını neredeyse kayıtsız şartsız destekleyen Almanya başta olmak üzere Avrupa ülkeleri ve tabii ki Amerika Birleşik Devletleri Netanyahu ve koalisyon ortaklarına son bir iyilik yapıp Gazzelileri aralarında paylaşırlar, çektikleri bunca acıdan sonra onların biraz rahat ve huzur yüzü görmelerini sağlarlar.
Yok eğer böylesi bir göçü kaldıramayacaklarını veya göçün bir soykırım türü olduğunu düşünüyorlarsa, Netanyahu’nun başlattığı bu savaşın gerçek yüzünü görüp sonlanması için çaba harcarlar. Sudan bahanelerle ateşkesin sona erdirilmesini İsrail Başbakanı’nın hukuki sorunlarına, siyasi ikbaline bağlamak hafifliğinden kaçınırlar. İnsan kıyımının durmasına katkıda bulunurlar.
Unutmamalılar ki Hamas’ın hesap hatasının bedelini Gazzeliler dışında Hamas da, Hizbullah da, İran da çok ağır bir şekilde ödedi. Bölgede yeni bir denge oluştu. Bu dengenin güçlenmesi için savaşın bitmesi ve Filistin sorununun 1967 sınırlarına değilse bile 7 Ekim öncesi statükoya uygun bir şekilde çözülmesi için samimi çaba harcanması gerek.
Bunun önkoşulu da Gazze’nin kalıcı işgalinin ve etnik temizliğin bir seçenek olarak akıllardan çıkartılması, Arap barış planlarına, hiç olmazsa barış güçlerine, yardım çabalarına şans tanınması. İsrail belki Trump’ı ikna ederek Gazze’ye yeni yerleşimler ve turistik oteller kurabilir. Trump belki bir sonraki sefer Netanyahu’ya bu kadar kötü de davranmayabilir.
Ama İsrail’in ne Arap dünyasıyla kurduğu ilişkileri ne de Suriye vasıtasıyla komşu olduğu Türkiye ile ilişkileri iktidarında kimin olduğundan bağımsız olarak sağlıklı bir zemine oturur. İsrail’in kendi huzuru, esenliği ve güvenliği için hayallerini dizginlemesi, büyük ölçüde müdahaleleriyle oluşan yeni statükoyu desteklemesi şart.
Gazzenin Gazzelilerden arındırılması kadar Suriye’nin bölünmesi için çaba harcanması saplantısından da vazgeçmesi gerek. Türkiye ile İsrail arasında Filistin sorunu dışında hiç bir ciddi sorun yok. Olmaması Türkiye kadar İsrail’in de yararına. Trump bunu görmüşe, anlamışa ve Netanyahu’ya anlatmışa benzer. Sıra onun anlamasında, bizim de daha anlaşılır şekilde anlatmamızda…














