Kılıçdaroğlu için nasıl bir terapi gerekir?
Huzurumuzu kaçırıyorlar, düzelmesi lazım. Küfür ve sinkaflı sözlere ağır yaptırımlar getirilmeli. Herkes kendi grubu içinde ortak tavır sergilemeli. Bardak taştı. Bu kadar seviyeyi düşürmeye kimsenin hakkı yok. Çok çirkin, kınamak yeterli değil artık. Küfür ve hakaretin mazereti olmaz, küfürlü konuşanlar Meclis’ten uzaklaştırılabilir. Rehabilite etmek gerekiyor bunları. Tedavi etmeli. Terapi alabilirler.”
Bu sözler CHP Tekirdağ Milletvekili Canan Yüceer’e ait.
Katılmamak, her satırının altına imza atmamak mümkün mü?
Ama durun bir dakika!
CHP’li Canan Yüceer bu sözleri, liderlerinin salı günkü grup toplantısında yaptığı akıllara ziyan konuşması üzerine söylemiş değil.
Bu sözleri 2013 yılı Aralık ayında söyledi.
Hatırlayın.
Türkiye Cumhuriyeti ve TBMM tarihinde ilk kez bir Meclis başkanı partilerin liderlerine “Lütfen milletvekillerinizin ağzına sahip çıkın” mektubu gönderdi.
Dönemin TBMM Başkanı Cemil Çiçek, parti liderlerine gönderdiği mektupla kalmadı, isyanını kameralar karşısında paylaştı: “Milletvekillerinin Meclis çatısı altında sarfettikleri yakışıksız bir kısım sözleri kınamaktan bana gına geldi.”
TBMM çatısı altındaki küfürlü konuşmalardan rahatsız olan sadece Cemil Çiçek değildi. AK Partili, CHP’li, MHP’li ve bağımsız kadın milletvekilleri de muzdaripti bu seviyesizlikten.
İdeolojilerini, siyasi görüşlerini, partilerin amblemlerini bir kenara bıraktılar ve hepsi boyunlarına kırmızı fular takarak ‘Küfürlü konuşmayı kesin” dediler.
İşte CHP’li Canan Yüceer o zaman söyledi, bu alkışlanası sözleri...
***
Salı günü partisinin grup toplantısında Kemal Kılıçdaroğlu’nun Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı Sema Ramazanoğlu için sarfettiği o vahim sözleri duyduğumda…
Gözlerim özellikle CHP’li Canan Yüceer’i aradı. Erkek milletvekillerinin birbirlerine karşı küfürlü konuşmalarından rahatsızlık duyup ‘Gerekirse Meclis’ten uzaklaştırılsınlar’, ‘Terapi görsünler’ diyen bir isimdi Yüceer.
Bu durumda partisinden istifa eder, en ağır tepkiyi de o gösterir diye düşündüm.
Ama yanılmışım.
Bırakın ağız ucuyla dahi tepki göstermeyi, ağız dolusu savundu, arka çıktı, sırt verdi Kılıçdaroğlu’na.
CHP’li kadın milletvekillerinden de hatırı sayılır bir tepki çıkmaması, kadın gazetecilerin Kılıçdaroğlu’na sahip çıkması, ’sözleri’ni toparlamaya çalışması da düşündürücü.
Öte yandan şu da var tabii...
Kılıçdaroğlu’nun durumu ortada, tamam da… Tek sorun o değil ki…
Karar’ın ilk çıktığı gün Mustafa Karaalioğlu’nun yaptığı şu tespite kulak vermemiz gerekiyor:
“Türkiye’nin bir numaralı sorunu, seviyesizlik”...
Molla Kasım’dan mesaj var
Pazartesi günü Milli Eğitim Bakanı Nabi Avcı ile bir röportaj yaptım. Nabi Hoca ile yaptığımız mülakatta Molla Kasım’ın da kulaklarını çınlattık. Nabi Hoca, Molla Kasım’ı özlediğini söyleyince... Ben de ‘Molla Kasım’la karşılaşır mıyız, çıkar mı karşımıza ummadığımız anda’ falan diye derinden bir iç geçirmiştim ki kısa bir mektup aldım kendisinden:
“Muharrire kızım, yevmî ceridenizin bugünkü nüshasına efkâr-ı umumiyenin gösterdiği alakayı, Maarif Vekili Beyefendiye hamlettiğinizi işittim. İşin doğrusu şudur: Senelerden beri ‘Muhterem üstadımız, mütebahir mollamız nerelerde kaldı?’ diyerekten yolumuzu gözleyen binlerce muhibbimiz, o birinci sahifedeki tasvirinizi görünce cûş-u hûruşa gelerek gazata bayilerine koşuşturmuşlar. Vesselam.
Hamiş: O tasviri çizen ressam beyefendiye de lütfen hatırlatınız: Bendenizin boyu Maarif Vekili Beyefendi’den üç karış uzundur, neye öyle gayr-i mütenasip (yani öyle ters orantılı) çizmiş, anlayamadım. Teessüf ederim.”
Anlayacağınız. Molla Kasım yine Molla Kasımlığını yapmış. O kadar taltife rağmen eleştirecek bir şeyler bulmuş.
Olsun.
Başımızın üstüne.
Velhasıl bu kısa mektup dahi, bu kadar gerilim, siyasetin yüzünün bu kadar asık olduğu şu dönemde yüzümüzü gülümsetmeye yetti.
Molla Kasım deşifre dahi olsa, işte bu yüzden yazmalı...