Kur’an’da iyi insan, iyi toplum, iyi yönetim

Nisâ 4/128. ayetin metninde sulh kavramı üç kez tekrarlanmıştır. Özel bir konudan bahseden bu ayet, ‘sulh’un anlam, zaman ve uygulama alanı bakımından kuşatıcılığını göstermesi bakımından Kur’an ahlakının en dikkat çekici ifadelerinden birini oluşturur. Ayet şöyle:

Eğer bir kadın kocasının kötü muamelesinden yahut (kendisinden) yüz çevirmesinden kaygılanıyorsa aralarında uzlaşıp sulh (barış) sağlamalarında onlara günah yoktur ve sulh hayırlıdır…”

Görüldüğü gibi bu ayette, eşler arasındaki bir sorun vesilesiyle “sulh hayırlıdır” şeklinde kategorik bir ahlak yasasına yer verilmiştir. Ayette bu yasa mutlak kullanılmıştır ve iki kişiden uluslararası ilişkilere kadar her durumda, her olayda ve her zaman öncelikli bir ahlak, hukuk ve yönetim ilkesidir.

Râgıb el-Isfahânî Müfredât’ta “Sulh özellikle insanlar arasında nefretleşmenin giderilmesidir” diyerek kavramın “toplumsal barış” anlamına işaret etmiş, bu açıklamasına delil gösterdiği ayetlerin en başına da yukarıda meali sunulan ayeti koymuştur.

Kur’an’da 171 kez geçen ‘ṡ-l-ḥ’ kökünden çeşitli kelimeler, bazen zıt anlamlısı olan ‘f-s-d’ kökünden kelimelerle birlikte, hem bireysel hem de toplumsal bağlamda kullanılmıştır. İlgili ayetlerin nihai anlamı şudur: İyilikler yapanlar (amilû es-sâlihât) kendileri için olduğu gibi diğer bireyler ve toplumları için de sâlih-muslih (iyi, düzeltici, yapıcı ve faydalı) insanlardır; kötü işler yapanlar (amilû es-seyyiât) ise hem kendileri hem de diğer bireyler ve toplumları için müfsid (bozucu, yıkıcı ve zararlı) insanlardır.

Ayetlerde iki kavramın zıt anlamda kullanıldığına üç örnek:

Orada düzen ve huzur sağlandıktan (‘ṡ-l-ḥ’dan ‘ıslâh’) sonra yeryüzünde/ülkede bozgunculuk yapmayın (‘f-s-d’den ‘lâ tüfsidû’)” (A‘râf 7/56, 85).

İnanıp yapıcı, iyi ve düzgün işler (‘ṡ-l-ḥ’dan ‘sâlihât’) yapanları, yeryüzünde/ülkede bozgunculuk peşinde olanlar (‘fesâd’dan ‘müfsidîn’) ile bir tutar mıyız!” (Sâd 38/28).

Yeryüzünde/ülkede yapıcı, iyi ve düzgün işler yapmayıp (‘ıslâh’tan ‘lâ tuslihûn’), düzeni ve huzuru bozan (‘fesâd’dan ‘yüfsidûne’) aşırıların buyruğuna itaat etmeyin” (Şuarâ 26/151-152).

İlk ayette Müslümanlara iyi, erdemli ve barışçıl bir toplum inşa etme görevi yüklenmiştir. İkinci ayette dolaylı, üçüncüsündeyse doğrudan ifadelerle genel bir prensip verilmiş; adaletsizlik ve haksızlığa saparak (isrâf) toplumsal barış ve huzuru bozan yönetime karşı sivil itaatsizlik çağrısı yapılmıştır.

Bu ve benzer ayetlerden, Kur’an’ın önümüze salâh ve fesâd kavramları üzerinden bir iyi insan, iyi toplum ve iyi yönetim vizyonu koyduğu sonucuna ulaşırız. Bunun hangi yöntemlerle gerçekleşeceği ise kültürel ve zamansal şartlara göre bireylerin ve toplumların akıl, bilgi ve deneyimlerine bırakılmıştır.

