Kur’an’da iyi insan, iyi toplum, iyi yönetim
Nisâ 4/128. ayetin metninde sulh kavramı üç kez tekrarlanmıştır. Özel bir konudan bahseden bu ayet, ‘sulh’un anlam, zaman ve uygulama alanı bakımından kuşatıcılığını göstermesi bakımından Kur’an ahlakının en dikkat çekici ifadelerinden birini oluşturur. Ayet şöyle:
“Eğer bir kadın kocasının kötü muamelesinden yahut (kendisinden) yüz çevirmesinden kaygılanıyorsa aralarında uzlaşıp sulh (barış) sağlamalarında onlara günah yoktur ve sulh hayırlıdır…”
Görüldüğü gibi bu ayette, eşler arasındaki bir sorun vesilesiyle “sulh hayırlıdır” şeklinde kategorik bir ahlak yasasına yer verilmiştir. Ayette bu yasa mutlak kullanılmıştır ve iki kişiden uluslararası ilişkilere kadar her durumda, her olayda ve her zaman öncelikli bir ahlak, hukuk ve yönetim ilkesidir.
Râgıb el-Isfahânî Müfredât’ta “Sulh özellikle insanlar arasında nefretleşmenin giderilmesidir” diyerek kavramın “toplumsal barış” anlamına işaret etmiş, bu açıklamasına delil gösterdiği ayetlerin en başına da yukarıda meali sunulan ayeti koymuştur.
Kur’an’da 171 kez geçen ‘ṡ-l-ḥ’ kökünden çeşitli kelimeler, bazen zıt anlamlısı olan ‘f-s-d’ kökünden kelimelerle birlikte, hem bireysel hem de toplumsal bağlamda kullanılmıştır. İlgili ayetlerin nihai anlamı şudur: İyilikler yapanlar (amilû es-sâlihât) kendileri için olduğu gibi diğer bireyler ve toplumları için de sâlih-muslih (iyi, düzeltici, yapıcı ve faydalı) insanlardır; kötü işler yapanlar (amilû es-seyyiât) ise hem kendileri hem de diğer bireyler ve toplumları için müfsid (bozucu, yıkıcı ve zararlı) insanlardır.
Ayetlerde iki kavramın zıt anlamda kullanıldığına üç örnek:
“Orada düzen ve huzur sağlandıktan (‘ṡ-l-ḥ’dan ‘ıslâh’) sonra yeryüzünde/ülkede bozgunculuk yapmayın (‘f-s-d’den ‘lâ tüfsidû’)” (A‘râf 7/56, 85).
“İnanıp yapıcı, iyi ve düzgün işler (‘ṡ-l-ḥ’dan ‘sâlihât’) yapanları, yeryüzünde/ülkede bozgunculuk peşinde olanlar (‘fesâd’dan ‘müfsidîn’) ile bir tutar mıyız!” (Sâd 38/28).
“Yeryüzünde/ülkede yapıcı, iyi ve düzgün işler yapmayıp (‘ıslâh’tan ‘lâ tuslihûn’), düzeni ve huzuru bozan (‘fesâd’dan ‘yüfsidûne’) aşırıların buyruğuna itaat etmeyin” (Şuarâ 26/151-152).
İlk ayette Müslümanlara iyi, erdemli ve barışçıl bir toplum inşa etme görevi yüklenmiştir. İkinci ayette dolaylı, üçüncüsündeyse doğrudan ifadelerle genel bir prensip verilmiş; adaletsizlik ve haksızlığa saparak (isrâf) toplumsal barış ve huzuru bozan yönetime karşı sivil itaatsizlik çağrısı yapılmıştır.
Bu ve benzer ayetlerden, Kur’an’ın önümüze salâh ve fesâd kavramları üzerinden bir iyi insan, iyi toplum ve iyi yönetim vizyonu koyduğu sonucuna ulaşırız. Bunun hangi yöntemlerle gerçekleşeceği ise kültürel ve zamansal şartlara göre bireylerin ve toplumların akıl, bilgi ve deneyimlerine bırakılmıştır.
