Evleri uzakta olanlar
Bugüne kadar sayısız portre yazısı okumuşsunuzdur. Kimi siyasetçi, kimi sanatçı, kimi iş adamı portresi… O insanların hayatları üzerine aslında herkes bir şey söylemiştir. Buna rağmen yazılanlar heyecanla, ibretle okunur çoğu kez.
Başka hayatlar olduğunu unutuyoruz. Gazetelerin hafta sonu eklerindeki renkli hayatlardan daha ilginç, hatta olağanüstü diyebileceğimiz hayatlar var. Sokulsak birazcık dünyalarına, kim bilir neler anlatacak, hangi sırrı ifşa edecekler. Ama işte onlar bir sınıfın, bir kurumun, bir cemaatin adamı değillerdir. Müritleri yoktur, mürşitleri de… Bu nedenle bize kutsal bir metin de vaaz etmezler. Onlar sıradan kişilerdir. Kendi içimizden çıkan, ama neredeyse mucize bir yaşama imza atanlardır onlar.
Onlardan birini tanıdım. Evleri uzakta olanlardan biri: Ayşe Çevik.
Ayşe Çevik yetmiş beş yaşında hayat dolu bir insan. Kimi kimsesi yok, bir akrabasının yanında yaşıyor.
Tekerlekli sandalyeye bağlı bir hayatı var. Okuma yazmayı altmışında öğrenir, altmış beşinde roman yazar. Altmış beş yıl, eğri büğrü yazılarla birkaç yılda iki yüz küsur sayfalık bir kitaba dönüşür.
Kendi hayatını kendi düzenliyor. Sigara içmeyi seviyor, ancak parmaklarıyla sigarayı tutması güç. Çünkü on parmağından sadece ikisini kullanabiliyor. Bu nedenle el sanatlarında harikalar yaratacak girişimlerde bulunuyor, ismini kendi verdiği, çizimini de kendi yaptığı bir sigara tutmacını dünya buluş tarihine armağan ediyor.
Ayşe Çevik bir kahraman… Tüm kahramanlar gibi birazcık yalnız. Kalabalıklar arasında yalnızlığı yaşıyor. Hayatın pek çok güçlüğünü kendi imkânlarıyla aşmış.
Herkes kendi hayatının peşinden gider ve herkes kendi macerasını yaşar. Ayşe Çevik de bir kamyonun peşinden giden küçük bir kızın rüyasıyla başlatıyor romanını.
Aslında peşinden gidilen bir kamyon değil hayatın kendisidir. Sevinçlerin, üzüntülerin, umutların yol işaretleri şeklinde tezahür ettiği bir dünyadır onun kalbinden satırlara, oradan da bizim içimize akan.
Kamyon her durakta başka bir hayatı, başka yeni bir serüveni bindirir muavin köşküne. Her durak bir başlangıç, her durak bir umuttur. Bu sayısız yolculuklardan bazısı hüsranla bitse de bekleyenler ve beklenenler vardır yolların menzillerinde. Her durakta yeni bir yüz karşılar sizi. Durak hiç boş kalmamıştır, hayır ve şer, melek ve şeytan bu durakta beklemektedir. Duraklar duraklara, hayatlar hayatlara, serüvenler serüvenlere eklenerek devam edip durur bu yolculukta.
Ayşe Çevik kendi romanını yazdı evet, hepimize bir bir uğrayan, hepimizi içine alan kendi romanını… Ve bunu sadece iki parmağı, büyük yalnızlığı ve kocaman yüreğiyle gerçekleştirdi.
Ayşe Çevik’in zengin dünyasından aralanan bu kapıdan içinize bol bol umut, istemediğiniz kadar yaşama sevinci akacak. Zira bütün engellere rağmen umudunu hiç yitirmeyişiyle, en küçük bir sıkıntıda çöküntüye uğrayan bizlerden çok daha zor bir hayatın içinde mutlu olmayı bilmesiyle şampiyonluğun resmidir Ayşe Abla.