İhtifaller ve ihtifalciler
Geçen ayın sonlarında, bir akşamüzeri, Beyazıt Devlet Kütüphanesi’nde sanat dünyasından ve akademyadan seçkin davetlilerin katıldığı nezih bir toplantı yapıldı.
Lale Yayıncılık tarafından Geleneksel Sanatlar Derneği’nin katkılarıyla yayımlanan Prof. Dr. Selçuk Mülayim Armağanı’nı değerli sanat tarihçimize takdim amacıyla düzenlenmiş bir toplantıydı bu. Ayaküzeri zevkli sohbetlerin yapıldığı kokteylin ardından Lale Organizasyon yetkilisi Ahmet Akcan ve Armağan’ı yayına hazırlayanlar kısa birer konuşma yaptılar. Yaşarken hatırlanmış olmaktan büyük bir memnuniyet duyduğu her hâlinden belli olan Selçuk Hoca da kısa ve esprili teşekkür konuşmasının ardından önemli makalelerin yer aldığı, çok iyi hazırlanmış ve güzel basılmış bir kitap olan Armağan’ı arzu edenlere imzaladı.
Değerli bir arkeolog, kudretli bir sanat tarihçisi, Mimar Sinan uzmanı ve estet olan Selçuk Hoca, yetmişinci yaşında böyle bir kadirşinaslığı hak ediyordu. Kendisine daha çok eserler vereceği sağlıklı ve uzun bir ömür diliyorum.
***
Eskiden yaşayanlar değil, dünya değiştirmiş olanlar daha çok sevilir, ölüm yıldönümlerinde ihtifaller düzenlenerek ah vah edilirdi.
İhtifalcilik, bizde II. Meşrutiyet döneminde başlayan bir “bid’at”tir. Benim bildiğim ilk ihtifal, Mehmed Ziya Bey tarafından Hak gazetesinin desteğiyle 24 Ekim 1912 tarihinde Şeyh Galib için düzenlendi. Mehmed Ziya Bey’e daha sonra da çok sayıda ihtifal düzenlediği için “İhtifalci” lakabı verilmişti. Cumhuriyet devrinde bayrağı ondan devralan Türk Şiir Kralı Florinalı Nâzım Bey’in düzenlediği ihtifaller de meşhurdur. Bu tatlı kaçık, her yıl Tevfik Fikret için Eyüp’teki kabrinin (Fikret’in kabri Aşiyan’a 24 Aralık 1962 tarihinde taşındı) başında ihtifal düzenlerdi. Zamanla faaliyet alanını genişleterek Mimar Sinan ve Şair Nedim için de kolları sıvadı. Günümüzün en çalışkan ihtifalcisi ise ESKADER Başkanı Mehmet Nuri Yardım dostumuzdur.
***
Eski gazeteleri tararken “Şair-i Azam” Abdülhak Hâmid için hayattayken bazı toplantılar yapıldığına dair haberlere rastladım. Jübile mahiyetinde ilk toplantı Halid Ziya Uşaklıgil için sanat hayatının 55. yılı vesilesiyle 5 Mayıs 1937 tarihinde yapılmış. Bu jübile hakkında Türk Edebiyatı’nın bu ayki sayısında Selçuk Karakılıç’ın önemli bir yazısı var.
1942 yılında da imzaları Türk basınında elli yıldır görünen 59 ilim, sanat ve edebiyat adamı için muhteşem bir jübile düzenlenmişti. Türk Basın Birliği İstanbul Bölgesi Başkanı Hakkı Tarık Us tarafından düzenlenen, devrin Maarif Vekili Hasan-Âli Yücel’in de katıldığı jübile, 6 Şubat 1943 tarihinde, İstanbul Üniversitesi Konferans Salonu’nda yapılmış, aynı günün gecesi bir balo verilmiş, ertesi gün de Beyazıt’taki Şehir İnkılâp Müzesi’nde jübilesi yapılanların basılı eserlerinden oluşan bir sergi açılmıştı. Bunlar kimler miydi? Fikir vermesi için birkaçının isimlerini kaydediyorum: İbnülemin Mahmud Kemal İnal, İsmail Fenni Ertuğrul, Ahmed İhsan Tokgöz, Ebubekir Hâzım Tepeyran, Ömer Ferid Kam, Mehmed Ali Ayni, Hüseyin Rahmi Gürpınar, Halid Ziya Uşaklıgil, Veled Çelebi İzbudak, Rıza Tevfik, Hüseyin Cahit Yalçın...
Daha da önemlisi, Hakkı Tarık Us, 50 Yıl adını taşıyan bir albüm hazırlayarak yayımlamıştır. Bugün çok değerli bir belge niteliği taşıyan ve nâdir bulunan bu albümde, söz konusu 59 kişinin gençlik ve yaşlılık fotoğrafları, kendi el yazılarıyla birer metin ve basında ilk çıkan yazı veya şiirlerinin klişesi yer alır. Ayrıca jübilede yapılan konuşmalar ve bu önemli toplantının basındaki yankıları...
***
Bu mânâda önemli bir toplantı da, Hamdullah Suphi Tanrıöver’in Türk Ocağı’nı yeniden kurduktan sonra, Yahya Kemal’in 65. doğum yılı dolayısıyla düzenlediği büyük toplantıdır. İstanbul Üniversitesi Konferans Salonu’nda, 2 Aralık 1949 tarihinde yapılan bu toplantının olağanüstü ilgi gördüğü, salonun dolup taştığı basında çıkan yazılardan anlaşılıyor. Kendisi hakkında konuşan dostlarının ardından coşkun alkışlarla kürsüye gelen Yahya Kemal çok heyecanlıdır ve sadece şunları söyler:
“Büyük milletim civanmert, vefakâr ve hassastır. Benim gibi basit ve yıllardan beri kendi kararınca çalışan bir işçiye gösterdiği sevgi bunu gösterir. Civanmert Türk gençliğine şükran duygularımı ifade edecek kelime bulamıyorum. Emin olun, bu toplantının manzarası hâfızamda en kuvvetli bir hâtıra olarak yaşayacaktır. Sağ olun, var olun!”
Türkiye Yazarlar Birliği de, hatırladığım kadarıyla Tarık Buğra ve daha sonra Turgut Cansever Hoca için böyle toplantılar düzenlemişti. 1 Ocak 1993’te Ankara’da Milli Kütüphane Konferans Salonu’nda yapılan, benim de bir tebliğ sunduğum “Tarık Buğra ile 75 Yıl” adlı toplantıda, merhum, teşekkür konuşmasını gözyaşlarını tutamadığı için tamamlayamamıştı.
***
Son yıllarda değerli insanları yaşarken onurlandırmak için yapılan toplantıların sayısında büyük bir artış var. Bu, hiç şüphesiz, sevindirici bir gelişmedir. Ancak bu toplantıları ibtizal noktasına götürmemek gerektiği kanaatindeyim. Zamanlamanın çok iyi yapılması, özenle hazırlanıp Prof. Dr. Selçuk Mülayim Armağanı gibi bir kitapla taçlandırılması gereken toplantılardır bunlar.
Alelacele kotarılan, çok az kişinin katıldığı toplantıların onurlandırılmak istenen şahsiyeti incitebileceğini gözden ırak tutmamak gerekir.
Not. Okuyucularımın zahmet edip Google’a bakmamaları için büyük kalabalıklarla yapılan anma toplantılarına “ihtifal” denildiğini hatırlatmak isterim.