İlgili ayetlerde böyle bir yönetim ilkesi verildiği halde, inceleyebildiğim klasik tefsirler içinde sadece Şiî âlim Ebû Cafer Muhammed et-Tûsî (öl. miladi 1068), et-Tibyân adlı tefsirinde (Beyrut, ts, VIII, 46-47) yukarıdaki son ayete şöyle bir yorum getirerek belirttiğimiz prensibe yaklaşmıştır: “(Burada) Allah, Sâlih Peygamber’in diliyle, müminlerin aşırılığa sapanlara (yöneticilere) uymalarını yasaklamıştır. (Çünkü onlar) kötülükler yaparak ülkede huzuru bozarlar; güzel işler yaparak ülkeyi düzeltmezler.”
Klasik fıkıhta devlet başkanını seçmeye ve adalet vasfını kaybeden veya ağır sağlık sorunu olan başkanı (imam, halife) görevden almaya (azl, halʿ) yetkili “Ehlü’l-hal ve’l-akd” denilen bir yapının bulunması gerektiği yaygın bir kabul görmüştür. Fakat bu yapının oluşumu, üyelerinin sayısı, nitelikleri gibi pek çok konuda ulema arasında her kafadan bir ses gelmiş; sonuçta Ehlü’l-hal ve’l-akd’in kurumlaşması ve işletilmesi bir türlü sağlanamamıştır. Şuarâ 26/151-152. ayetlerdeki ifadeyle “yeryüzünde (ülkede ve toplumda) düzgün işler yapmayıp, düzeni ve huzuru bozan” aşırılar’ın, yani iyilik ve adalet çizgisinden sapan yöneticilerin görevden uzaklaştırılmasını mümkün kılacak yasal bir prosedür tespit edilememiş ve hiçbir zaman da görev, sorumluluk ve yetkileri belli böyle bir etkin kurum olmamıştır.
Müslüman dünyada, Kur’ân-ı Kerîm’in ilkesel talebine uygun olarak, ülkelerin ve toplumların ‘salâh’ını (huzur, barış ve güven içinde yaşamasını) ve *‘fesâd’*dan (karışıklık güvensizlik ve adaletsizlikten) korunmasını sağlayıcı bir devlet ve hukuk teorisi ve pratiğinin şimdiye kadar oluşturulduğu söylenemez. Batı ile kültürel temasın yoğunlaştığı modern dönemlerde bu yönde bazı gelişmeler olmuşsa da, belirtilen sorunların halen aşılamadığını yaşanan acı olgular göstermektedir. Kanaatimce bunun da sebebi, Batı ile Müslüman dünya arasındaki kültürel kan uyuşmazlığıdır.
Günümüzde birçok Müslüman toplumun ağır sosyal karışıklıklar ve ekonomik sıkıntılar yaşadığı dünyanın malumu… Müslüman toplumlar, bunları aşmak için, ruhunu kendi kültüründen alarak, Kur’an’ın gösterdiği sulh/salâh istikametinde, zamanın ihtiyaçlarına göre sürekli yenileşmek; bu yenileşmenin bilimsel, idari ve hukuki altyapısını oluşturmak zorundadırlar.















Bu günkü sistemin islamı gayrımeşru görürken istediğin kadar ayet üzerinden yaptığın meşruluk tartışmasının meşruluğunu nasıl ortaya koya bilirizki muhatabın senin meşru kabul ettiğini gayri meşru kabul ediyor buradan bir sonuç elde edemeyiz ki bu görmeden bilmeden boşa kürek çekmiyormuyuz.
Yanıtla (0) (0)Iyi insan....icin, dinci yonetimlerde : Itaatci - biatci - soru sormayan - sorgulamayan - arastirmayan - farkli fikirleri olmayan - ezberci - kul ruhlu - olmak, vasiflari aranir !!
Yanıtla (1) (0)bir yudum su içmek, bir yudum ekmek yemek orucu bozar ... sual şu " rüşvet ve haram yemek orucu bozar mı bozmaz mı" ? .. bozmazsa mesele yok .
Yanıtla (7) (1). şayet bozarsa , politikacıların bir de merkezi ve mahallî yöneticilerin kaç tanesinin orucu makbul olur ? selâm ve dua ile
Dediğiniz, dinin ahlaktan arındırıldığını, ahlaki boyutu yokmuş gibi anlaşıldığını göz önüne seren çarpıcı örneklerden sadece bir tanesi. Din-ahlak ayırımı ahlaki umdelere uymayan, aykırı düşen dini görüş ve anlayışların, dini yaşamların ortaya çıkmasını doğurmuştur. Müslümanlardaki ayrışma, çatışma, pusula ve istikametini şaşırma ahlaki basireti yetirmeleriyle başladı.