İlgili ayetlerde böyle bir yönetim ilkesi verildiği halde, inceleyebildiğim klasik tefsirler içinde sadece Şiî âlim Ebû Cafer Muhammed et-Tûsî (öl. miladi 1068), et-Tibyân adlı tefsirinde (Beyrut, ts, VIII, 46-47) yukarıdaki son ayete şöyle bir yorum getirerek belirttiğimiz prensibe yaklaşmıştır: “(Burada) Allah, Sâlih Peygamber’in diliyle, müminlerin aşırılığa sapanlara (yöneticilere) uymalarını yasaklamıştır. (Çünkü onlar) kötülükler yaparak ülkede huzuru bozarlar; güzel işler yaparak ülkeyi düzeltmezler.”

Klasik fıkıhta devlet başkanını seçmeye ve adalet vasfını kaybeden veya ağır sağlık sorunu olan başkanı (imam, halife) görevden almaya (azl, halʿ) yetkili “Ehlü’l-hal ve’l-akd” denilen bir yapının bulunması gerektiği yaygın bir kabul görmüştür. Fakat bu yapının oluşumu, üyelerinin sayısı, nitelikleri gibi pek çok konuda ulema arasında her kafadan bir ses gelmiş; sonuçta Ehlü’l-hal ve’l-akd’in kurumlaşması ve işletilmesi bir türlü sağlanamamıştır. Şuarâ 26/151-152. ayetlerdeki ifadeyle “yeryüzünde (ülkede ve toplumda) düzgün işler yapmayıp, düzeni ve huzuru bozan” aşırılar’ın, yani iyilik ve adalet çizgisinden sapan yöneticilerin görevden uzaklaştırılmasını mümkün kılacak yasal bir prosedür tespit edilememiş ve hiçbir zaman da görev, sorumluluk ve yetkileri belli böyle bir etkin kurum olmamıştır.

Müslüman dünyada, Kur’ân-ı Kerîm’in ilkesel talebine uygun olarak, ülkelerin ve toplumların ‘salâh’ını (huzur, barış ve güven içinde yaşamasını) ve *‘fesâd’*dan (karışıklık güvensizlik ve adaletsizlikten) korunmasını sağlayıcı bir devlet ve hukuk teorisi ve pratiğinin şimdiye kadar oluşturulduğu söylenemez. Batı ile kültürel temasın yoğunlaştığı modern dönemlerde bu yönde bazı gelişmeler olmuşsa da, belirtilen sorunların halen aşılamadığını yaşanan acı olgular göstermektedir. Kanaatimce bunun da sebebi, Batı ile Müslüman dünya arasındaki kültürel kan uyuşmazlığıdır.

Günümüzde birçok Müslüman toplumun ağır sosyal karışıklıklar ve ekonomik sıkıntılar yaşadığı dünyanın malumu… Müslüman toplumlar, bunları aşmak için, ruhunu kendi kültüründen alarak, Kur’an’ın gösterdiği sulh/salâh istikametinde, zamanın ihtiyaçlarına göre sürekli yenileşmek; bu yenileşmenin bilimsel, idari ve hukuki altyapısını oluşturmak zorundadırlar.

YORUMLAR (59)
YORUM YAZ
UYARI: Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. (!) işaretine tıklayarak yorumla ilgili şikayetinizi editöre bildirebilirsiniz.
59 Yorum
  • Osi / 05 Aralık 2024 11:41

    Bu günkü sistemin islamı gayrımeşru görürken istediğin kadar ayet üzerinden yaptığın meşruluk tartışmasının meşruluğunu nasıl ortaya koya bilirizki muhatabın senin meşru kabul ettiğini gayri meşru kabul ediyor buradan bir sonuç elde edemeyiz ki bu görmeden bilmeden boşa kürek çekmiyormuyuz.

    Yanıtla (0) (0)
  • Karar okuru / 04 Aralık 2024 20:06

    Iyi insan....icin, dinci yonetimlerde : Itaatci - biatci - soru sormayan - sorgulamayan - arastirmayan - farkli fikirleri olmayan - ezberci - kul ruhlu - olmak, vasiflari aranir !!

