Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın yetkisinin sınırları
Anayasa Mahkemesi, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın 16 Mayıs 2020 tarihli Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi’nin 1’inci maddesini “yetki sınırlarını aştığı” gerekçesiyle iptal etti.
Ülkemizde hukuk sorunlarının her geçen gün daha da derinleştiği, iktidar siyasetçilerinin ağır ithamlarına maruz kaldığı bu dönemde Anayasa Mahkemesi’nin böyle bir karar vermesi son derece önemlidir.
62 numaralı Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi’nin 1’inci maddesi şöyle:
“Madde 1- 11/10/1983 tarihli 2914 sayılı Yükseköğretim Personel Kanunu’na tabi Devlet üniversitelerinde öğretim üyeliği görevi ile Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası Meclisi üyeliği görevi birleşebilir.” (Resmi Gazetede yayınlanma tarihi 17 Mayıs 2020)
Anayasa Mahkemesi Merkez Bankası ve Devlet üniversitesinden atanacak üyenin her iki görevi birlikte yürütebilmesine yasal zemin sağlayan bu düzenlemeyi Anayasa’ya aykırı bularak iptal etti.
AYM, 13 Mayıs 2020 tarihli kararında, Anayasa’da CB hükümet sisteminin Cumhurbaşkanı’na Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi çıkartma yetkisi verildiği ancak verilen bu yetkinin sınırsız olmadığı, yetki yönünden getirilen sınırlamaların ise Anayasa’nın 104. maddesinde düzenlendiği hatırlatılması yapılmıştı.
Anayasa’nın 104. Maddesine göre Cumhurbaşkanı Erdoğan Cumhurbaşkanı’nın yürütme yetkisine ilişkin konularda CBK çıkartabilir. Ama temel haklar, kişi hakları ve ödevleriyle, siyasi haklar ve ödevleri CBK’yla düzenleyemez. Yine Anayasa’da kanunla düzenlenmesi öngörülen ve kanunda açıkça düzenlenmiş konularda Cumhurbaşkanı CBK çıkartamaz.
Anayasa Mahkemesi Erdoğan’a “kanunda açıkça düzenlenmiş konuda” CBK ile düzenleme yapamazsın dedi ve Erdoğan’ın yaptığı atamayı durdurdu.
Ayrıca 62 numaralı CBK’nın genel bir yasal düzenleme değil “kişiye özel” olduğu da 48 saat sonra yapılan atamayla ortaya çıkmıştı.
Ancak Anayasa Mahkemesi bu düzenlemeyi kişiye özel olduğu için değil, Anayasa’ya aykırı olduğu gerekçesiyle iptal etti.
Biz yine de kişiye özel olduğu anlaşılan kararnamenin yayınlanması ve devamındaki gelişmeye bakalım:
Söz konusu düzenleme Resmi Gazete’de 17 Mayıs 2020 günü yayımlandı.
19 Mayıs 2020 tarihli Merkez Bankası’nın olağan genel kurulunda İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesi İktisat Bölümü’nde görevli olan Prof. Dr. Elif Haykır Hobikoğlu’nun Banka Meclisi üyeliğine seçildiği duyuruldu.
Peki kimdir Prof. Haykır Hobikoğlu?
MHP Kırşehir eski milletvekili Mustafa Haykır’ın kızı, nikah şahitliğini MHP lideri Devlet Bahçeli yapmış.
Bu düzenleme ile ülkemizin “kıymetli bilim insanı” günün yarısında üniversitede geleceğin bilim insanlarını yetiştirecek, diğer yarısında da Merkez Bankamıza değerli katkılarını sunacak, böylece her iki kurumda “bu düzenleme sayesinde” değerli akademisyenimizden mahrum kalmayacaktı.
Sayın Haykır Hobikoğlu, 20 Mart 2021 tarihli CBK ile Naci Ağbal’ın yerine Şahap Kavcıoğlu’nun başkan olarak atanmasının ardından Merkez Bankası Para Politikası Kurulu üyeliğine atandı. (8 Nisan 2021)
***
AYM’nin bu kararı iki bakımdan son derece önemlidir. Birincisi bütün yetkilerin tek elde toplandığı CB hükümet sisteminde Cumhurbaşkanlığı Kararnamelerinin iktidar tarafından nasıl kullandığını somut bir şekilde ortaya koyuyor.
