TÜİK’e kim güveniyordu ki…
Abdülkadir Selvi dün köşesinde Erdoğan’ın önceki gün siyasi teknisyenleriyle yaptığı toplantının birinci gündem maddesinin temmuz ayında memur ve emeklilere yapılacak zamlar olduğunu yazdı. Ve hükümetin memur maaşlarında kademeli olarak artış yapacağını hükümetten de önce açıkladı.
Ben dün pürdikkat okuduğum Abdülkadir Selvi’nin köşesinde ‘asıl önemli hadiseye’ dair kulis bilgisini ise göremedim.
Mevzu malum…
Özel bir şirketle sponsorluk anlaşması imzalayan Galatasaray, KAP’a yaptığı özel durum açıklamasında, anlaşma kapsamında TÜİK’le birlikte ENAG’ın açıklayacağı enflasyon oranlarının da dikkate alınacağını bildirdi.
TÜİK devletin kurumu. Enflasyon Araştırma Grubu (ENAG) ise bağımsız ekonomistlerden oluşan özel bir kurum, her ay kendi hesapladığı enflasyon oranlarını kamuoyu ile paylaşıyor.
ENAG’ın ve TÜİK’in açıkladığı enflasyon oranları arasında kapanması mümkün olmayan büyük bir makas var.
Mesela en yakın tarihten örnekle mayıs ayında TÜİK yıllık enflasyonu yüzde 39,59 olarak açıklamıştı, ENAG ise yüzde 109,01 olarak…
***
ENAG, pazartesi günü haziran ayı enflasyonunu yüzde 8,54; yıllık enflasyonu ise yüzde 108,58 olarak açıkladı, TÜİK de bir aksilik olmazsa bugün açıklayacak. Ve büyük bir ihtimalle her ay olduğu gibi ENAG’ın açıkladığı oran ile TÜİK arasında yine büyük bir makas farkı ortaya çıkacak.
“Hangisine inanılalım” sorusu bir süre kafaları karıştırdı. Bir yanda devletin kurumu, diğer yanda özel bir kurum. Normalde hiç düşünmeden güven duyulması gereken kamunun kurumu olmalı değil mi?
Beş yılda beş kez başkan değiştirmesi, yapılan atamalarda liyakat ve ehliyet ilkesinin tuş edilerek, partiye, iktidara yakın isimlerin tercih edilmesi, kurumun etkinliğini düşürdü, gücünü azalttı, itibarını zedeledi, güven duygusunu aşındırdı. Bu sadece TÜİK ile sınırlı bir sorun değil, bütün kamu kurumlarında durum aynı.
Kurumlara ve verilere güven sarsılınca, iktidar şeffaflık ve hesap verilebilirlik ilkesinden uzaklaştığında Galatasaray ve Rams Global örneğinde ortaya çıktığı gibi piyasalar kendilerine alternatif referanslar oluşturuyor.
Kurumlar niye var, neden önemli?
Nobel ekonomi ödüllü Amerikalı iktisatçı Prof. Douglass C. North’un şu tespiti önemlidir: “Kurumlar, tarih boyunca toplumda düzen sağlama ve mübadeledeki belirsizliği azaltmak için vardır.”
Mübadele yani alışverişlerdeki belirsizliği azaltmak, anlaşmazlığı ortadan kaldırmak, düzen sağlama…
Nitekim Galatasaray ve Rams Globel İnşaat Sağlık Dış Ticaret Şirketi arasındaki anlaşma da tam olarak budur. Hizmeti verecek Rams zarara uğramamak için anlaşmaya ““Sözleşme bedelleri için, TÜİK ve ENAG’ın açıklayacağı ÜFE, TÜFE oranlarının ortalaması alınarak artış oranı belirlenecektir” maddesini koydurdu. ENAG’ın referans alınmasını isteyen muhtemelen Galatarasay değildir. Sonuçta hizmet alacak taraf olarak Galatasaray’ın işine TÜİK’in verileri gelir.
TÜİK’e güven duymayan Rams Global haksız mı?
Suçlanabilir mi?
***
Beş yıl öncesine kadar ENAG sadece ilgililerinin bildiği bir isimdi. Şimdi sokaktaki vatandaş bile ENAG’ı biliyor ve dahası ENAG’ın açıkladığı oranlara güven duyuyor, dikkate alıyor.
ENAG’ın açıklayacağı oranları bekliyor, merak ediyor, hesabını kitabını ona göre yapıyor.
Aslında ENAG’ın bir sözleşmede yer alması yeni bir durum değilmiş, ilk de…
ENAG’ın başkanı Veysel Ulusoy, ENAG’ın verilerinin yurtiçi birçok alanda ve sözleşmede kullanıldığını, hatta açılan davalarda, özellikle hayat sigortası getirilerine dair anlaşmazlıklarda mahkemelerce talep edildiğini açıkladı.
