Tamam… Diyelim ki Adil Öksüz kaçmadı!
Kaçamadı. Kaçma ihtimali sıfır derken... Türkiye sınırlarının içerisinden kaçmadı, kaçamadı.
Diyelim ki Adil Öksüz meselesinde son durumumuz budur!
Ne yani sevinelim mi şimdi?
Türkiye sınırlarının içerisindeymiş, kaçamamış diye…
Tamam da… Türkiye sınırlarının içerisinden kaçamamış olması ‘adaletin’ elinden kaçtığı gerçeğini değiştiriyor mu?
15 Temmuz darbesini yöneten Adil Öksüz, olay mahallinde ‘olağan şüpheli’ olarak suçüstü yakalanıp getirildiği adliye binasından resmen ‘hadi bana evyallah’ diyerek çekip gitmedi mi?
Elleri arkada ters kelepçe oturtulduğu sanık sandalyesinden ‘çaya kahveye gelmiş ziyaretçi’ rahatlığı içerisinde resmen ‘var mıydı başka bir mevzu’ diyerek kalkıp elini kolunu sallaya sallaya çıkıp gitmedi mi?
Hem de aheste aheste.
Olmadı mı bunlar?
Bütün bu gerçekler ortadayken…
Söyleyin hadi.. Adil Öksüz’ün Türkiye sınırları içerisinde olma ‘ihtimali’ne sevinelim mi yani?
Mutlu mu olalım?
250 şehidimizin kanı ortada duruyorken kanlı katliamı yöneten Adil Öksüz’ü ‘sınırlarımız’ içerisinde tutuyor olmamızı başarı hanemize mi yazalım?
***
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın ve ailesinin canına kast edildiği, 250 canımızı şehit verdiğimiz o kanlı gecenin üzerinden tam 90 gün geçti.
Hükümet yetkililerimiz çıkıp 90 gün sonra kamuoyuna hala o kanlı gecenin emrini veren, darbenin baş aktörünün saklandığı ‘ininden’ çıkartılıp tutuklandığı haberini değil de ‘sınırlarımız’ içerisinde olma ihtimalinin yüksek olduğunu müjdeliyorsa bir sorun var demektir.
Sizce de bir anormallik yok mu?
Tam 90 gündür…
Bir günümüz Adil Öksüz’den habersiz geçmedi.
Mesela…
Adil Öksüz 15 Temmuz gecesi adliyeye getirildiği zaman Fethullah Gülen’e öyle küfürler savurmuş öyle beddualar etmiş öyle lanetler yağdırmış ki…
‘Yarım akıllı’ demiş, ‘ben koskoca akademisyenim o yarım akıllının, hoca bozuntusunun arkasına takılacak göz var mı bende’ demiş…
Demiş de demiş… Dışarıdan bakılınca FETÖ’cü olma ihtimali sıfır gibi duruyormuş.
Ancak Adil Öksüz’ü sorgulayan savcı Cihan Ergün aynı zamanda ilahiyatçı olması hasebiyle Öksüz’e “Peki, Adil Bey sorgumuz bitti. Siz tefsircisiniz benim de kişisel bir sorum var. Bazı müfessirler Yasin Suresi’nin 82. Ayetini tefsir etmiyorlar neden?” tuzak sorusunu yöneltmiş. Adil Öksüz bu tuzak sorunun üzerine atlayarak demiş ki: “Ben de tefsir etmeyenlerdenim. Mealini yazıp geçerim. Zira Yasin Suresi’nin 82. Ayeti izahtan varestedir.”
Savcımız ‘Senin bunak hocan da aynen böyle diyor’ demiş ve ‘tutuklama talebini’ yazıp nöbetçi hakime göndermiş…
Peki, sonuç? Sonuç…
Mesela…
Adil Öksüz’ün cebinde bir GPS cihazı varmış. Gözaltındayken tuvalete gitmiş ve cihazı saklamaya çalışmış ancak çok çok dikkatli bir başçavuşumuz sayesinde ‘cihaz’ farkedilmiş. Sonra Adil Öksüz ‘serbest’ kalınca cihazı Öksüz’e ‘teslim’ etmişler. Ne güzel!
Meğer o cihaz Adil Öksüz’ün teknoloji konusunda herkesten bir adım önde olduğunu gösteriyormuş! ‘ZTE 4G LTE’ isimli cihaz Türkiye’de satışı olmayan az sayıda üretilen bir internet erişim harikası aygıtmış!
Mesela…
Yine 90 gün sonra Genelkurmay Başkanı Orgeneral Hulusi Akar’ın FETÖ’cü emir subayı nihayet lütfedip sorgusunda aslında ‘iki tane Adil’ olduğunu söylemiş!
Peki, 90 gündür ne ve neyi itiraf ettiriyorlar bu adama?
Mesala..
Son saklandığı yeri biliyoruz. Adım adım takipteyiz. Saklandığı yerde, yattığı yatağı da gazete yakarak ısındığını da içtiği suyu, yediği yemeği de… Rahat verilmeyecek Adil Öksüz’e evelallah!
Bütün bunları biliyoruz. Ancak asıl bilmemiz gerekeni bilmiyoruz. Hala Adil Öksüz’ün neden yakalanamadığını, tutuklanamadığını bilmiyoruz.
Her il ne kadar FETÖ’cü tutukladığının skorlarını açıklıyor, başarı hanesine yazılsın diye… Ancak darbeyi yöneten Adil Öksüz’ü kimse neden yakalamadığını neden bulamadığını açıklamıyor.
Bir suçlunun haberi mi yapılıyor bir suçludan efsane mi çıkartılıyor belli değil…
Kaldı ki…
Adil Öksüz sınırlarımız içerisinde olsa ne olur olmasa ne olur? Açıklanan hiçbir gerçek Adil Öksüz’ün yakalanamadığı ve yargının elinden kaçtığı gerçeğini değiştirmiyor.
Sorulması gereken o kadar çok soru var ki…
***
Tamam Adil Öksüz’ü yakalayamadınız, elinizden kaçırdınız da…
Boğaziçi Köprüsü’nde Erol Olçok’u, oğlu Abdullah Tayyip’i şehit eden asker görünümlü katilleri yakaladınız mı? Sorgulanıyorlar mı? O gece sivil vatandaşların üzerine tankları sürenler kimler, tankların üzerinden ateş açanlar kimler mesela?
Zira 15 Temmuz gecesinin polis telsiz kayıtlarında ‘Köprü’nün üzerinde sivillere ateş açan tankların Selimiye Kışlası’na doğru kaçtıkları’ anonsları var.
Kaçtılar mı? Yakalandılar mı?