Geçmişi hatırlatmak sadece hatırlatmaktır, hakaret değildir
Cumhurbaşkanı ve AK Parti Genel Başkanı Erdoğan yine rutinini bozmadı, Türk Silahlı Kuvvetleri ile ilgili sözleri hakkında soruşturma açılan CHP Milletvekili Sezgin Tanrıkulu için net konuştu:
“Benim askerime nasıl hakaretler ediyor, nasıl sözler sarf ediyor. Bu hakaret cezasız kalmayacak.”
Şimdi böyle okuyunca doğal olarak Sezgin Tanrıkulu TSK’ya hakaret etmiş, savcılık da bu yüzden soruşturma başlatmış gibi anlaşılıyor ama durum öyle değil elbette. Ortada hakaret falan yok.
Doğrusu şöyle.
Ama önce Sezgin Tanrıkulu’nun kim olduğunu bir kez daha hatırlayalım, herhangi bir isim, sıradan bir milletvekili değil. İnsan hakları savunucusu, hayatını insan haklarına adamış, 1988 yılında, ülkemizin karanlığa doğru hızlı adımlarla gittiği o yıllarda İnsan Hakları Derneği’nin Diyarbakır Şubesi’nin kurulmasına öncülük etmiş, Türkiye İnsan Hakları Vakfı’nın kurucuları arasında yer almış, 90’lı yıllarda Baro Başkanlığı yapmış biri.
1997 yılında “Güneydoğu’da insan hakları davalarında avukatlık yapması ve Türkiye’deki ihlalleri AİHM’e götüren ilk hukukçulardan biri olması” nedeniyle ABD’nin en prestijli ödüllerinden olan Robert F. Kennedy İnsan Hakları Ödülü’ne layık görüldü. Tanrıkulu ödülünü Robert F. Kennedy’in eşi e kardeşi senatör Edward Kennedy’den aldı.
Ülkemizin yüz akı isimlerinden biridir.
***
Geçen hafta katıldığı bir televizyon programında, ki konuk Sezgin Tanrıkulu olunca doğal olarak söz dönüp dolaşıp mutlaka 90’lı yıllara geliyor, Tanrıkulu şöyle diyor:
“TSK eleştiriden azade değil. Biz milletvekiliyiz bunları sorgularız. TSK değil mi 12 Eylül’de darbe yapan? Bu ordu değil mi 15 Temmuz’da darbe girişimini yapan, köyleri yakan. Benim takip ettiğim davalar var. 15 köylüyü helikopterden atan TSK değil mi? 40 yılda her şeyi doğru yapsaydı Türkiye bu durumda olmazdı. AİHM kararı orada, 15 tane köylü, kim attı? Bu kadar köyü kim yaktı?”
Sezgin Tanrıkulu TSK’ya hakaret mi ediyor, yoksa TSK’nın geçmiş dönemlerde yaptıklarını mı hatırlatıyor?
12 Eylül darbesini kim yaptı? Kenan Evren niye yargılandı, apoletleri niye söküldü?
28 Şubat post modern darbesini yapanlar kimlerdi?
15 Temmuz darbe kalkışmasını yapanlar TSK içindeki askerler değil miydi?
***
Üstelik kulaktan duyma, gazeteden okuduğu şeyleri anlatmıyor. 15 tane köylü hadisesi Tanrıkulu’nun bizzat içinde olduğu, avukatlığını yaptığı bir hadise. 9 Ekim 1993 yılında askerler Kulp Alaca köyünü basar, 11 köylüyü PKK’ya yardım yataklık yaptığı gerekçesiyle alıkoyarlar, iki hafta boyunca ağır işkenceler yaparlar. Bir süre aileleri gözaltında tutulan yakınlarına yemek götürürler. İki hafta sonra 11 köylünün yakınlarına artık yemek getirmeyin denir. Askerler 11 kişiyi helikopterlere bindirip bölgeden uzaklaşırlar. O 11 kişiden bir daha haber alınamaz.
Tanrıkulu’nun AİHM kararı ortada dediği hadise 1994 yılında TSK’nın Şırnak’ın Kuşkonar ve Koçağılı köylerine düzenlediği hava operasyonu sırasında öldürülen 34 köylünün yakınları tarafından açılan ve AİHM’e taşınan davada AİHM’in Türkiye’yi mahkum etmesiyle sonuçlanan meşhur dava.
Tanrıkulu bunları hatırlatıyor.
