Terörün sorumlusu Kemal Kılıçdaroğlu mu?
Sevelim ya da sevmeyelim… Hoşnut olalım ya da hoşnutsuz olalım…
Beğenelim ya da beğenmeyelim…
Bütün bu duygularımızı gösterebileceğimiz bir yer var: Sandık!
Vatandaş keyfimiz isterse, halk olarak beğenirsek gideriz, basarız mührümüzü, atarız oyumuzu sandığımıza.
Halkın çoğunluğu da bizim gibi düşünüyorsa…
Sandıktan çıkar, iktidara yürür!
Verdiğimiz oyları hak etmiyorsa da, bir sonraki ‘sandıkta’ keseriz biletini olur biter.
Öyle değil miydi?
Vezneciler’deki alçak saldırıda şehit olan polislerimizin cenaze törenine katılan CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu’na yapılan ayıptan, gösterilen saygısızlıktan bahsediyorum.
Fatih Camii’nde ‘katil’ diye bağrıldı, törene gönderdiği çelenk parçalatıldı ve önüne mermi atıldı!
Katıldığı bir önceki şehit cenazesinde ise yumurta atılmıştı Kemal Kılıçdaroğlu’na!
Peki, bir sonrakinde ne olacak?
Ve biz nereye doğru gidiyoruz?
Cenaze törenine hele hele şehit cenazesine giderken bir insan yanına ‘mermi’ veya ‘yumurta’ alır mı?
***
Bir ülkenin muhalefet partisinin liderinin başına böylesi ‘tehditvari’ bir hadise geldiğinde, ülkenin güvenliğinden sorumlu olan iktidar yetkililerine düşen bunu hemen kınamaktır. Suçlu ya da suçluların ivedilikle bulunması için ilgili birimleri harekete geçirmektir.
Devlet adamlığı da devlet terbiyesi de devlet geleneği de bunu gerektirir.
“Vatandaş tepkisi”, “normal bir durum”, “Kılıçdaroğlu söylediği sözlere baksın” türünden açıklamalar yapmayı değil.
Kaldı ki, AK Parti iktidarı daha düne kadar bu tür “yuhalamaların”, “taşkınlıkların”, “kışkırtmaların” mağduriyetini yaşadı.
Şehit cenazelerinde yapılmaya çalışılan siyaset mühendisliğinin kimseye dün de bir faydası olmadı, bugün de olmaz.
***
Diğer yandan…
Diyelim ki CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu yuhalattırılmadı da yuhalandı, mermi attırılmadı da spontane atıldı… Peki, ama neden vatandaş CHP’ye ve Kılıçdaroğlu’na tepki gösterecek?
Eğer…
31 Ekim 2015 gecesine kadar ülkenin yönetiminde Kemal Kılıçdaroğlu liderliğindeki CHP ve kadroları olsaydı…
Türkiye’nin son 14 yılında CHP kadroları olsaydı.
İçişleri Bakanı CHP’li olsaydı.
Dışişleri Bakanı CHP’li olsaydı.
Adalet Bakanı CHP’li olsaydı.
MİT Müsteşarı da, devlet kadrolarındaki diğer bütün bürokratlar da CHP iktidarı döneminde atanmış isimlerden oluşsaydı…
Ülkenin son 14 yılının iktidarı-muktediri CHP olsaydı.
Terör sorunu CHP’nin iktidarı döneminde yeniden hortlamış olsaydı.
Memleketin dört bir yanından şehit cenazeleri CHP iktidarı döneminde gelmiş olsaydı.
AK Parti de 1 Kasım seçimlerinde gelip CHP’den iktidarı “bir enkaz” olarak devralmış olsaydı.
Belki o zaman…
Fatih Camii’nde Kemal Kılıçdaroğlu’na şehit yakınları, şehit cenazesine gelen vatandaşlar tepki gösterseydi bu anlaşılabilirdi.
Ki CHP yirmi yıldır iktidarda değil, bir yirmi yıl daha iktidara geleceğini sanmıyorum.
Kemal Kılıçdaroğlu ülkenin Başbakanı değil, İçişleri Bakanı değil, valisi değil.
Sadece bir partinin genel başkanı.
Eğer Kemal Kılıçdaroğlu’na bir suçlama yapılacaksa, eleştirilecekse eğer, beceriksizliği yüzünden eleştirilebilir. Neden yeni bir söylem, yeni bir vizyon, yeni bir umut ortaya koyamadı diye eleştirilebilir.
Muhalefet olarak neden yeni bir siyaset üretemediği, iktidar partisinin yanlışlarını kendi doğruları haline neden getiremediği ve CHP ne söylerse söylesin toplumun güvenini neden kazanamadığı konusunda eleştiriler yöneltilebilir.
Sürekli neden şikayet ediyorsun denilebilir Kemal Kılıçdaroğlu’na.
Hatta, CHP 1930’lu yılların partisi değil diyorsunuz ama zihniyet olarak neden oradan çıkamıyorsunuz diye eleştirilebilir.
Ama o kadar.
Bunun da yeri şehit cenazeleri değil.
Çözüm Süreci başarıyla gidince övgüler iktidara, ülkede terör sorunu çıkınca yuhalamalar CHP’ye! Çok tuhaf!