Boğaziçili öğrenciler “Yeni Gezi”mi çıkartmak istiyor?
Boğaziçili öğrenciler ve öğretim üyeleri üniversitelerine “kayyım rektör” atanmasını bir ayı aşkın süredir söyledikleri şarkılarla, türkülerle protesto ediyorlar. Melih Bulu’nun üniversite dışından rektörlük makamına atanmasının üniversitelerinin kurumsal değerlerine uymadığını gerekçe göstererek de istifa etmesini istiyorlar.
Gayet doğal ve haklı bir istek.
İktidar yetkilileri anayasadaki demokratik itiraz haklarını kullanan Boğaziçili öğrencilere ve öğretim üyelerine kulak vermek, onları dinlemek, onların gözlerine bakmak yerine onları “terörist” olmakla itham ediyorlar… Bununla yetinmiyorlar, onların “başı ezilecek zehirli yılan” olduklarını söylüyorlar… Daha da ileri giderek kendi iktidarları döneminde hayata gözlerini açmış, kendilerinin dışında başka bir iktidar görmemiş bu gençlere “devletin gücünü sınamayın” tehditleri savuruyorlar.
***
Cumhurbaşkanı Erdoğan diyor ki: “Bir daha Gezi olaylarıyla aynı yere getiremeyecekler. Bunlar mikser.” (5 Şubat)
Akıl alır gibi değil.
Oysa suçlamak, itham etmek, şeytanlaştırmak, ötekileştirmek, inatlaşmak yerine bu gençlere kulak verilse ülke bu kadar gerilmeyecek.
Boğaziçili öğrencilerin istedikleri çok bir şey yok.
İktidar koltuğunu, Cumhurbaşkanlığı makamını istemiyorlar.
İstedikleri, üniversitelerinin “157 yıllık köklü geleneğinin” korunması.
***
157 yıllık geleneğe bakalım:
1863 yılında Amerikalı Mr. Christopher Rheinlander Robert tarafından kurulan
öğretim kurumu, uzun zaman Robert Koleji olarak yoluna devam etmiş.
1971 yılında devlet üniversitesi olunca Boğaziçi Üniversitesi ve Robert Koleji olarak ikiye bölünmüş. 1971 yılından bu yana da 10 rektör görev yapmış. Bu rektörler nasıl göreve gelmişler?
Prof. Dr. Aptullah Kuran (1971-1979): Seçildi
Prof. Dr. Semih Tezcan (1979-1982): Seçildi
Prof. Dr. Ergün Toğrol (1982-1992): Sıkıyönetimce atandı
Prof. Dr. Üstün Ergüder (1992-2000): Seçildi
Prof. Dr. Sabih Tansal (2000- 2004): Seçildi
Prof. Dr. Ayşe Soysal (2004- 2008): Seçildi
Prof. Dr. Kadri Özçaldıran (2008- 2012): Seçildi
Prof. Dr. Gülay Barbarosoğlu (2012- 2016): Seçildi
Prof. Dr. Mehmed Özkan (2016-2021): Atandı
Prof. Dr. Melih Bulu (2021-): Atandı
***
Görüyorsunuz değil mi? Sayın Erdoğan Cumhurbaşkanı seçilinceye kadar Boğaziçi Üniversitesi’ne rektörler seçimle gelmiş. Melih Bulu’nun selefi olan Mehmet Özkan’da Boğaziçi’ne Cumhurbaşkanı Erdoğan tarafından atanmıştı. Evet, Boğaziçili öğrenciler o dönem Mehmet Özkan’ı da protesto etmişlerdi ancak protestolar çok uzun boylu sürmemişti. Çünkü Prof. Özkan hem akademisyen olarak iyi bir isimdi hem de kurumsal olarak “Boğaziçili” idi.
Yine en azından böyle olamaz mıydı?
Pek tabii ki olabilirdi. Ama iktidar makul olanı yapmak yerine ülkemizin gençleriyle bilek güreşine oturuyor “siz mi yamansınız biz mi yamanız, göreceğiz” inatlaşmasına giriyor.
Bunun kime faydası var. Devlet 20’li yaşlarındaki gençlerini zorbalıkla yendiği zaman çok güçlü mü olmuş olacak? Gençlere gününü gösteren, had bildiren devlet güçlü devlet midir?
Bir devlet kendi vatandaşlarıyla, kendi gençleriyle bilek güreşine girer mi? İnatlaşmaya girer mi?
Hani AK Parti devletin karşısında vatandaş güçlü olsun diye kurulmuştu?!
Hani Ankara büyümeyecekti? Hani sivil ve özgür olan büyüyecekti? Güçlülerin hukuku değil, hukukun üstünlüğü geçerli olacaktı?
***
Şunu söylemeliyim ki, yine de vakit geçmiş değil, Cumhurbaşkanı Erdoğan, bacalarından zehir saçan Afşin-Elbistan termik santrallerine filtre takılmasını erteleyen yasayı nasıl ki “İnsanımızın temiz havayı solumasına fırsat vermeyen kuruluşları çalıştırmayız. Siz para kazanacaksınız diye halkımızın zehirlenmesine fırsat vermeyiz. Bir tarafta halkım bir tarafta sermaye var. Halkım diyor ki ‘Biz burada hava kirliliğinden yaşamakta sıkıntı çekiyoruz’. İş bitmiştir” diyerek veto ettiyse…
Sonuçta termik santrallere filtre takılmasını erteleyen yasa teklifini TBMM’ye CHP’li milletvekilleri değil AK Partili milletvekilleri getirmişti. Sayın Erdoğan’ın ‘halkım böyle istiyorsa’ diyerek veto ettiği kanun kendi partisinin yasalaştırdığı kanundu.
AK Parti’ye bir şey kaybettirmedi. Erdoğan’ı güçsüz de göstermedi attığı geri adım.
Yine aynı makul yaklaşımı bu kez Boğaziçi Üniversitesi için gösterebilir, bu ülkenin gençleri için geri adım atabilir, o gençlerle masaya oturabilir, ne istiyorsunuz diye sorabilir.
***
Sayın Erdoğan Melih Bulu’nun “affını” istesin, rektörlükten “affetsin.” Bir Cuma gecesi yayınlayacağı Cumhurbaşkanlığı Kararnamesine bağlıdır, o kadar zor değil.
Gözaltında ve tutuklu olan öğrenciler serbest bırakılsın. Üniversite’nin bahçesinden polislerini çıkartsın.
Hatta bir şerden hayır çıksın Melih Bulu meselesi ülkemizde hayırlara vesile olsun, bütün üniversiteler rektörlerini kendileri seçsinler. Üniversitelerimiz akademik özerkliğe kavuşsun.
Bakalım Boğaziçili öğrencilerin ve öğretim üyelerinin asıl meseleleri neymiş? Kendi rektörlerini kendileri seçmek mi istiyorlarmış yoksa ‘Yeni Gezi’mi çıkartmak istiyorlarmış!
Hadi Sayın Erdoğan, yapın bir güzellik ve geri adım atın, Melih Bulu’yu geri çekin rektörlükten…