Ayrıca Beyaz Toroslar, JİTEM, faili meçhuller yaşanmadı mı ülkemizde? 90’lı yıllarda köyleri yaktıklarını TSK’nın içindeki komutanlar, köy yakmada görevlendirilen askerlerin kendisi itiraf etmedi mi?
Bunlar bizim ülkemizde yaşanmadı mı, hakikat değil mi bunlar?
Türkiye elbette terörle mücadele edecek. Terörle mücadele ülkelerin, milletlerin hem hakkı hem görevi. Ancak bu mücadelenin hukuk içinde olması mücadeleyi uzun vadede daha etkili kılıyor, teröristlerin istismarlarını engelliyor…. Hukuka uygunluğu sağlamanın yollarından biri, bu tür eleştirilerdir. Eleştirilmezse hukuka aykırılık nasıl önlenecek? Tanrıkulu terörle mücadeleyi, askerin zamanımızda yürüttüğü terörle mücadele operasyonları eleştirmiyor. Otuz yıl önceki bazı yanlışları, yargı kararlarıyla sabitleymiş yanlışları hatırlatıyor, eleştiriyor.
***
Geçmişte yapılanları, hakikati hatırlatmak ne zamandan beri suç unsuru oldu? Eğer 30 yıl önce yaşanan bu dramları hatırlattığı için Tanrıkulu suçlu oluyorsa, bunlar TSK’ya hakaret sayılıyorsa…
2013 yılında bizzat Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın “76 milyonun özeti. Hem akiller hem cesurlar. Çünkü demokrasiyi, hakkı, hukuku, hayatı önemseyen herkesin yaması gereken, taşın altına elini koymak, sorumluluk üstlenmek, yanlış gidişe dur demektir. Toplumu çok daha sağlıklı bir şekilde bilgilendirmek için biz bu heyeti halis ve samimi niyetlerle oluşturduk” sözleriyle görevlendirdiği Akil İnsanlar Heyeti’nin raporunda da TSK’nın geçmişte köy yaktığı, insanları helikopterden attığı, devletin işlediği cürümler yazıyor.
Bu rapor Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın kendisinde.
“Askeri tedbirlere paralel olarak geliştirilen tehcir ve iskân politikalarıyla Kürtler sürgün edildiler. Güvenlikçi yaklaşım ve uygulamalar yıllarca sürdü ve devletle Kürtler arasındaki ilişkiler büyük yaralar aldı.” (Akil İnsanlar Heyeti Raporu Sh.11)
“90’lı yıllarda işlenen ve hemen bir tedbir alınmazsa bugünlerde birer birer zaman aşımına uğrayarak dosyaları kapatılacak olan binlerce faili meçhul cinayetin işlenmesi, aynı dönemde köylerin boşaltılması ve bir kısmının da yakılmasıyla insanların iç göçe zorlanması, Kürtlerin zaten yaşamakta olduğu toplumsal travmayı daha da derinleştirdi.” (Sh.12)
“Devlet, rutinin dışına çıkarak, faili meçhul cinayetlerde, yargısız infazlarda bulundu; binlerce köyü boşalttı, bunlardan bir kısmını yaktı ve yüzbinlerce insanı kitlesel göçe zorladı. Bu dönem içerisinde, gözaltına almalar, tutuklamalar, mahkumiyetler, işkenceler ve her türlü insanlık dışı muameleler, bir devlet politikası olarak uygulandı. Devlet içerisinde çözüm taraftarı olanlar (Turgut Özal, Adnan Kahveci, Org. Eşref Bitlis, Tuğgeneral Bahtiyar Aydın vb.) bir şekilde tasfiye edildi.” (Sh. 13)
Öyle ya, bu rapora imza atan, raporu hazırlayan, raporu savunan AK Partili siyasetçiler, Cumhurbaşkanının danışmanları hakkında soruşturma başlatılması gerekiyor bu durumda!
Elbette ki hayır, savunduğum, önerdiğim şey bu değil.
Erdoğan’a kendi sözlerini hatırlatmamız gerekiyor. Şöyle demişti “Her ülke geçmişinde zor günler yaşamıştır. Geçmişte yapılan hataları yok saymak büyük devletlere yakışmaz, geçmişle yüzleşmemiz gerekiyor.”
Doğrusu budur. Geçmişte ülkemizde bütün bunlar yaşandı. Keşke yaşanmasaydı.
Onları yok sayamayız. Geçmişte yaşanmış antidemokratik uygulamaları, insanlık onurunu zedeleyen işkenceleri yok sayamayız. Ve onları hatırlatmak, sadece hatırlatmaktır. Hakaret değildir.