Hemşire Ayşegül Terzi
Aması… Lakini… Fakatı… Öylesi… Böylesi… Şöylesi… İnancı, hayat görüşü, hangi kesimden olduğu, falanı filanı, vesairesi, izahı mizahı yok…
Mazlumun da zulmedenin de kimliği, ideolojisi, imtiyazı, adı sanı olmaz, dahası sorulmaz.
Mazlum mazlumdur.
Zulmeden zalimdir.
Ahlaksız da ahlaksızdır. Nokta.
Kimsenin bir başkasının yaşam tarzına karışma, müdahale etme hakkı yok. Devlet de olsan bu böyledir, birey de olsan bu böyledir.
Hemşire Ayşegül Terzi’nin bayramını başına kara getiren vahim hadiseyi biliyorsunuz.
Bayramın birinci günü sabahı nöbetten dönen Ayşegül Terzi, bindiği belediye otobüsünde bir vandalın vahşi saldırısına maruz kaldı.
Saldırgana göre, Ayşegül Terzi’nin suçu net ve uçan tekmeyi hak ediyor; çünkü şort giymiş!
Yok. Ben inanamadım falan değil. Şoka girmiş de değilim. ‘Kim kime karışıyormuş’ tepkisi de göstermedim. Burası Türkiye, yaşanır. Bir manyak çıkar ‘başörtülüsün’ der saldırır. Bir manyak çıkar ‘mini eteklisin’ der saldırır. Şiddetin, vandallığın kırk türlüsü yaşanır hem de. Bu ülkede akla ziyan neler yaşanmadı ki!
Dolayısıyla Ayşegül Terzi’nin yaşadığı ilk vahim hadise değil.
Ancak umalım ki sonuncusu olsun.
Saldırgan kırk sekiz saat içerisinde yakalandı. İyiydi. Ve Anadolu Adliyesi’ne teslim edildi. Sevindirici bir haberdi.
Saldırganın 35 yaşında olduğunu, adının da Abdullah Çakıroğlu olduğunu öğrendik.
Nöbetçi savcı Mahmut Nedim Uygur’a verdiği ifadesinde yaptıklarını inkar falan etmediği gibi uçan tekmelerinin ‘haklı’ gerekçelerini sıralamış:
Meğer ‘haklıymış’ çünkü “Vücutta açık yerler gördüğü zaman tekme atıyormuş.”
Çünkü “Giyimini beğenmediği insanları dövermiş!”
Çünkü “Devlet bunlara ceza vermiyormuş. Devlet bunları cezalandırmalıymış!”
Siz savcı olsanız, böyle ifade veren birisine ne yaparsınız? Tutuklarsınız!
Siz bu saldırganın ailesi, yakını olsanız ne yaparsınız? Akıl hastanesine yatırır, toplum içine çıkartmazsınız değil mi?
Yok öyle gelişmedi hadise!
Nöbetçi savcımız, emniyet ‘basit yaralama’ suçuyla adliyeye getirdiği için salıverdi!
Çünkü hadise ‘adi suç, basit yaralama’ suçu kapsamında işlem gördüğü için ‘tutuklama yasağı’na giriyormuş!
Nedir ‘tutuklama yasağı?’
İki yıldan az ceza gerektiren durumlarda soruşturma davaya dönüşse bile tutuklama yapılamıyor ve serbest bırakılıyor.
Yani Abdullah Çakıroğlu’nu yakalayan emniyet TCK 86. maddenin 2. fıkrasına göre ‘basit tıbbi müdahale ile iyileşir şekilde darp etmek’ suçundan işlem yaptığı için savcılık da CMK 100. maddenin 4. fıkrasına göre bu tür durumlarda ‘tutuklama yasağı’ olması sebebiyle saldırganı serbest bıraktı. Yasaya, kanuna uygun mu? Uygun!
Peki, batsın mı böyle yasa? Batsın!
Peki, savcının karşısına gelip bir de ‘vurdum haklıydım’ diyen kendisini savunan bu sapkın için başka türlü hüküm vermesi mümkün müydü?
Evet, mümkündü?
Nitekim hatanın farkına varıldı ve düzeltiliyor. Anadolu Cumhuriyet Başsavcısı Fehmi Tosun’u aradım. Fehmi Tosun, saldırgan hakkında ‘basit yaralama değil, yaşam tarzına müdahale’ suçundan işlem yapılması gerektiğini, bu kapsamda Abdullah Çakıroğlu hakkında yeniden yakalama kararı çıkartıldığını, tekrar gözaltına alındığını söyledi.
Abdullah Çakıroğlu’na yöneltilecek suçlama maddeleri şunlar olacakmış:
TCK 86. maddenin 2. fıkrasına göre ‘basit yaralama’, TCK 216. maddeye göre ‘halkı kin ve düşmanlığa teşvik etmek’ ve daha da önemlisi saldırgana TCK 115. maddenin 3. fıkrasına göre işlem yapılacak. Yani saldırgan “Dini inancın gereğinin yerine getirilmesinin veya dini ibadet veya ayinlerin bireysel ya da toplu olarak yapılmasının, cebir veya tehdit kullanılarak ya da hukuka aykırı başka bir davranışla engellenmesi hâlinde, fail hakkında birinci fıkraya göre cezaya hükmolunur” maddesine göre yargılanacak.
Bu önemli. Çünkü bu madde yürürlüğe 2014 yılında girdi. Türkiye’de ‘yaşam tarzına müdahale’ tartışmaları sonrasında hükümet bunu bir de yasal güvenceye aldı. Mevcut yasaya böylesi bir ekleme yaptı.
Bu madde 2014 yılından sonra ilk kez işlemiş olacak.
Asıl önemlisi ise Türkiye’de ‘yaşam tarzına müdahale’den ilk kez dava açılmış olacak. Eğer dava bu bağlamda iyi yürürse Abdullah Çakıroğlu yargılama sonucunda ilk kez ya mahkum olacak ya da yargı sonucuna göre beraat etmiş olacak.
Otobüste, caddede, sokakta ilk kez ‘yaşam tarzına müdahale’ oluyor ve bundan dolayı bir kadın şiddete maruz kalıyor değil. Bu tür saldırılar ilk değil.
Ancak bu kadar tartışmanın yapıldığı, dahası sözlü ve fiili saldırının gerçekleştiği Türkiye’de bu bağlamda bir dava açılıp açılmadığını merak edip HSYK Başkanvekili ve 2. Daire Başkanı Sayın Mehmet Yılmaz’ı arayıp sordum. Cevabı ‘Bu madde zaten 2014 yılında yayınlandı. Yürürlüğe girdikten sonra ilk dava bu olacak. Türkiye’de zaten bu kapsamda ‘yaşam tarzına müdahale’ yasası yoktu. Ancak sanırım daha öncesinde de böylesi bir dava görülmedi’ dedi.
Bir kez daha hemşire Ayşegül Terzi’ye geçmiş olsun derken, bu davanın hayırlara vesile olmasını temenni ederim. İlk değil ama son olsun inşallah.