ABD’nin Fethullah Gülen’le işi bitti mi?
Sızdılar... Yıllarca... Devletin en kılcal damarlarına kadar sızan, yerleşen, devlet aygıtının en yüksek noktalarına yerleşebilme becerisine sahip, dahası uyan denmeden uyanmayacak, öl dendiğinde hiç düşünmeden ölecek, kendisini imha edebilecek, gerekirse bütün ömrünü ölü taklidi yapmakla geçirebilecek üyeleri olan bir örgütten bahsediyoruz.
Dayadığı uzun kulaklarını keramet diye yutturan aşağılık bir liderleri var çünkü.
En becerikli oldukları alanlardan birisi “sızmak”, sızabilmek için ihtiyaç duydukları “can suyu” ise “takiyye” idi.
İyi eğitilmiş birisi olarak o da mensuplarını bu konuda iyi eğitti.
Projeydi. Bu ülkenin, coğrafyanın dinamikleriyle uyum sağlamalıydı. O yüzden toplumun yüzde doksan dokuzu Müslüman olan bir ülkede “dini görünümlü bir cemaat” kamuflajıyla saklanarak, “din, iman” söylemlerini diline pelesenk ederek, peygamber aşığı gözü yaşlı din adamı taklidi yaparak kendisine meşruiyet sağladı.
Türkiye’de var olan cemaatlerin arasında o da dini bir cemaatmiş gibi araya sızıp, “terör örgütüne” militan devşirdi.
Başarılı da oldu.
Ama diğer cemaatlerden bir fark koydu ortaya:
Hoşgörü ve diyalog!
Laik kesimler “dinlerarası diyalog” söyleminin büyüsüne kapılıp “bunlar dindar ama bizim bildiğimiz dindarlardan değil” diyerek peşlerine takıldı.
Bir cemaate bağlanma içgüdüsüyle hareket eden, başından itibaren bilinçli bir şekilde ‘cemaat’ tercihini bu yapıdan yana kullanan, kendilerini Gülen Cemaati mensubu olarak hisseden, tanımlayan kitlenin dışındaki bir kısım dindar kesim ise 28 Şubat’tan koyduğu şerhlere rağmen “eğitim konusunda çok iyiler” diyerek elleri olarak çocuklarını verip kollarını kaptırmış oldu. Bu yapı tarafından öyle ya da böyle esir alındılar.
17 -25 Aralık darbe kalkışması Erdoğan ve ailesini hedef alırken aynı zamanda siyasetçilerden bürokrasiye, iş adamlarından sivil toplum kuruluşlarına, akademisyenlerden sanatçılara, dahası ihtiyaç duyulması mümkün olabilecek mahalledeki bakkaldan muhtara kadar nasıl esir alındıklarını-aldıklarını ortaya koyarken, hoşgörü maskesinin altından çıkan kirli yüzlerine şahitlik ettik.
Dış bağlantıları olan, illegal yöntemlerle devlet içeresinde devlet olmaya çalışan bir yapının adı da konmuş oldu.
15 Temmuz gecesinde yaşadığımız vahşet ortaya koydu ki ‘o kadar’ değilmiş!
TBMM’nin, MİT’in, emniyet binalarının bombalandığı, çocuğundan yaşlısına kadar sokaklarda sivil vatandaşların vurulduğu gece 2+ 1 gerçeği ortaya koydu:
Bir... 15 Temmuz gecesi darbeyi durduran halk ortaya koydu ki, FETÖ devlete sızmış ancak halka sızamamış. İki... FETÖ sadece “devlet içerisinde paralel yapılanmayı” amaçlayan, istihbari dinlemeler yapan, bu dinlemeleri destekçisi olan ülkelere veren, devlete illegal yöntemlerle diz çöktürerek dediklerini yaptırmaya çalışan bir paralel yapı değil. İplerinin elinde olduğu ülkeler adına en kanlı terör eylemlerini yapabilecek eli kanlı bir terör örgütüdür. Üç... Eli kanlı terör örgütünün bir numaralı hedefi Erdoğan’dır. Çünkü bu terör örgütünün tasfiyesini yapabilecek, bu ülkeyi bu beladan kurtarabilecek tek isim vardır: Cumhurbaşkanı Erdoğan.
***
15 Temmuz gecesi hesaplarının, planlarının içine katmadıkları ‘halk’ darbeyi püskürttü. Ancak Türkiye için tehlike hala geçmiş sayılmaz.
***
Pensilvanya’da pamuklara sarıp sarmalanarak korunan, beslenen, ölmemesi için özel ihtimamlar gösterilen o psikopat, aşağılık ruhlu yaratık başından bu yana, “kullanışlı” olabileceği küresel aktörler tarafından keşfedilerek devşirilmiş birisiydi. Bu coğrafyalarda “günü birlik politikalar” yapıldığı için “küresel sistemin” 40 yıl öncesinden planlar yapmasını, stratejiler belirmesini ve o planlar dahilinde hareket etmelerini anlamamız mümkün olmayabilir. Ancak biz başımıza gelen beladan nasıl kurtulacağımıza kafa yorarken, Türkiye’de üç yıl sonra ne yapılabilir planlarının şimdiden devreye girdiğini söyleyebilirim.
15 Temmuz gecesi, ideolojilerimizi, fikir ayrılıklarını bir kenara koyarak ortaya koyduğumuz güçlü iradeyle, sivil dayanışmayla ‘darbeye hayır’ gür sesini şimdi ‘o hain başının’ ülkemize teslim edilmesi için çıkartalım.
ABD medyasında yayınlanmak üzere ilanlar hazırlayalım, ‘neyin kanıtını, delilini’ istiyorlarmış bu ülkenin vatandaşları, sivil toplum kuruluşları biz soralım ve orada kamuoyu oluşturulalım.
Bakalım. Küresel sistemin FETÖ ile işi bitmiş mi? Bitmemiş mi? Bakalım. TBMM eski başkanı Cemil Çiçek’in tespitiyle, Pensilvanya’da korunan aşağılık yaratık ABD için ‘hala süt vermeye devam eden bir inek mi?”
Görelim.