İnternetçi arkadaş…
Önceki gün İstanbul Büyükşehir Belediye Meclisi’nde çok ilginç, çok tipik ama bir o kadar da önemli bir polemik cereyan etti…
AK Partili Tevfik Göksu ile İYİ Partili Vedat Taylan Yıldız arasında yaşanan “internetçi arkadaş” tartışması aslında Türkiye’deki sosyolojik tabanda yaşanan değişimin bir dışa vurumuydu.
Önce tartışmaya bakalım…
İYİ Parti Meclis Üyesi Vedat Taylan Yıldız, metrolarda internet hizmeti verilmesi gerektiğini, bunun için bir proje geliştirdiklerini, gerekli izinler için Kasım ayında İstanbul Valiliği’ne başvurulduğunu ancak valiliğin 10 aydır hiçbir yanıt vermediğini söylüyor.
İnternetin öneminin salgın döneminde daha iyi anlaşıldığını ifade eden Sayın Yıldız diyor ki:
“Metrolarda internet olmadığı için 16 milyon İstanbullunun, metroda seyahat ederken, dünya ile bağlantısı kopuyor. Bu projenin Büyükşehir Belediyemize hiçbir mali yükü yok. Tam tersine baz istasyonlarından kira geliri sağlayacağız. Ve bu para İstanbullulara hizmet olarak geri dönecek. Ayrıca kuracağımız Wi-Fi ağı da geliştirdiğimiz ortak bir reklam modeliyle kendi masrafını misliyle karşılayacak. Hem belediye para kazanacak, hem de va
tandaşımızın en önemli taleplerinden birini karşılamış olacağız.”
İYİ Partili Yıldız’ın bu projesi, bu talebi sadece gençlerin mi ilgisini çeker, sadece onları mı heyecanlandırır?
***
MOBİSAD’ın İstanbul Üniversitesi işbirliği ile hazırladığı “2019 Mobil İletişim Sektör Raporu”na göre, Türkiye’de nüfusun yüzde 67’sine tekabül eden 54 milyon internet kullanıcısının yüzde 62’si cep telefonundan internete bağlanıyor. Yine yetişkinlerin yüzde 98’si cep telefonu kullanırken bunların yüzde 77’si akıllı telefon kullanıyor.
Gördünüz mü? İYİ Partili Yıldız’ın bu talebi sadece İstanbullunun değil ülkemizin dört bir yanındaki yetişkinlerin bile dikkatini çekecek, heyecanlandıracak bir talep.
Böylesi bir talebe iktidar partisinin siyasetçisinin cevabı ne olmalıdır?
AK Partili Tevfik Göksu diyor ki:
“İYİ Parti’de konuşan ‘internetçi arkadaşımız’ galiba sanal dünyada çok fazla geziyor. İstanbul Valimizin konuyla ilgili herhangi bir müdahalesi veya engellemesi bulunmamaktadır.”
Sayın Göksu’nun “16 milyon İstanbullu metroda seyahat ederken dünya ile bağlantısı kopmasın” diyen Sayın Yıldız’a vermesi gereken cevap böyle mi olmalıydı? Hitap “internetçi arkadaşımız” mı olmalıydı?
Valiliğin engellemesi söz konusu değil ise Sayın Göksu’nun bunu ciddi bir şekilde cevaplaması gerekmez miydi?
***
Bir yanda “16 milyon İstanbullu metroda seyahat ederken dünya ile bağlantısı kopmasın” diyen, bunun için bir proje geliştirdiklerini, bu projenin hayata geçmesi için Valiliğe başvuruda bulunduklarını, 10 aydır yanıt alamadıklarını açıklayan bir siyasetçi var. Diğer yanda bu talebe “Hay, hay, ne demek hemen gerçekleştirelim, internet hizmeti önemlidir, biz de destek olalım” demek yerine bu talebin sahibine “internetçi arkadaş” diyen bir siyasetçi var.
“İnternetçi arkadaşımız” diye konuşan anlayış karşısında daha çok hukuk, daha çok gelişmiş demokrasi, daha çok bilim, daha çok teknoloji diyen, dünyayla entegre olan /olmak isteyen genç, şehirli gençler var.
