Beş çayı masasına düşen mermi
TURİNG’in kurucularından Yusuf Râzi Bel’in kim olduğunu uzmanlar dışında kaç kişi bilir? Şair ve bestekâr Leyla Saz’ın oğlu ve Birinci Milli Mimari Akımı’nın önde gelen isimlerinden Mimar Vedat Tek’in kardeşi...
Galatasaray Lisesi’ni bitirdikten sonra gittiği Paris’ten mühendislik diplomasıyla dönen ve çeşitli devlet kurumlarında önemli görevler üstlenen, Mütareke döneminde de İstanbul Şehreminliği, yani Belediye Başkanlığı yapan Yusuf Râzi Bey, 1915 yılında, Harbiye Nezareti İstihbarat Dairesi’nin Çanakkale cephelerinde olup bitenleri görüp yazsınlar diye Çanakkale’ye gönderdiği heyetteki yazarlardan biriydi. Geziden döndükten üç ay kadar sonra, Tanin gazetesinin 2 Kasım 1915 tarihli sayısında yayımlanan “Arıburnu Cephesinde” başlıklı yazısında, bu gezi sırasında şahitlerinden dinlediği müthiş bir kahramanlık hikâyesini anlattı.
***
Arıburnu cephesinde bir topçu bataryasının kumandanı olan ve bataryasını bir efsaneye dönüştüren Haydar Bey, topların yerleştirileceği mevkileri belirlemekte inanılmaz bir maharete sahip ve atışlarında da yüzde yüz isabet kaydeden son derece mâhir bir topçu zabitiymiş. Seçtiği yere toplarını yerleştirdikten sonra “Artık burada kendi evimdeymiş gibi rahat bir şekilde uyuyabilirim!” dermiş.
Yusuf Râzi Bey’in naklettiğine göre, Haydar Bey’in bataryasının görev yaptığı fırka savaş alanına doğru ilerlerken Saroz Körfezi civarında, sahile çok yakın bir yerde bir İngiliz harp gemisinin demir atmış olduğunu görürler. Bu geminin mürettebatından beş on kişi sahile çıkarak tatildeymiş gibi rahat rahat dolaşıp eğlenmektedir. Düşmanın bu gurur kırıcı kayıtsızlığına çok öfkelenen Haydar Bey, birkaç top mermisi yollamak için fırka kumandanından izin ister. Atılacak bir top mermisi karşılığında denizdeki zırhlı tarafından bombardımana tutularak asıl görev yerine varmadan zayiat vermek istemeyen kumandan izin vermez. Ancak Haydar Bey kararlıdır; fırka bütünüyle geçtikten sonra yalnızca bir mermi atmak için ısrar ederek izni koparır, tek bir topla sıradan çıkarak uygun bir mevzi seçer, dürbününü kurar, mesafeyi hesap eder ve beklemeye başlar.
Akşamın beşine doğru sahildeki askerler zırhlıya döner ve güvertede kurdukları masaya beş çaylarını içip keyif yapmak üzere otururlar. Haydar Bey, fırkasının bütünüyle menzil dışına çıktığına kanaat getirince, hedefini dürbünüyle bir daha tarassut eder ve topunu ateşler.
Bu hadiseyi Yusuf Râzi Bey’e anlatan asker, o sırada Haydar Bey’le birlikteymiş ve dürbünüyle olup biteni dikkatle takip ediyormuş. Merminin güvertedeki çay masasının tam ortasına düştüğünü gözleriyle görmüş. Bir anda alev ve dumanların yükseldiği zırhlıda büyük bir telaş başlamış. Karşılık vermeyi akıllarından bile geçirmeden ikinci bir mermiyi yememek için alelacele demir alıp uzaklaşmışlar.
***
Böyle inanılmaz başarılara imza atan Haydar Bey, sadece bir kere ihtiyatsızlık etmiş, o da hayatına mal olmuş. Mevzilerimiz üzerinde uçup duran bir düşman uçağını düşürmek amacıyla toplarından birini atış için uygun bir yere taşırken emniyetli mevziinden çıkar çıkmaz bir top mermisi cephane arabasına isabet eder ve maiyetindeki Mülâzım Reşid ve Mülâzım Mehmed Ali Beylerle birlikte şehit olur.
Yusuf Râzi Bey, bu şehitlerden sadece Mehmed Ali Bey’i şahsen tanıdığını söylüyor. Henüz on yedi yaşındayken İkinci Balkan Harbi sırasında Galatasaray Lisesi’ni terk edip gönüllü olarak cepheye koşan ve ağır bir şekilde yaralanmasına rağmen askerlikten vazgeçmeyip topçuluk eğitimi alan Mehmed Ali Bey, Enver Celâleddin Paşa’nın oğludur.
Enver Celâleddin Paşa, Nâzım Hikmet’in anne tarafından dedesiydi, Haydar Bey’le birlikte şehit düşen gencecik Mehmed Ali Bey ise küçük dayısı...
Yarın Çanakkale Deniz Zaferi’nin 101. yıldönümü. Bütün şehitlerimizin aziz ruhlarına binlerce Fâtiha…
NOT. Pazar günü Ankara’da masum insanlara yapılan alçakça saldırıyı şiddetle lanetliyor, bu saldırıda hayatlarını kaybedenlere Allah’tan rahmet ve yakınlarına başsağlığı diliyorum.