    Yanıtla (1) (0)
  • Deli Kurt / 04 Aralık 2024 03:12

    bir yudum su içmek, bir yudum ekmek yemek orucu bozar ... sual şu " rüşvet ve haram yemek orucu bozar mı bozmaz mı" ? .. bozmazsa mesele yok .
    . şayet bozarsa , politikacıların bir de merkezi ve mahallî yöneticilerin kaç tanesinin orucu makbul olur ? selâm ve dua ile

    Yanıtla (7) (1)
  • Okur / 04 Aralık 2024 19:14

    Dediğiniz, dinin ahlaktan arındırıldığını, ahlaki boyutu yokmuş gibi anlaşıldığını göz önüne seren çarpıcı örneklerden sadece bir tanesi. Din-ahlak ayırımı ahlaki umdelere uymayan, aykırı düşen dini görüş ve anlayışların, dini yaşamların ortaya çıkmasını doğurmuştur. Müslümanlardaki ayrışma, çatışma, pusula ve istikametini şaşırma ahlaki basireti yetirmeleriyle başladı.

    Yanıtla (3) (0)
  • HAYRETI MUCIP / 04 Aralık 2024 17:20

    Islamiyet ve islam alemi icin artık ne söylense faydası yok, biz zamanında islamiyeti anlamadık veya yanlış anladık, aradan asırlar geçti, meydana gelen farkı kapatmamız mümkün degil !
    Üstelik bu gün bile hala islamiyeti doğru anlayamıyoruz , sonuç olarak bana göre hiç bir ümit yok !

    Yanıtla (4) (2)
  • YOLCU X / 04 Aralık 2024 14:03

    rılması ile mümkün olabilecektir.
    Editörün notu: Yorumunuz anlaşılmaz bir şekilde başladığı için yayınlayamıylruz.

    Yanıtla (0) (0)
  • YOLCU X / 04 Aralık 2024 15:46

    yarım kalan cümlenin devamı idi. Numaralandırmadım ancak 3. ve son sırada idi. Yaklaşık olarak yeniden aşağıya yazıyorum;
    " adalet, tevhid, ahkam ve istişare gibi temel kavramlardan bahsedilememiştir. Günümüzde ülkemizde ulemanın bir sınıf olamaması ve sivil olamaması(siyasi etkilerden uzak) nedeniyle kamu siyasi fıkhı/hukuku halen net bir şekilde ele alınamamaktadır. Bunun çözümü, bağlantısız, özgür, sivil bir platformun kurularak çözümlerin kamuoyuna duyurulmasıdır, vesselam..

    Yanıtla (0) (0)
  • Ejder / 04 Aralık 2024 15:23

    Konu güzel sayın hocam.Bence asıl sorun dinin temsil eden veya önde görünen hocalar bu konuda toplumu aydınlatmada gerekli cesareti gayreti gösteremediklerin den dolayı müslüman dünyasında bu sıkıntılar devam etmektedir.Yada hocalarımız çağın idrakine İslamiyeti anlatmakta çözüm üretmekte çağın gerisinde kalmaları.

    Yanıtla (1) (1)
  • YOLCU X / 04 Aralık 2024 13:53

    onlar da zaten başta olan Emir/Halifelerin ricası üzerine ya da onlara ithafen yazılmış eserlerdir. Bu yüzden yönetimin islami kriterlere göre olması gereken özellikleri bağımsız ve korkusuz olarak ele alınamamıştır. Osmanlının yıkılmasından sonra dini/siyasi muhalefetin bazı hoca ya da şeyhler yoluyla yönetimi riske etmesi ihtimaline karşı, toplumun zaten alışkın olduğu resmi müessese hızla kurulmuş ve dini buyruklar ekstra olarak siyasi kontrolden de geçirilmeye başlanarak dinin özünde...

    Yanıtla (1) (0)
  • YOLCU X / 04 Aralık 2024 13:49

    Önemli bir konuya temas ettiğiniz için teşekkürler hocam. İslami/Sünni Kamu Hukukunun gelişmemesinin nedeni, Peygamber(S.A.V) döneminden sonraki raşid halifelik döneminin 30 küsür yıl sonra son bulması ve sonrasında gelen ısırıcı sultanlıklar döneminin Abbasi, Emevi ile devam edip Osmanlının yıkılışı ile son bulması ve bu süreç içerisinde Ulema sınıfının "sivil" olamaması, olmaya çalışanların başlarına çeşitli hallerin gelmesi nedeniyledir. Birkaç siyasetname ve Ahkamus"sultaniyye dışında ki....

