Kemal Tahir’in tarihe bakışı ve “Kurt Kanunu”
Devletler, dünyanın en güçlü toplumsal organizasyonlarıdır. Sahip oldukları organlar itibarıyla büyük bir organize güç!.. Tarih ise devlet ve milletle irtibatı bakımından ulusal kimliği ve maziyi inşa eden ve saklayan bir belgeler deposu, sevap ve günah cetveli… Devletin kontrolünde; çünkü gerektiğinde devleti teyit ve düşmanı bertaraf etme, milleti ortak bir kimlik ve değerler dairesinde tutma; dolayısıyla iktidarı inşa etme, pekiştirme ve onama gibi işlevleri var. Bu sebeple daima müdahale ve tartışmaya açık!
Osmanlı’nın özellikle İkinci Meşrutiyet sonrası ile Cumhuriyet’in inşa evresi, oldukça tartışmalıdır. Çünkü ulusal ve uluslararası güçlerin kıyasıya kapıştığı bir dönem. Kemal Tahir, bazı romanlarında bu dönemlerde yaşanan ve tartışmaya açık kimi olayları ele alır. Ama tarihe iktidarın gözüyle değil tersten bakar, verili bilgiyi sorgular, hatta sarsar, okuru şüpheye sevk eder…
“Kurt Kanunu” (Bilgi Yay., 1975) da böyle bir roman!.. 1926’da Atatürk’e İzmir’de yapılan suikast girişimini ve bu bağlamda kurtlar arasında cereyan eden iktidar mücadelesini konu ediniyor. Büyük bir kapışma! Büyük, acımasız ve belki de son kapışma!.. Kaygan bir zemin ve tartışmaya açık bir olay!.. Romanın kahramanları -iktidar mücadelesinin tarafları- başlangıçta İkinci Abdülhamid’e karşı mücadele etmiş, sonra çoğu Birinci Dünya Savaşı ve Millî Mücadele’de beraber savaşmış, ama zamanla iktidar çatışması yüzünden ayrı saflara düşmüş İttihatçılar. Hepsi kurt, komitacı, hamleleri önceden sezme kabiliyetine sahipler, burunları müthiş koku alıyor ve bu iktidar oyunun ne kadar tehlikeli olduğunu biliyorlar.
Bir tarihî romanda zamanın ruhunu; bu hele oldukça tehlikeli ve ucunda ölüm olan bir iktidar kapışması ise, bu kapışmanın kahramanlarının ihtiraslarını, sadakatlerini, kapana kısıldıklarında yaşadıkları tevekkülü, tedirginliklerini, şüphelerini; kısaca hâlet-i ruhiyelerini kuvvetle kavramak ve tasvir etmek gerek. Kemal Tahir’in tarihî romanları bu bakımdan okuru âdeta kendisine çiviler. Belli ki yazar, İttihatçıların ortak ruhuna; aralarındaki gizli münasebete, komitacı yönlerine derinlemesine vakıf. Böylece İttihatçılık resmî belgelerdeki cansız ve ruhsuz bir politik figür olmaktan çıkıyor eserde; ihtirasları, devletle ilgili düşünceleri, sadakatleri, gözü peklikleri, ihanetleri, dayanışmaları, hatta mahrem hayatları ile örneğin bir Kara Kemal, bir Abdülkerim ve Emin Bey’de canlanıyor.
Kader, bazen insanı kendi iradesinin dışında bir olayın tam ortasına bırakıverir. “Kurt Kanunu”nun ünlü İttihatçısı Kara Kemal ve Emin Bey tam böyledir. İktidar kavgalarının dışında kalmayı yeğlemişlerken, istekleri dışında bu kavganın ortasında buluvermişlerdir kendilerini. Ama bilirler, bir kere bu hırkayı giymişlerdir, kaçış yoktur, kendilerini temize çıkarmaya çalışmazlar, kurt kanunudur bu, gereği neyse yaşanacaktır.
Kemal Tahir’in romanlarının çoğunda, güngörmüş, politikada pişmiş, zeki, olayları çok iyi okuyan, sorgulayan bilge bir sözcü vardır. Meselâ “Yol Ayrımı”ndaki Doktor Münir bunlardan biriydi. “Kurt Kanunu”nda ise Kara Kemal bu rolü üstleniyor; tarihî, kimi şahsiyetleri ve olayları sorguluyor, belgelere yansımayan bilgiler veriyor, yorumlar yapıyor. Mesela kimi İttihatçılara ait özel bilgiler, Manastır ve Selanik Cuntasının arkasındaki devletler, masonlar, 31 Mart Vakası’nın görünmeyen yüzü, Balkan ve Birinci Dünya Savaşı’nın arka planı, İstiklâl Mahkemeleri vs…
İttihatçıların dramı olarak okudum bu romanı. Devlet uğruna yapılan kıyasıya ve ölümüne bir çatışma… Kemal Tahir, belgedeki o çok bilinen ‘tarihî şahsiyet’i değil de görünmeyen ‘insan’ı ve ruhunu yakalıyor romanda. Bir de halktan insanların diyaloglarında deyimler, atasözleri ve argosuyla zengin bir Türkçe akıyor gürül gürül…