Ülkemizin saygın anayasa hukukçularından Prof. Dr. Kemal Gözler “Türkiye Nereye Gidiyor” adlı kitabında CB hükümet sisteminin bir buçuk yıllık blançosunu, çıkartılan kişiye özel CBK’ları, CBK’lardaki yanlışları, çelişkileri ortaya koyuyor. Gözler Hoca, bir aylık profesörün nasıl profesör yapıldığını da kayda geçirmiş. (Ekin Kitabevi, Bursa)
İkincisi ise nitelik, yetenek, deneyim, hizmete uygunluk gibi kriterlerin tuş edilerek kamu kurumlarının partiye, lidere sadakat gösterenlere ödül olarak dağıtılmasının aslında Anayasa’ya aykırı olduğunu tescil ediyor.
Bu madde iptal edilmeseydi kamudaki yozlaşmaya, çürümeye bir de yasal zemin oluşmuş olacaktı.
CB hükümet sisteminde yapılan kişiye özel yasal düzenlemenin tek örneği bu değil elbette.
Üniversitelere rektör atanabilmek için en az “3 yıllık profesör” olmak şartı vardı.
9 Temmuz 2018 tarihli (şimdi bu tarih aynı zamanda CB hükümet sisteminin işlemeye başladığı tarih) Cumhurbaşkanı Kararnamesiyle bu “3 yıl” kuralı kaldırılmış, bir yıllık bir profesör bir üniversiteye rektör olarak atanmış, bu atamadan 5 gün sonra yeni bir kararnameyle 3 yıl şartı geri getirilmişti.
İki ay sonra bu kez 1 aylık bir profesörü rektör yapmak için 13 Eylül 2018 tarihli CB kararnamesiyle “3 yıl” şartı kaldırıldı. Rektör ataması yapıldı, sonra yeni bir kararnameyle 3 yıl şartı geri getirildi.
CB hükümet sistemi ülkenin ekonomisini uçurmadı, işsizliği bitirmedi, vatandaşın refah seviyesini yükseltmedi, enflasyonu düşürmedi, dövizin belini kırmadı. Halk bu sistemden haklı olarak memnun değil ama iktidarın “makbul vatandaşları” memnun olmalılar.
Cumhurbaşkanlığı Kararnamelerinin de kanunlar gibi kamu yararına uygun olması, objektif, adil kurallar içermesi ve hakkaniyet ölçütlerini gözetmesi gerekir. Devlet kanunlarda, mevzuatlarda bir düzenleme yapacaksa, bu düzenlemeden ülkenin bütün vatandaşları istifade edebilmelidir, devlet bir kişinin faydası için düzenlemeye gidemez. Kanunlarda kişiler için parantezler açılıp kapanmaz, kanunlar kişilere göre uydurulmaz kişiler kanunlara uyar.
Bu hukuk devleti olmanın da gereğidir.
Cumhurbaşkanı Erdoğan Beştepe’de AK Partili belediye başkanlarıyla yaptığı toplantıda “AK Partili belediye başkanı her zaman ulaşılabilir olmalı, çarşıdan pazardan ayağını kesmemeli. İhaleleri mutlaka şeffaf bir şekilde gerçekleştirin, hatta canlı yayınlayın” dedi.
Belediyelerin ihaleleri canlı olarak yayınlaması, ihalelerin şeffaf bir şekilde gerçekleştirecek olmaları güzel bir adım. Keşke AK Parti 18 yılın sonunda değil 18 yıl boyunca ihalelerde şeffaf davransaydı. Ayrıca belediyelerin ihaleleri şeffaf bir şekilde gerçekleştirmesi AK Parti’ye itibar kazandırır, milletle arasında yeniden güven inşa etmeye yeter mi?
Sayın Erdoğan işe mesela 190 kez değiştirdiği ihale kanunundan başlasa. İhalelerdeki rekabetsiz ortamı kaldırsa, pazarlık usulüyle ihale kapısını kapatsa.
Kamu kurumlarından 3 maaş 4 maaş 5 maaş alınmasına son verse.
Sonuçta AK Partili belediye başkanları çarşıya pazara gittiklerinde millete bütün bunları nasıl açıklayacaklar.
Sayın Erdoğan, Cumhurbaşkanlığı Kararnamelerini, bir bakanına onun haberi olmaksızın bakan yardımcısı atamak, partili bir aylık profesörünü rektör yapmak için kullanmak, her iki ayda bir Merkez Bankası Başkanı’nı değiştirmek, genel müdür atamak, bir öğretim üyesinin iki görevde çalışmasına olanak sağlamak, taşınmazların acil kamulaştırılması, üniversite kapatmak, imar planı değişikliği yapmak, kamulaştırma kararları, Boğaziçi’ne rektör atamak, Şehir üniversitesini kapatmak için kullanmak yerine kamunun yararı için kullansa, imzalasa iyi olmaz mı?