    Yanıtla (2) (0)
  • Hektor Us / 04 Aralık 2024 13:23

    Son cümlenizde Müslüman kültürü kendi ruhundan yola çıkarak sulh istikametinde zamanın ihtiyaçlarıyla sürekli yenileşmek ve yenileşmenin bilimsel idari ve hukuksal altyapısını hazırlamak zorundadır. Yani İslam idari ve hukuk altyapısı; bilimsel olarak yenilenere değişmelidir, diyorsunuz. Kendi ruhumdan yola çıkıyorum ama sonuçta değişiyorum. Batı da kendi Ortaçağ ruhundan çıkıp değişiyor, hepimiz aynı liberal iş kulelerine, rezidanslara, AVMlere girdik. Kan uyuşmazlığı kültürdemi, ekonomide mi?

    Yanıtla (0) (0)
  • Hacı Bekir / 04 Aralık 2024 13:11

    Hocam “Dini” ve “İslam dinini” anlatıyor. Din sabittir. Yorumcular “Din” den bahsetmiyor, herkes “Şeriat”ı anlatıyor. Oysa Dinin özü İman, ibadet ve ahlak sabittir. Herkesin “Din” dediği “Şeriat” yere, zamana ve toplumuna göre değişir. Oysa zamanımızın din ulemasına göre şeriat da sabittir. En çarpıcı örnek, Hz. Peygamber kadın yanında eşi ya da nikah düşmeyen yakınları olmadan üç günlük yola gidemez demiş. Zamanımız din adamları bunu 90 Km.de sabitlemişler. 90 Km. günümüzde bu bir saatlik.

    Yanıtla (1) (0)
  • Zafer ÇALIK / 04 Aralık 2024 12:43

    Adaletsizlikten sapan ve israfa yönelen yöneticilere karşı, ayetler sivil itaatsizlikte bulunulmasını emrediyor ama,siyasal islamın hakim olduğu ülkelerde,bu itaatsizliğin bedelinin ne olduğunu biliyorsunuz sayın Mustafa bey.Peki bu sivil itaatsizlik nasıl olacak.Buna kim önderlik yapacak ve de cesaret edecek.Siz önderlik yapar mısınız sayın Çağrıcı.

    Yanıtla (1) (0)
  • Nevzat Ustaoğlu / 04 Aralık 2024 12:31

    Hacama teşekkürler Kuran'ın bilimsel açıklamasının yapılması zorunludur. Merhum Mehmet Akif safahatında ki şiirlerinde bu konuya değinmiştir. Değerli hocamızın gayretlerinin artması dileği ile selamlar

    Yanıtla (0) (0)
  • hasan kale / 04 Aralık 2024 09:32

    Konfiçyusun önerilerini dinlemeliyiz.

    Yanıtla (1) (3)
  • Adalet Şaşmaz / 04 Aralık 2024 10:26

    Müslüman her sözü dinler. En doğrusuna uyar. Konfiçyus ta dahil. Doğruları en iyi bilen her zaman Allah'tır.

    Yanıtla (6) (2)
  • Adem Nas / 04 Aralık 2024 12:02

    Allah’ın alemlere rahmet olarak gönderdiği Hz. Muhammed’i dinleyip düzelmeyenlere, Konfiçyus’un bir ilacı yoktur. Sabırlar dilerim…

    Yanıtla (2) (2)
  • emekli müfettiş / 04 Aralık 2024 11:50

    Beyefendi, işin aslı son paragraf. Yapılması gereken bu. "... nas var, nas. Sana bana ne oluyor..." doğru da bu yazıda vurgulananlar NAS değil mi? NAS da kendine göre mi değişiyor? Allah ıslah etsin. Emeğiniz daim olsun. Hoşça kalınız.