Dün bütün gün TÜİK gündemden düşmedi, bütün gün boyunca da TÜİK konuşuldu. Erdoğan siyasi teknisyenleriyle toplantıya girerken hala sıcak gündem maddesi TÜİK ve ENAG’dı.
Merak etmem bu yüzden.
***
Pazartesi günkü kabine toplantısında memur ve emekli maaşlarına zam meselesi konuşulduğuna göre enflasyonda kaçınılmaz olarak gündeme gelmiş olmalı. Enflasyon gündeme geldiğine göre TÜİK de gündeme gelmiş olmalıdır.
TÜİK gündeme geldiyse ENAG da gündeme gelmiştir dolayısıyla Galatasaray Spor Kulübü de gündeme gelmiş olmalı. Birinci, ikinci, üçüncü gündem maddesi olmasa bile onuncu gündem maddesi olmuştur, resmi gündem maddesi olmasa bile gayri resmi olarak gündeme gelmiştir.
Masada konuşulmadıysa bile toplantının bitiminde ayaküstü konuşulmuştur.
“Hiçbir şey olmadıysa bile kesinlikle bir şey olmuştur” diyen AK Partili Ali İhsan Yavuz’un kulakları çınlasın, önceki günkü siyasi teknisyenler toplantısında kesinlikle Galatasaray Spor Kulübü-ENAG-TÜİK meselesiyle ilgili bir şeyler konuşulmuş olmalı.
Çünkü Cumhurbaşkanı Erdoğan böyle bir mevzuyu pas geçmez.
Mesela Maliye Bakanı Mehmet Şimşek’e “Ne oluyor, devletimizin kurumu varken ENAG’ı referans kabul etmek ne demek?” demiş olabilir mi? Ya da Spor Bakanı Osman Aşkın Bak’a “Osman bu Galatasaray ne yapmaya çalışıyor?” diye sormuş olabilir mi?
Ya da mesela tam tersi Mehmet Şimşek Erdoğan’a “Efendim TÜİK meselesini çözmedikçe işimiz zor” demiş olabilir mi?..
Ki gerçekten zor.
Elbette Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın ekonominin başına Mehmet Şimşek’i getirmesi hiç tartışmasız önemli bir adımdır. Nitekim ekonomi çevrelerinde de olumlu karşılandı.
Ama piyasalar temkini de elden bırakmadı, bırakmıyor da.
Mehmet Şimşek’in ismi önemli ama ekonominin düzlüğe çıkması için yeterli değil.
Kurumların düzelmediği bir yerde Mehmet Şimşek bir şey yapamaz. Çünkü kurumların ekonomik performans üzerindeki etkisi önemlidir. Ekonomi belirsizliği sevmez, belirsizliğin olduğu bir ülkede ekonominin düzelmesi mümkün değildir.
Bir ülkede belirsizliği bitirecek olan ise kurumlar ve kurallardır. Yani kurumların güvenirliği, kuralların rasyonelliği ve istikrarı.
Mehmet Şimşek’in işi zor, çünkü son beş yılda devletle toplum arasındaki güven ortamı ciddi tahribat aldı. Devletin yeniden toplumla güven ortamını sağlayabilmesi için adil, demokratik ve etkili politikalar geliştirmesi, kamu kurumlarına itibar sağlaması gerekiyor.
Kamu kurumlarında kamu yararı anlayışının, yönetimde ise şeffaflık ilkesinin hakim olduğunu göstermesi gerekiyor. Kamu kurumlarında kamu yararı ilkesini hakim kılacak yeni düzenlemeler yapılmadığı müddetçe ekonomin düzelmesi mümkün olmayacak.
Sorun sadece TÜİK değil, Cumhurbaşkanlığı hükümet sistemiyle birlikte kamu kurumlarına duyulan güven ciddi erozyona uğradı.
Kamu kurumlarına güveni etkileyen bütün faktörler al alaşağı edilmiş durumda.
TÜİK gerçek enflasyon verilerini açıklamadığı müddetçe Mehmet Şimşek ne yapabilir?
TÜİK’in verilerine göstererek yabancı yatırımcıyı ülkeye çekebilir mi?
TÜİK’in iktidar tarafından defalarca değiştirilmiş yönetimi orada dururken ve Mehmet Şimşek bir tek bürokrat ataması yapamamışken mevcut TÜİK’in açıklayacağı veriler ne ölçüde güven verebilir?
Mehmet Şimşek kendi teknik ekibini kurarak kurumları güvenilir hale getirmedikçe ekonomiyi düzeltebilir mi?
Kurumlara güven sağlanmadığı, rasyonel kurallar hakim kılınmadığı, devlet hukuk devleti rayına oturmadığı müddetçe ekonominin düzelmesi mümkün olmayacak. Çünkü kuralların ve kurumların bozulmasıyla başladı hem ekonominin bozulması hem verilerin bozulması