Yanıtla (3) (0)Islamiyet ve islam alemi icin artık ne söylense faydası yok, biz zamanında islamiyeti anlamadık veya yanlış anladık, aradan asırlar geçti, meydana gelen farkı kapatmamız mümkün degil !
Yanıtla (4) (2)Üstelik bu gün bile hala islamiyeti doğru anlayamıyoruz , sonuç olarak bana göre hiç bir ümit yok !
rılması ile mümkün olabilecektir.
Yanıtla (0) (0)Editörün notu: Yorumunuz anlaşılmaz bir şekilde başladığı için yayınlayamıylruz.
yarım kalan cümlenin devamı idi. Numaralandırmadım ancak 3. ve son sırada idi. Yaklaşık olarak yeniden aşağıya yazıyorum;
Yanıtla (0) (0)" adalet, tevhid, ahkam ve istişare gibi temel kavramlardan bahsedilememiştir. Günümüzde ülkemizde ulemanın bir sınıf olamaması ve sivil olamaması(siyasi etkilerden uzak) nedeniyle kamu siyasi fıkhı/hukuku halen net bir şekilde ele alınamamaktadır. Bunun çözümü, bağlantısız, özgür, sivil bir platformun kurularak çözümlerin kamuoyuna duyurulmasıdır, vesselam..
Konu güzel sayın hocam.Bence asıl sorun dinin temsil eden veya önde görünen hocalar bu konuda toplumu aydınlatmada gerekli cesareti gayreti gösteremediklerin den dolayı müslüman dünyasında bu sıkıntılar devam etmektedir.Yada hocalarımız çağın idrakine İslamiyeti anlatmakta çözüm üretmekte çağın gerisinde kalmaları.
Yanıtla (1) (1)onlar da zaten başta olan Emir/Halifelerin ricası üzerine ya da onlara ithafen yazılmış eserlerdir. Bu yüzden yönetimin islami kriterlere göre olması gereken özellikleri bağımsız ve korkusuz olarak ele alınamamıştır. Osmanlının yıkılmasından sonra dini/siyasi muhalefetin bazı hoca ya da şeyhler yoluyla yönetimi riske etmesi ihtimaline karşı, toplumun zaten alışkın olduğu resmi müessese hızla kurulmuş ve dini buyruklar ekstra olarak siyasi kontrolden de geçirilmeye başlanarak dinin özünde...
Yanıtla (1) (0)Önemli bir konuya temas ettiğiniz için teşekkürler hocam. İslami/Sünni Kamu Hukukunun gelişmemesinin nedeni, Peygamber(S.A.V) döneminden sonraki raşid halifelik döneminin 30 küsür yıl sonra son bulması ve sonrasında gelen ısırıcı sultanlıklar döneminin Abbasi, Emevi ile devam edip Osmanlının yıkılışı ile son bulması ve bu süreç içerisinde Ulema sınıfının "sivil" olamaması, olmaya çalışanların başlarına çeşitli hallerin gelmesi nedeniyledir. Birkaç siyasetname ve Ahkamus"sultaniyye dışında ki....
Yanıtla (2) (0)Son cümlenizde Müslüman kültürü kendi ruhundan yola çıkarak sulh istikametinde zamanın ihtiyaçlarıyla sürekli yenileşmek ve yenileşmenin bilimsel idari ve hukuksal altyapısını hazırlamak zorundadır. Yani İslam idari ve hukuk altyapısı; bilimsel olarak yenilenere değişmelidir, diyorsunuz. Kendi ruhumdan yola çıkıyorum ama sonuçta değişiyorum. Batı da kendi Ortaçağ ruhundan çıkıp değişiyor, hepimiz aynı liberal iş kulelerine, rezidanslara, AVMlere girdik. Kan uyuşmazlığı kültürdemi, ekonomide mi?