    Yanıtla (0) (2)
  • karar okuru / 04 Aralık 2024 11:50

    Bence 1450 yıl dini öğretiyi sınamak, test etmek için yeterlidir. bir daha deneyelim belki olur diye beklemek yine aynı sonucu verir. kök bir sorun var. dini öğretiye, ekonomik, sosyal, siyasal, hukuksal alt yapı uygun değil. içinde insan yok. bu durum söylem, eylem çelişkisine yok açıyor. hayata yansıması da ikiyüzlülük, ahlaksızlık oluyor maalesef. istisnasız bütün sorunların temelinde bu yanlış dini öğreti. var. dini terk edelim demiyorum tabi.

    Yanıtla (1) (0)
  • TheExegete / 04 Aralık 2024 09:13

    Ehl-i Sünnet “itaat ve isyan”a dair nasslara rağmen bir iki asır sonra şu noktaya geldi:
    “İyi olsun mücrim olsun bütün idarecilerin arkasında namaz kılarız.” (ونصلي خلف كل بر وفاجر) Neden? Çünkü ilk iki asırda oluk oluk Müslüman kanı akmıştı… Ebu Hanife İmam Zeyd isyanını destelemişti mesela ama zamanla, fitneye yol açmamak için böyle ihtiyatlı ve çekingen davranmak zorunda kaldı sonraki Ehl-i Sünnet. Ve belki de bu sayede yaşama imkânı buldu… (Allah daha iyi bilir.)

    Yanıtla (0) (1)
  • ali cemal / 04 Aralık 2024 10:49

    akması gereken kan damarda bulunca toplumu böyle çürütür.
    İslam dünyasının günümüzdeki rezil durumunun taşlarını bu düşünce döşemiştir belki de.

    Yanıtla (2) (0)
  • o aslan / 04 Aralık 2024 10:24

    Valla hocam ben bu işten bir şey anlamadım müslüman şöyle musliman böyle Orta Doğunun durumu ortada İslam ülkelerinin durumu da ortada, daha neyi ölçü olarak alacağız anlamadım

    Yanıtla (8) (0)
  • Evrensel Karar / 04 Aralık 2024 10:22

    Sayın Hocam bu yazdıklarınız yüzyıllardır yazılıp çiziliyor. Ben Flistin protostosu yapan gençlerin tutuklanması Kuran ve Kısaalar üzerinden yazmanızı beklerdim

    Yanıtla (4) (0)
  • o aslan / 04 Aralık 2024 10:18

    Hocam iyi güzel de bütün bu saydığınız iyi ahlâk adalet demokrasi insana saygı, özgürlük yok duzenbazlik sömürü üç kağıt her türlü dalavere bizde, Elhamdülillah bende Müslümanım ama bu iyi nitelikler bizde yok
    elin gavuru dediğimiz ,yani kanada Norveç Finlandiya İsveç buralarda var ,dünyayı okuyoruz görüyoruz daha buna ne diyeceğiz.

    Yanıtla (8) (1)
  • Erciyes / 04 Aralık 2024 01:12

    Kıymetli Hocam, ayetlerin toplumsal hayatta uygulanamaz olduğunu çok güzel açıklamışsınız, teşekkürler. Belirttiğiniz üzere hiç bir dönemde de uygulanamamış. O halde bırakalım ayet ve hadisler, insanların bireysel inanç dünyasında kalsın. Toplum yönetimini de bilimsel kurallar belirlesin; son cümlenizde ifade ettiğiniz gibi. Ancak bunun için kutsal metinlerin yol göstericiliğine ihtiyaç yok, rasyonel düşünce ve bilimsel veriler yeterli.

    Yanıtla (24) (12)
  • Hakkı Söyler / 04 Aralık 2024 02:06

    Erciyes'den bakmışsın. Din ilimi de içine alarak hayatın tam içindedir. O yol gösterir. Bazı ilkelerine ister istemez herkes uyar, bazı ilkelerine günümüz kapitalıst, emperyalist, sömürgeci, diktatör sistem ve yöneticiler geçit vermemesi uygulan(am)az, anlamına gelmez. Bilimdeki degişimlerde sabitligi degiştiriyor

    Yanıtla (10) (13)
  • xxx / 04 Aralık 2024 02:19

    Tabi, ayetler -haşa- süs bitkisi olsun diye gönderildi, değil mi bayım?

