1128 akademisyenin işlediği asıl suç!
Asıl sorun ne?
1128 akademisyenin imzaladığı, toplumun büyük bir kesiminde kızgınlığa sebep olan bildirideki sorun; devleti ‘kasıtlı ve planlı kıyım’ yapmak gibi ağır suçlarla itham etmesi mi?
PKK hakkında tek bir eleştirilerinin olmaması mı asıl sorun?
PKK’nın Güneydoğu’yu kana bulayan eylemlerine tek söz etmemiş olmaları mı sorun olan?
Sahiden PKK’ya terör örgütü denememesi mi sorun teşkil ediyor?
Bu mudur yani?
1128 akademisyenin imza attığı metindeki hinoğlu hinlik bu mu?
Bence...
“Buradaki mesele kendilerine ‘akademisyen’ diyen bu kitlenin; yalandan, saptırmadan, propagandadan oluşan terör örgütünün dilini, üslubunu kamuoyuna duyurmasıdır” diyerek tepki gösteren Cumhurbaşkanı Erdoğan da...
Aynı zamanda bir akademisyen olan ve “Bildiriyi, tek tek harfi harfine, virgülü virgülüne kadar düşünerek okudum” diyen Başbakan Davutoğlu da...
Bildiriye imza atmış akademisyenlerle ilgili olarak TCK 301. maddeden soruşturma başlatan savcılar da...
Bildirinin akademisyen vasfının gerektirdiği objektiflikle ve etik değerlerle bağdaştırmıyor diyerek tepki gösterenler de...
Bildiri metnindeki asıl sorunu ıskalıyor.
Daha doğrusu ıskalıyoruz.
Metni bir kez ‘harfi harfine, virgülü virgülüne’ dikkatlice okuyalım:
“Türkiye Cumhuriyeti; vatandaşlarını Sur’da, Silvan’da, Nusaybin’de, Cizre’de, Silopi’de ve daha pek çok yerde haftalarca süren sokağa çıkma yasakları altında fiilen açlığa ve susuzluğa mahkûm etmekte, yerleşim yerlerine ancak bir savaşta kullanılacak ağır silahlarla saldırarak, yaşam hakkı, özgürlük ve güvenlik hakkı, işkence ve kötü muamele yasağı başta olmak üzere anayasa ve taraf olduğu uluslararası sözleşmeler ile koruma altına alınmış olan hemen tüm hak ve özgürlükleri ihlal etmektedir.
Bu kasıtlı ve planlı kıyım Türkiye’nin kendi hukukunun ve Türkiye’nin taraf olduğu uluslararası anlaşmaların, uluslararası teamül hukukunun ve uluslararası hukukun emredici kurallarının da ağır bir ihlali niteliğindedir.
Devletin başta Kürt halkı olmak üzere tüm bölge halklarına karşı gerçekleştirdiği katliam ve uyguladığı bilinçli sürgün politikasından derhal vazgeçmesini, sokağa çıkma yasaklarının kaldırılmasını, gerçekleşen insan hakları ihlallerinin sorumlularının tespit edilerek cezalandırılması
Devletin vatandaşlarına uyguladığı şiddete hemen şimdi son vermesini talep ediyor, bu ülkenin akademisyen ve araştırmacıları olarak sessiz kalıp bu katliamın suç ortağı olmayacağımızı beyan ediyor, bu talebimiz yerine gelene kadar siyasi partiler, meclis ve uluslararası kamuoyu nezdinde temaslarımızı durmaksızın sürdüreceğimizi taahhüt ediyoruz.”
Okuduk mu?
1128 akademisyene TCK 301. maddeden res’en soruşturma başlatan savcılar bir kez daha dikkatlice okusunlar.
Bildiri metni çok ustalıkla yazılmış.
Bildiri metni ilk cümlesinden itibaren ustaca bir yere getiriliyor.
Nereye mi getiriliyor?
Geliyoruz metindeki asıl sorunlu bölüme...
Şuraya:
“Yasağın uygulandığı yerde yaşayan vatandaşların uğradığı maddi ve manevi zararların tespit edilerek tazmin edilmesini, bu amaçla ulusal ve uluslararası bağımsız gözlemcilerin yıkım bölgelerinde giriş, gözlem ve raporlama yapmasına izin verilmesini talep ediyoruz.”
1128 akademisyen ‘uluslararası gözlemci’ istiyor.
Uluslarası gözlemciden sonraki aşama ne olacak?
Birleşmiş Milletler mi?
Güvenlik Konseyi görevlilerinin gelmesi mi?
NATO’nun devreye girmesi mi?
Sonuç:
Bölgede kıyım yapmakla suçlanan Türkiye Cumhuriyeti devletinin askerleri bölgeden mi çıkartılacak?
1128 akademisyenin asıl işlediği suç “Devlet topraklarının tamamını veya bir kısmını yabancı devletin egemenliği altına koyma ve devletin bağımsızlığını zayıflatma” suçudur.
Bu akademisyenlerle ilgili soruşturma sadece TCK 301. maddeyi değil, aynı zamanda TCK 302. maddeyi de kapsamaktadır.
TCK 302. madde şöyle diyor:
"Devletin topraklarının tamamını veya bir kısmını yabancı bir devletin egemenliği altına koymak, Devletin birliğini bozmak, Devletin egemenliği altında bulunan topraklardan bir kısmını Devlet idaresinden ayırmak, Devletin bağımsızlığını zayıflatmak amacına yönelik elverişli bir fiil işleyen kimseye ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası verilir…”
Gördünüz mü?
Terör örgütünü övmekten daha vahim bir suçu kapsamaktadır bu metin.
Haince hazırlanmış bir bildiriyle karşı karşıyayız.