Yanıtla (0) (0)Hocam “Dini” ve “İslam dinini” anlatıyor. Din sabittir. Yorumcular “Din” den bahsetmiyor, herkes “Şeriat”ı anlatıyor. Oysa Dinin özü İman, ibadet ve ahlak sabittir. Herkesin “Din” dediği “Şeriat” yere, zamana ve toplumuna göre değişir. Oysa zamanımızın din ulemasına göre şeriat da sabittir. En çarpıcı örnek, Hz. Peygamber kadın yanında eşi ya da nikah düşmeyen yakınları olmadan üç günlük yola gidemez demiş. Zamanımız din adamları bunu 90 Km.de sabitlemişler. 90 Km. günümüzde bu bir saatlik.
Yanıtla (1) (0)Adaletsizlikten sapan ve israfa yönelen yöneticilere karşı, ayetler sivil itaatsizlikte bulunulmasını emrediyor ama,siyasal islamın hakim olduğu ülkelerde,bu itaatsizliğin bedelinin ne olduğunu biliyorsunuz sayın Mustafa bey.Peki bu sivil itaatsizlik nasıl olacak.Buna kim önderlik yapacak ve de cesaret edecek.Siz önderlik yapar mısınız sayın Çağrıcı.
Yanıtla (1) (0)Hacama teşekkürler Kuran'ın bilimsel açıklamasının yapılması zorunludur. Merhum Mehmet Akif safahatında ki şiirlerinde bu konuya değinmiştir. Değerli hocamızın gayretlerinin artması dileği ile selamlar
Yanıtla (0) (0)Konfiçyusun önerilerini dinlemeliyiz.
Yanıtla (1) (3)Müslüman her sözü dinler. En doğrusuna uyar. Konfiçyus ta dahil. Doğruları en iyi bilen her zaman Allah'tır.
Yanıtla (6) (2)Allah’ın alemlere rahmet olarak gönderdiği Hz. Muhammed’i dinleyip düzelmeyenlere, Konfiçyus’un bir ilacı yoktur. Sabırlar dilerim…
Yanıtla (2) (2)Beyefendi, işin aslı son paragraf. Yapılması gereken bu. "... nas var, nas. Sana bana ne oluyor..." doğru da bu yazıda vurgulananlar NAS değil mi? NAS da kendine göre mi değişiyor? Allah ıslah etsin. Emeğiniz daim olsun. Hoşça kalınız.
Yanıtla (0) (2)Bence 1450 yıl dini öğretiyi sınamak, test etmek için yeterlidir. bir daha deneyelim belki olur diye beklemek yine aynı sonucu verir. kök bir sorun var. dini öğretiye, ekonomik, sosyal, siyasal, hukuksal alt yapı uygun değil. içinde insan yok. bu durum söylem, eylem çelişkisine yok açıyor. hayata yansıması da ikiyüzlülük, ahlaksızlık oluyor maalesef. istisnasız bütün sorunların temelinde bu yanlış dini öğreti. var. dini terk edelim demiyorum tabi.
Yanıtla (1) (0)Ehl-i Sünnet “itaat ve isyan”a dair nasslara rağmen bir iki asır sonra şu noktaya geldi:
Yanıtla (0) (1)“İyi olsun mücrim olsun bütün idarecilerin arkasında namaz kılarız.” (ونصلي خلف كل بر وفاجر) Neden? Çünkü ilk iki asırda oluk oluk Müslüman kanı akmıştı… Ebu Hanife İmam Zeyd isyanını destelemişti mesela ama zamanla, fitneye yol açmamak için böyle ihtiyatlı ve çekingen davranmak zorunda kaldı sonraki Ehl-i Sünnet. Ve belki de bu sayede yaşama imkânı buldu… (Allah daha iyi bilir.)
akması gereken kan damarda bulunca toplumu böyle çürütür.
Yanıtla (2) (0)İslam dünyasının günümüzdeki rezil durumunun taşlarını bu düşünce döşemiştir belki de.
Valla hocam ben bu işten bir şey anlamadım müslüman şöyle musliman böyle Orta Doğunun durumu ortada İslam ülkelerinin durumu da ortada, daha neyi ölçü olarak alacağız anlamadım
Yanıtla (8) (0)Sayın Hocam bu yazdıklarınız yüzyıllardır yazılıp çiziliyor. Ben Flistin protostosu yapan gençlerin tutuklanması Kuran ve Kısaalar üzerinden yazmanızı beklerdim
Yanıtla (4) (0)Hocam iyi güzel de bütün bu saydığınız iyi ahlâk adalet demokrasi insana saygı, özgürlük yok duzenbazlik sömürü üç kağıt her türlü dalavere bizde, Elhamdülillah bende Müslümanım ama bu iyi nitelikler bizde yok
Yanıtla (8) (1)elin gavuru dediğimiz ,yani kanada Norveç Finlandiya İsveç buralarda var ,dünyayı okuyoruz görüyoruz daha buna ne diyeceğiz.