    Yanıtla (2) (16)
  • Hakkı Söyler / 04 Aralık 2024 10:03

    Erciyes, xxx x Ayetler yol göstersin diye gelmiştir. Uygulayacak Müslümanlar dır. Onların uymaması süs bitkisi anlamına gelmez. sizde bilirsiniz

    Yanıtla (10) (10)
  • Şaşkın / 04 Aralık 2024 09:58

    Peygamberden sonra yaşanan hadiselerle ters düşmemek adına fetvalar üretilmiştir Mesele devlet başkanına itaat etmek gibi mesela ümeyye oğuları ile ehlibeyt anlaşmazlığında ehli sünnetin doğrudan yana açık bir tavır alamayışları gibi daha da çoğaltabileceğimiz örnekler de kuranın temel kavramlarının gösterdiği istikametten çok müslümanların yanlışlarında bile bir hikmet arayışı anlayışında sorun var. bu aynı zamanda kimi insanları layüsek kabul etmekti

    Yanıtla (0) (0)
  • Karar Okuru / 04 Aralık 2024 09:37

    "Cami ne kadar büyük olursa olsun, imam bildiğini okur" diye bir söz var! Allah'ın ayetlerinde bir yamukluk yok; ama kendi çıkarları için Allah'ın Kitabını arkaya atarak, insanları aldatıp dini istismar edenlerde yamukluk çok! Önce niyet ve zihniyetlerin doğruluk, dürüstlük, adalet, hakkaniyet ve samimiyet üzerine dönüşmesi lazımdır. Bilimin çok değeli olduğunda şüphe yoktur. Ancak, ahlaksızlığa, bozuk niyete ve zihniyete bilim ne yapsın?!

    Yanıtla (4) (0)
  • Mali / 04 Aralık 2024 09:36

    Çok beğendim. Özellikle son paragraf İslamın temel prensibi olur ve uygulanırsa çağ atlamak hiç de sorun olmaz.

    Yanıtla (0) (0)
  • Ali Namlı / 04 Aralık 2024 09:10

    Benim görüşüme göre Kuranı doğru anlamak için öncelikle ayetlerin nerede , ne zaman , ne sebepten ve ne amaçla indiğini , o devirdeki durum ve şartları , toplum yapısını mutlaka dikkate almak lâzım.
    Bu yapılmadığı taktirde ayet hükümlerinin dogru anlaşılması mumkun olmayabilir , tıpkı o gün haram olan ribanın bu gün yani 1400 sene sonra hala faiz olarak haram kabul edilmesi gibi ..
    Bir diger konu da Kur'anda insanoglunun geleceğini ipotek altına alan hiç bir ayetin olmamasıdır.

    Yanıtla (4) (0)
  • Demokrat hukukçu / 04 Aralık 2024 08:21

    Kur'an demokrasi diyor olarak anladım yazdıklarınızdan sayın hocam. Hukuksuzluğa karşı gösteri yürüyüşü yapma ve protesto etme hakkı var. Bunlar da yetmezse sivil itaatsizlik ve şiddete, zulme ve adaletsizliğe karşı direnme hakkı vardır demokrasilerde.

    Yanıtla (4) (8)
  • Şaşkın / 04 Aralık 2024 09:04

    Bir başka değişle; var olan bir hakkın adına demokrasi denilmiştir de denebilir, Hz. Adem as den bu yana... Aradan geçen zamanda insanlar haklarını devr ede ede haklarından oluvermişler anlaşılan. Fark edememişler ve sonunda da haklarını talep eder duruma düşürmüşler kendilerini... Huzur bozmadan hak aranması doğal. Zarar ziyan verilmeden, adaletle, huzuru sağlamak da idarenin olmazsa olmazı.

    Yanıtla (0) (7)
  • Karar'lı Bir Okur / 04 Aralık 2024 08:15

    Hocam! Adaletsiz yönetime karşı "sivil itaatsizlik" mi dediniz?
    Hangi İslam ülkesinde buna tahammül var ki? Bizde "Silivri soğuk" tabirini biliyorsunuz değil mi?

