Fenerbahçe ve ötesi
Fenerbahçe tarihinin, belki de Türk spor tarihinin en ilginç seçimi var bu hafta sonu. İlk kez bir kongrede 25 bin 650 kişi oy kullanma hakkıyla sandık başında olacak. Ve ilk kez böylesine büyük bir katılım yaşanacağı için seçim salonda değil statta yapılacak.
Her açıdan farklı bir seçim olacak…
Bir tarafta Sarı-Lacivertli takımda 20 yıllık rekor süre ile başkanlık koltuğunda oturan Aziz Yıldırım var. Diğer tarafta ise 6 yıl Aziz Yıldırım yönetiminde görev aldıktan sonra kendisine vaat edilen başkanlık verilmediği için bayrak açan Ali Koç!
***
Fenerbahçe seçimleri öylesine canlı bir rekabete sahne oluyor ki, 24 Haziran’da yapılacak ve Türk siyasetinde yeni bir dönemi başlatacak olan seçim kadar, belki ondan bile fazla ilgi görüyor. Adaylar hem ‘yeni medya’yı kullanıyor, hem de ‘geleneksel medya’yı.
Ali Koç, Koç Topluluğunun iletişimini yöneten kişi. Medya yönetimi konusunda oldukça deneyimli bir ekibi var. Kıyafetinden, verdiği mesajlara kadar her adımı planlanıyor. Medya gruplarına yapılan ziyaretler spor medyasının kendisini yeniden ‘önemli’ hissetmesine yol açıyor. Seçim kazanmak için önce kamuoyunu kazanma yolundaki stratejinin en önemli ayağıdır medya. Koç da onu yapıyor. Gümüş kaşıkla doğanlara yönelik toplumun diğer sosyo-ekonomik katmanlarında var olan önyargısına karşı medya üzerinden ‘Ben ayrıcalıklı biri değilim, Fenerbahçe sevdalısıyım, sizden biriyim’ mesajını vererek Türkiye için alışılmadık bir strateji izliyor. Ekonomik olarak ülkenin ‘süper gücü’ olmasına rağmen parasıyla değil sevdasıyla bu yola çıktığına vurgu yapıyor. Ki tarihin en zengin ABD başkanı Donald Trump’ın ABD medyası ve kamuoyunda yaşadığı sıkıntılar dikkate alındığında koruyucu bir mesaj bu. Gerçi Koç grubunun medya üzerinde ilan üzerinden oluşturduğu bir dokunulmazlık söz konusu ama bağımsız mecra sosyal medyaya bu tür mesaj vermek de önem arz ediyor.
1998’de başkan seçildiği dönemlerin başlarında ve ondan önce de futbol şubesi sorumlusu olarak yöneticilik yaptığı devirlerde medya ile ilişkilerini sıcak tutan, ancak uzun başkanlık sürecinin ilk evresinden sonra medya ile tüm bağlarını koparan, köprüleri yıkıp atan Aziz Yıldırım bile bu başarılı stratejiyi kopyaladı, medya ziyaretlerine başladı. 2000 yılında TSYD Kupası’ndan çekilerek ‘spor medyası ile mücadeleye’ başlayan Aziz Yıldırım, 2000-2001 sezonundaki Galatasaray’ın yolunu kestiği tarihi şampiyonluğun ardından da adım adım medyadan uzaklaşmıştı. Medya kurumları ile Fenerbahçe’nin girdiği yayın işbirliğini kullanarak spor müdürlerini bile değiştirecek noktaya evrilmişti. Şimdi o Aziz Yıldırım, unuttuğu, yok saydığı medyaya ziyaretlerde bulunuyor. Ama bu ziyaretler sakil duruyor. Kırılan vazo yeniden yapıştırıldığında nasıl duruyorsa öyle duruyor.
***
Her ne kadar Ali Koç, medyayı iyi kullanan deneyimli ekibiyle spor medyasından ana haber bültenlerine kadar her mecrayı kullansa da Aziz Yıldırım’ın da kulüpçülük deneyimi yüksek. Neredeyse her üyeyi ismen biliyor. Hatta ailelerini de tanıyor. Ki kulüpçülük başka bir şeydir!
Sonuç olarak spor tarihinin en ilginç seçimi olacak bu hafta sonu. Aziz Yıldırım her ne kadar agresifliğiyle 20 yıllık süreçte Fenerbahçe’yi yorsa da kulüpçülükteki tecrübesi ile kazanabilir. Medyayı kullanarak önce kamuoyunu kazanan Ali Koç ise yenilik isteyen kanadın güçlü desteği ile koltuğa oturabilir. Oturursa da sadece Fenerbahçe’de değil Türk futbolunda yeni bir dönem başlar. Büyük sermayenin kulüplere girmesi ile dönüşü olmayan bir dönüşüm başlar…