Ne dersiniz?
Yukarıdaki fotoğrafa dikkatlice bakın. İkisini de tanıyorsunuz ama ben yine de nezaket gereği söyleyeyim: Fotoğraftakiler Hillary Clinton ve Donald Trump. ABD’nin müstakbel ‘başkan’ adayları. Birkaç hafta sonra dünyanın en güçlü ülkesi ABD’yi bu iki isimden birisi yönetecek.
Fotoğrafa tekrar bakın ve söyleyin, sizce ne yapıyorlar dersiniz?
Bu fotoğraf karesinin alındığı ‘o anın’ ne olduğu bilinmese sanki güzel bir şarkıya düet yaptıklarını falan düşünebiliriz.
Ama değil.
Bu fotoğraf karesi var ya... Bu fotoğraf karesi hiç öyle göründüğü gibi değil. Alın rahmetli Mahir Kaynak’ın ‘hiçbir şey göründüğü gibi değildir’ sözünü bu fotoğrafın üzerine yazın. O kadar yani...
Hatırlanmak, anılmak istenmeyecek bir anın karesi.
Sadece ‘kazanmak’ ve ‘yükselmek’ hırsının insanı ne kadar alçaklara düşürebileceğinin, siyasi hırsın insanı nasıl kabalaştırabileceğinin fotoğrafıdır. Bu fotoğraf karesi işte bütün utanç verici sözlerin sarf edildiği, kirli çamaşırların döküldüğü ‘o utanç anına’ ve Amerikan siyasi tarihinin gelmiş geçmiş en seviyesiz en berbat tartışma programına ait.
Bakın...
Eğer başkanlık yarışı iki parti arasında değil de üç parti arasında geçmiş olsaydı.
Eğer Hillary ve Trump o tartışma programında birbirlerinin ‘kirli çamaşırlarını’ dökerlerken...
Orada bir üçüncü isim daha olsaydı ve kenarda sadece olan biteni seyretseydi...
ABD’nin geleceğine dair başkan olduğu takdirde izleyeceği stratejiye, politikaya dair tek kelime dahi etmeseydi...
Ve en güçsüz kazanma ihtimali yüzde onlarda olan bir aday olmuş olsaydı...
O tartışma sonrasında ekranlara kilitlenmiş milyonlarca ABD’li bu iki ismi bir kenara bırakır direkt alternatif olan üçüncü isme yönelirdi.
Seçimlere ramak kala bütün siyasi denklem değişirdi.
***
Ne dersiniz?
***
ABD halkı Donald Trump ve Hillary Clinton dışında bir seçeneklerinin daha olduğunu görselerdi üçüncü seçeneğe yönelmezler miydi?
***
Tamam... Tamam...
Obama’nın da dediği gibi Trump değil ABD başkanlığı markette bile iş verilecek bir adam değil!
İyi de Trump’a o kadar destek veren lobiler, aday olmasını destekleyen kesimler, ABD’nin önde gelen siyasetçileri, Trump’ın kazanması için seçim kampanyasına finans sağlayanlar, ABD’nin seçkinleri Trump’ın yetersizliğini, bilgisizliğini, nasıl bir kişilik ve nasıl bir karaktere sahip olduğunu bilmiyorlar mıydı?
Trump’ın Müslümanlara bakışı, mültecilere bakışı, kadınlara bakışı, ırkçılığı şimdi mi ortaya çıktı?
Yoksa seçimlere ramak kala Trump yükü ağırlaştı ve artık taşınamaz hale mi geldi?
Trump’ın sadece ABD için değil tüm dünya için bir tehlike olduğu yeni mi fark edildi ki, ABD’nin önde gelen yayın organları kurumsal açıklamalar yaparak başkanlık yarışında taraf olduklarını ilan edip ‘Trump tehlikesine’ karşı ABD halkını uyarma, ikaz etme gereği duyuyorlar.
Bütün ABD medyasında Hillary Clinton aşkının depreşmesinin sebebi nedir?
Hillary Clinton gerçekten iyi bir aday mı?
Beyaz Saray’a oturması gereken yegane ve tek doğru isim mi?
Hillary Clinton ya da Donald Trump! Al birini vur ötekine.
ABD halkı bu iki isimden daha iyisini hak ediyor. Bakmayın siz özellikle ABD’li seçkinlerin, ABD medyasının ‘Hillary’ destekçiliğine soyunmalarına.
İkisinin de birbirinden farkı yok.
***
ABD’de yapılacak başkanlık yarışından bize ne bizi ne mi ilgilendiriyor?
***
Bizi ilgilendiriyor. Beyaz Saray’a oturacak kişi de Beyaz Saray’da verilecek kararlar da özellikle Türkiye’yi yakından ilgilendiriyor.
Hele ki, Türkiye için “bazı çevreler” tanımlaması yapan ve üstüne basa basa “rahatsız olsalar da” diye devam ettirdiği sözünü “PYD’yi YPG’yi elbette destekleyeceğiz” diye bitiren Hillary Clinton’ın ABD’ye başkan olması bilhassa Türkiye’yi ve bizleri yakından ilgilendirir.
Sanırım... Sanırım... Fethullah Gülen’in iadesi için ‘güçlü ve somut deliller’ diyerek, ‘bağımsız yargı’ ayağına yatarak Türkiye’nin oyalanması da bu sebepten!
Ne dersiniz?
Hillary Clinton FETÖ liderinin iadesi için de çıkıp “bazı çevreler” der mi?