    Yanıtla (4) (1)
  • Millet / 04 Aralık 2024 07:40

    Milletine huzuru, barışı, adaleti, refahı sağlayamayan yöneticiyi azledecek bir kurumun- heyetin oluşturulmasına gerek yok. Modern toplumlarda ANAYASA Mahkemeleri var. İnsanlara zulmeden, Adil olmayan kanunları ve uygulamaları iptal edebiliyor. Demokrasiyi içselleştirememiş ülkelerde ya böyle bir kurum yok ya da bu kurumun kararları yok sayılıyor. Millet uyanık olacak iyi yönetemeyeni bir daha seçmeyecek. Şimdilik başka yolu yok.

    Yanıtla (4) (8)
  • Cem / 04 Aralık 2024 07:21

    İlk 200 TL çıktığında kaç dolardı?
    200 TL ; 2 Ocak 2009'da 132 dolar (tam olarak 131,6) yapıyordu... Bugün 5 dolar 5 cent yani ( 5 kuruş )yapıyor... 132 dolar 15 sene de 5.5 dolara düşmüş.. yani 126 doları cebimizden, milletin emeginden, milletin hakkından birileri çalmış .hem de yerli milli, ezan, vatan, bayrak, beka, iç ve dış güçler diyenler eşliğinde çalındı.

    Yanıtla (5) (8)
  • Okur / 04 Aralık 2024 06:38

    Kötüden korkmam fakat iyiyi iyi oynayandan korkarım.

    Yanıtla (5) (0)
  • Ugur / 04 Aralık 2024 03:10

    Teorinin pratige yansımama sebebibi batı ile islam dünyasının kan uyuşmazlığına bağlamanıza katılmıyorum hocam..laik seküler devlet toplum yapısı oluşana kadar bunu batı da başaramadı..her olaya din gözlügüyle bakmayı bırakmadan biz de başaramayız..

    Yanıtla (3) (0)
  • Malkoç / 04 Aralık 2024 03:00

    makam koltuklarının arkasında " rüşvet alan da, veren de melûndur" yazardı fî tarihinde... yine kuş serisi arabalarının arka camında " huzur İslam'dadır " yazardı ... şimdilerde ikisi de kalktı .... artık yazmıyor.. huzur İslam'dadır el hâk doğrudur, lâkin siyasal ve parasal İslamcılar da olmadığı da ayan beyan ortaya çıktı.. zira dinci ,dindarın düşmanı !. Allah'ın dininin de ... Usa dolarının yeşilini , cennetin yeşiline tercih edenler!.zemzem tower hacıları .! bunlar kim , müslümanlık kim ?

    Yanıtla (4) (0)
  • Yamtar / 04 Aralık 2024 02:44

    Tek hurmayla öğün eden peygamberi, yamalı elbise giyen Ömer'i anlattılar, kendilerine villalar saraylar malikâneler yaptırdılar, demişti Ali Şeriati .... Tıpkı , aslında ekmek herkese yetecekti tarlaya karga, ambara fare, memlekete haraminin dadanması gibi ... Hz.Peygamber devletin hakkından bir elbise çalan sahabenin namazını kılmamıştı ... hem de savaş meydanında öldüğü halde ... sistematik hırsızlık ve İslam ... birlikte mümkün
    mü? selâm ve dua ile

    Yanıtla (9) (0)
  • Ergün / 04 Aralık 2024 00:52

    Ifade hürriyetinin önemi,konuşmanın önemi şiddetsiz bir barış yurdunun kurulması.insan kendini ifade edemezse şiddete başvurabiliyor. Ifade özgürlüğü çok kıymetli. Sınırlarını bilmek kaydıyla. Ne gariptirki hayati öneme sahip konularda kapsayıcı eserlerimiz pek az.ifade hürriyeti konusunda koskoca ülkede birkaç kitap var.Medeniyetler saglam külliyatlarla inşa edilir.

    Yanıtla (2) (0)
  • Immanu / 04 Aralık 2024 00:50

    inanca saygım var... ama bu kadar soyut saptama ve reçetelerin pratiğe faydası var mıdır? belki bir köşe yazısı...

    Yanıtla (4) (2)