Kıymetli Hocam, ayetlerin toplumsal hayatta uygulanamaz olduğunu çok güzel açıklamışsınız, teşekkürler. Belirttiğiniz üzere hiç bir dönemde de uygulanamamış. O halde bırakalım ayet ve hadisler, insanların bireysel inanç dünyasında kalsın. Toplum yönetimini de bilimsel kurallar belirlesin; son cümlenizde ifade ettiğiniz gibi. Ancak bunun için kutsal metinlerin yol göstericiliğine ihtiyaç yok, rasyonel düşünce ve bilimsel veriler yeterli.
Yanıtla (24) (12)Erciyes'den bakmışsın. Din ilimi de içine alarak hayatın tam içindedir. O yol gösterir. Bazı ilkelerine ister istemez herkes uyar, bazı ilkelerine günümüz kapitalıst, emperyalist, sömürgeci, diktatör sistem ve yöneticiler geçit vermemesi uygulan(am)az, anlamına gelmez. Bilimdeki degişimlerde sabitligi degiştiriyor
Yanıtla (10) (13)Tabi, ayetler -haşa- süs bitkisi olsun diye gönderildi, değil mi bayım?
Yanıtla (2) (16)Erciyes, xxx x Ayetler yol göstersin diye gelmiştir. Uygulayacak Müslümanlar dır. Onların uymaması süs bitkisi anlamına gelmez. sizde bilirsiniz
Yanıtla (10) (10)Peygamberden sonra yaşanan hadiselerle ters düşmemek adına fetvalar üretilmiştir Mesele devlet başkanına itaat etmek gibi mesela ümeyye oğuları ile ehlibeyt anlaşmazlığında ehli sünnetin doğrudan yana açık bir tavır alamayışları gibi daha da çoğaltabileceğimiz örnekler de kuranın temel kavramlarının gösterdiği istikametten çok müslümanların yanlışlarında bile bir hikmet arayışı anlayışında sorun var. bu aynı zamanda kimi insanları layüsek kabul etmekti
Yanıtla (0) (0)"Cami ne kadar büyük olursa olsun, imam bildiğini okur" diye bir söz var! Allah'ın ayetlerinde bir yamukluk yok; ama kendi çıkarları için Allah'ın Kitabını arkaya atarak, insanları aldatıp dini istismar edenlerde yamukluk çok! Önce niyet ve zihniyetlerin doğruluk, dürüstlük, adalet, hakkaniyet ve samimiyet üzerine dönüşmesi lazımdır. Bilimin çok değeli olduğunda şüphe yoktur. Ancak, ahlaksızlığa, bozuk niyete ve zihniyete bilim ne yapsın?!
Yanıtla (4) (0)Çok beğendim. Özellikle son paragraf İslamın temel prensibi olur ve uygulanırsa çağ atlamak hiç de sorun olmaz.
Yanıtla (0) (0)Benim görüşüme göre Kuranı doğru anlamak için öncelikle ayetlerin nerede , ne zaman , ne sebepten ve ne amaçla indiğini , o devirdeki durum ve şartları , toplum yapısını mutlaka dikkate almak lâzım.
Yanıtla (4) (0)Bu yapılmadığı taktirde ayet hükümlerinin dogru anlaşılması mumkun olmayabilir , tıpkı o gün haram olan ribanın bu gün yani 1400 sene sonra hala faiz olarak haram kabul edilmesi gibi ..
Bir diger konu da Kur'anda insanoglunun geleceğini ipotek altına alan hiç bir ayetin olmamasıdır.
Kur'an demokrasi diyor olarak anladım yazdıklarınızdan sayın hocam. Hukuksuzluğa karşı gösteri yürüyüşü yapma ve protesto etme hakkı var. Bunlar da yetmezse sivil itaatsizlik ve şiddete, zulme ve adaletsizliğe karşı direnme hakkı vardır demokrasilerde.