Bu gençler AK Parti döneminde yetiştiler. Dünyayı sadece kitaplardan ve internetten izlemiyorlar. Dünyanın dört bir yanında arkadaşları var.
Sorguluyorlar, itaat etmiyorlar, ezberci değiller, önlerine sunulan neyse onu kabul etmiyorlar. Yeni kuşaklar için çağdaşlığın ölçüsü yollar, köprüler, okul binaları, hastane binaları değil. Ölçüleri; özgürlükler, teknoloji, bilim, hukuk, insan hakları… Türkiye bu kriterlerde nerede ona bakıyorlar…
Kıymetli bilim adamımız, sosyolog merhum Prof. Dr. Mümtaz Turhan “Garplılaşmanın Neresindeyiz” kitabında yıllar önce şöyle yazmıştı:
“Modern medeniyetin esas unsurları bilim ve onun uygulaması olan teknoloji ve insan haklarını teminat altına alan hukuk ve hürriyettir.” (Sh.46)
Bilim, teknoloji ve hukuk konuları siyasi söylemlerimizde ne kadar yer alıyor? Bunun anlamı, gençliğe ne kadar hitap ettiğimizin sorgulanmasıdır.
İşte bugünün Türkiye’sindeki gençler tıpkı merhum Turhan’ın ortaya koyduğu bu tespitteki gibi bilimi, hukuku, teknolojiyi talep ediyorlar, şahsi geleceklerini de bu kavramlarda arıyorlar.
Bir parantez açarak şunu ifade etmeliyim ki, gerçi sosyal medya hesabına kıvrak bir şekilde “internetçi abiniz” biosunu ekleyerek durumu kurtarsa da, ben Sayın Yıldız’dan “ben internetçi değilim” savunusu ve çıkışı yapmak ve eğitim Cv’si yarıştırmak yerine daha parlak, daha esprili, daha zekice bir cevap beklerdim.
**
Göksu ile Yıldız arasında yaşanan bu tartışma, AK Parti’nin genç ve eğitimli kesimlerden neden oy alamadığının, hatta daha da vahimi AK Partili siyasetçilerin kendi çocuklarını bile niye ikna edemedikleri sorusunun cevabıdır.
Bu söylem, bu yaklaşım, bırakın CHP’li, İYİ Partili genç seçmen kitlesini, AK Partili genç seçmen kitlesinin gözünde Sayın Göksu’yu ve partisini nereye oturtur? Göksu’yu ve partisini çağı yakalayan bir siyasetçi bir parti mi yapar? Çağın gerisinde kalan bir yere mi oturtur?
***
2019 seçim sonuçlarının ele alındığı MYK toplantısında, Kadın Kolları Başkanı ve AK Parti milletvekili Lütfiye Selva Çam’ın “Kampanyamız kadınlarda ve gençlerde karşılık bulmuyor. AK Partililerin çocukları AK Partiye oy vermiyor” dediği kamuoyuna yansımıştı. (1 Temmuz 2019) Yine dönemin Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldız, 16 Haziran 2013 gibi erken sayılabilecek tarihte televizyon programında “Eğitim seviyesi arttıkça AK Parti’nin hitap ettiği alanın daha da daraldığını görüyoruz. Anketler de bize bunu söylüyor” demişti. (Haber Türk)
Göksu ve Yıldız arasında yaşanan bu tartışma AK Parti’nin eğitimli, şehirli seçmen kitlesiyle arasındaki makasın her geçen gün daha açılacağını gösteriyor.
“İnternetçi arkadaşımız” söylemini ortaya koyduğu bir fotoğraf var. O da şudur: Gençleri yakalayan, çağın taleplerini karşılayan, reformist 2002 AK Parti’sinden, çağın gerisinde kalan, siyaset üretemeyen, toplumun taleplerini okuyamayan, eğitimli ve genç seçmen kitlesiyle arasında kapanmayacak bir kuşak farkı oluşturan, yaşlanan bir AK Parti’ye…