Soruyorum ne fark eder?
Patlayan bombaların hemen sonrasında ‘canlı bombanın’ kimliğini, hangi terör örgütünün mensubu olduğu konusunda tespit noktasında oldukça hızlıyız, bir o kadar da başarılıyız.
İstiklal Caddesi’deki katliamın failinin kimliği, daha hayatını kaybedenlerin bedenleri soğumadan ortaya çıktı.
Ve…
İki buçuk yaşındaki Asya’yı ölümle burun buruna getiren, İstiklal Caddesi’deki katliamın arkasından IŞİD çıktı.
Dolayısıyla Alman Konsolosluğu yanıldı.
Bizim ‘şehrimizin yetkilileri’ haklı çıktı.
Ne diyordu ‘şehrimizin’ yetkilisi:
‘Alman Konsolosluğunun uyarısıyla, onların istihbaratıyla, bugünkü gerçekleşen saldırı arasında bir bağlantı yok.’
***
Hepimiz dağılalım mı?
Yok, hayır.
***
Soruyorum…
Daha dünyadan habersiz iki buçuk yaşındaki Asya’yı ölümle burun buruna getiren…
Asya bebeğin geride bıraktığı bebek arabasının sağında ve solunda cansız bir şekilde yatan güvercinleri vuran…
Terör örgütünün adı IŞİD olsa ne olur...
TAK olsa ne olur…
PKK olsa ne olur…
***
Soruyorum…
Ne fark eder, neyi değiştirir?
***
Çok değil daha on gün önce…
PKK’nın elebaşlarından Duran Kalkan, “Türkiye’ye karşı olan tüm örgütlerle Halkların Birleşik Devrim Hareketi çatısı altında birleştiklerini ve artık birlikte hareket edeceklerini” dünya aleme duyurmuşken..
Katliamın arkasındaki örgüt PKK değil de IŞİD çıksa ne farkeder?
Hiçbir şey…
Ortada bir gerçek var. Türkiye terör saldırılarının hedefinde.
Terör örgütleri vardiya üsulüyle Türkiye’de vekalet saldırıları gerçekleştiriyor.
O yüzden…
Şehrin asayişinden, güvenliğinden sorumlu olanlar da…
Ülkenin asayişinden, güvenliğinden sorumlu olanlar da…
‘Teröre teslim olmayacağız’, ‘Bu saldırı bütün Türkiye’yi hedef almıştır’, ‘Şiddetle, lanetle, öfkeyle kınıyoruz’ açıklamalarının daha da ötesinde bir sorumlulukla hareket etmeliler.
İstanbul sokakları boşalmış, kimse evinden çıkamaz hale gelmişken…
Yetkililerin çıkıp da ‘Taksim’deki saldırının Alman istihbaratıyla ilgisi yok’ açıklamaları…
‘Teslim olmayacağız’ türündeki açıklamaları da…
Nasıl desem… Karşılayacak bir kelime bulamadım…
Trajikomik kaçıyor… Güven vermiyor… ‘Bu açıklamaların ötesinde bir sorumluluğunuz da var’ dedirtiyor artık…
Ahlaksızsınız vesselam
Kızılay patlamasından sonra Abdülkadir Selvi bir durum tespiti yaptı ve ‘Sanırım terörle yaşamaya alışmamız gerekiyor’ dedi ya…
Kızılca kıyamet koptu.
Sanırsınız Abdülkadir Selvi yüzünde gülücükler, mutluluktan havalarda uçarak söylemiş.
Ülkeyi yönetmeye talip, ülkenin müzmin muhalefet lideri Kemal
Kılıçdaroğlu bile… Hazine bulmuş gibi aman bir coşku….
Aman bir sevinç… Aman da aman…
Meclis’de ‘alışmayacağız ağam’, ‘alışmayacağız paşam’ dedi de başka bir şey demedi.
Hal böyle olunca…
Ben de içinde bulunduğumuz durumu ortaya koyan bir yazı kaleme aldım. Ve sadece İstanbul’da gerçekleşen saldırıları hatırlatıp dedim ki:
Arkadaşlar… Eğer gerçekten terörle yaşamaya alışmak istemiyorsak… PKK’nın patlattığı bombaları, aldığı canların hesabını AK Parti’ye, Cumhurbaşkanı Erdoğan’a kesmeyi bırakın.
Bu AK Parti, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın şahsi meselesi değil.
Türkiye meselesi.
Gelin, öfkenizi, kininizi bir kenara koyun, parmaklarınızı terör örgütlerine sallayın…
HDP güzellemesi yapmayı bir kenara bırakın artık.
Söylediğim, yazdığım bu…
Paralel örgüt medyası ve AK Parti’nin iflah olmaz muhalifleri…
Yazının sadece “Terörle yaşamak istemiyorsanız AK Parti’ye, Erdoğan’a parmak sallamayı bırakın” kısmını alıp:
Bu kez ‘terörle tehdit etti’ iftirasıyla, yalanıyla hedefe koydular.
Ne denir ki size… Ahlaksızsınız demekten başka…