Yanıtla (4) (8)Bir başka değişle; var olan bir hakkın adına demokrasi denilmiştir de denebilir, Hz. Adem as den bu yana... Aradan geçen zamanda insanlar haklarını devr ede ede haklarından oluvermişler anlaşılan. Fark edememişler ve sonunda da haklarını talep eder duruma düşürmüşler kendilerini... Huzur bozmadan hak aranması doğal. Zarar ziyan verilmeden, adaletle, huzuru sağlamak da idarenin olmazsa olmazı.
Yanıtla (0) (7)Hocam! Adaletsiz yönetime karşı "sivil itaatsizlik" mi dediniz?
Yanıtla (4) (1)Hangi İslam ülkesinde buna tahammül var ki? Bizde "Silivri soğuk" tabirini biliyorsunuz değil mi?
Milletine huzuru, barışı, adaleti, refahı sağlayamayan yöneticiyi azledecek bir kurumun- heyetin oluşturulmasına gerek yok. Modern toplumlarda ANAYASA Mahkemeleri var. İnsanlara zulmeden, Adil olmayan kanunları ve uygulamaları iptal edebiliyor. Demokrasiyi içselleştirememiş ülkelerde ya böyle bir kurum yok ya da bu kurumun kararları yok sayılıyor. Millet uyanık olacak iyi yönetemeyeni bir daha seçmeyecek. Şimdilik başka yolu yok.
Yanıtla (4) (8)İlk 200 TL çıktığında kaç dolardı?
Yanıtla (5) (8)200 TL ; 2 Ocak 2009'da 132 dolar (tam olarak 131,6) yapıyordu... Bugün 5 dolar 5 cent yani ( 5 kuruş )yapıyor... 132 dolar 15 sene de 5.5 dolara düşmüş.. yani 126 doları cebimizden, milletin emeginden, milletin hakkından birileri çalmış .hem de yerli milli, ezan, vatan, bayrak, beka, iç ve dış güçler diyenler eşliğinde çalındı.
Kötüden korkmam fakat iyiyi iyi oynayandan korkarım.
Yanıtla (5) (0)Teorinin pratige yansımama sebebibi batı ile islam dünyasının kan uyuşmazlığına bağlamanıza katılmıyorum hocam..laik seküler devlet toplum yapısı oluşana kadar bunu batı da başaramadı..her olaya din gözlügüyle bakmayı bırakmadan biz de başaramayız..
Yanıtla (3) (0)makam koltuklarının arkasında " rüşvet alan da, veren de melûndur" yazardı fî tarihinde... yine kuş serisi arabalarının arka camında " huzur İslam'dadır " yazardı ... şimdilerde ikisi de kalktı .... artık yazmıyor.. huzur İslam'dadır el hâk doğrudur, lâkin siyasal ve parasal İslamcılar da olmadığı da ayan beyan ortaya çıktı.. zira dinci ,dindarın düşmanı !. Allah'ın dininin de ... Usa dolarının yeşilini , cennetin yeşiline tercih edenler!.zemzem tower hacıları .! bunlar kim , müslümanlık kim ?
Yanıtla (4) (0)Tek hurmayla öğün eden peygamberi, yamalı elbise giyen Ömer'i anlattılar, kendilerine villalar saraylar malikâneler yaptırdılar, demişti Ali Şeriati .... Tıpkı , aslında ekmek herkese yetecekti tarlaya karga, ambara fare, memlekete haraminin dadanması gibi ... Hz.Peygamber devletin hakkından bir elbise çalan sahabenin namazını kılmamıştı ... hem de savaş meydanında öldüğü halde ... sistematik hırsızlık ve İslam ... birlikte mümkün
Yanıtla (9) (0)mü? selâm ve dua ile
Ifade hürriyetinin önemi,konuşmanın önemi şiddetsiz bir barış yurdunun kurulması.insan kendini ifade edemezse şiddete başvurabiliyor. Ifade özgürlüğü çok kıymetli. Sınırlarını bilmek kaydıyla. Ne gariptirki hayati öneme sahip konularda kapsayıcı eserlerimiz pek az.ifade hürriyeti konusunda koskoca ülkede birkaç kitap var.Medeniyetler saglam külliyatlarla inşa edilir.
Yanıtla (2) (0)inanca saygım var... ama bu kadar soyut saptama ve reçetelerin pratiğe faydası var mıdır? belki bir köşe yazısı...
Yanıtla (4) (2)