Gogol’un ‘Palto’sundakiler...
İsmet Özel, “Amentü” adlı şiirinde “İnsanın/ gölgesiyle tanımlandığı bir çağ…” der, bu çağ için. Nedir ‘insanın gölgesi’nden kasıt? Gogol’un “Palto”sunu (Çev. Mazlum Beyhan, Türkiye İş Bankası Yay., 2018) okuyunca, kendi kendime işte gölge bu dedim: Gogol’un paltosu. Dolayısıyla şiiri şöyle de okuyabiliriz: “İnsanın/ ‘paltosuyla’ tanımlandığı bir çağ… Gölgen ne kadar büyükse ya da palton ne kadar yeni ve şıksa o kadar değerlisin. Özel’in şiirindeki “Dilce susulup/ bedence konuşulan bir çağ…” mısraı da aşağı yukarı aynı manaya geliyor: Gönlün, ruhun değil bedenin, maddi varlığın, yani paltonun, muteber olduğu bir çağ: Vitrin çağı!.. Gogol’un hikâyesindeki paltoyu böyle anlamlandırmak gerek. Palto, statü, makam, mal ve mülk demek.
Dünya edebiyatında iz bırakmış bir eser “Palto”. Çünkü sosyal bir meseleyi sıradan bir eşya ile anlatıyor ve hikâyenin ana figürü.
Sanatın ayırıcı özelliklerinden biri, sosyal, psikolojik veya felsefî bir meseleyi ya da hâli, bir şeyle sembolize etmektir. Gogol de bunu yapıyor: Hem Rus bürokrasisini, hem memur hayatındaki ilişkileri, hem de bu ilişkilerdeki sahteliği ve çarpıklığı ‘palto’ ile sembolize ediyor. Böylece eşya, sanat eserinde anlamını aşıp hikâyeyi yüklenen tematik bir figüre dönüşüyor. Hikâyenin başkahramanı Akaki Akakiyeviç’e bakın, palto, hayatındaki en önemli nesnedir; çünkü tüm ilişkilerinde, insanların kendisine karşı davranışlarında büyük rol oynar. Güç, paltodadır, giyende değil. Bu itibarla toplum nezdinde üç Akaki vardır: İlki eski, yırtık sökük paltosuyla Akaki, ikincisi yeni paltosuyla Akaki, üçüncüsü paltosunu çaldırdıktan sonraki Akaki… İlk evrede o saf ve mahcup Akaki’ye kimse değer vermez, çünkü paltosu eski, gölgesi küçüktür. Yeni bir palto diktirdikten sonra dairedeki tüm memurların ona karşı tavrı değişir, Akaki’ye saygı gösterirler; çünkü paltosu yeni, gölgesi büyüktür.
“Palto”nun ikinci önemli figürü, âdeta bir karikatür olan saf, zavallı Akaki Akakiyeviç. Tam bir işkolik, üstüne başına aldırmayan, dünyadan bihaber biri. Ya yeni paltoyu diktirdikten sonra! Gogol, mizahtaki gücünü işte bu aşamada göstermeye başlar. Dairedeki herkes vestiyere doğru koşuşur, onu kutlarlar. Akaki’nin sokağa bakışı, yürüyüşü dahi değişir. Ve sonra Tanrı’nın ona bahşettiği paltoyu hırsızlar elinden alıverir, gölge kaybolmuştur. Gogol, zalim! Akaki’yle oynuyor. Önce ona bir palto giydirip ayaklarını yerden kesiyor, sonra elinden alıp tekrar toprağa çakıveriyor. İnsan böyle, trajikomik bir varlık… Bu hâliyle bir antikahraman, saf, zavallı bir karikatür Akaki. Oğuz Atay’ın “Beyaz Mantolu Adam”ı kimi yönlerden ona benziyor.
Gogol bu arada Petersburg’daki memur hayatından ve bürokrasideki işleyişten canlı kesitler sunar. Hikâyedeki “önemli kişi” ulaşılmazlığı, insanları kapısında bekletmesi ve küçük memurlara davranışı ile Rusya bürokrasisini simgeler. Yazar, onun vasıtasıyla bürokrasiyle alay eder. Meselâ Akaki’nin paltosunun bulunması için “önemli adam”ın önerdiği dolambaçlı yol şu:
“Önce kendi dairenize bir dilekçe vermeniz gerekirdi, dilekçeniz ordan masa şefine, ordan şube müdürüne, ordan benim sekreterime, en sonra da bana gelecekti…” (s. 171)
Neticede insanı paltosuyla ölçen Petersburg iklimi, acımasız tipisiyle zavallı Akaki’yi öldürür. Kanaatimce Gogol’ün “Böyledir Petersburg tipileri: Geldiler mi dört yandan birden gelirler adamın üstüne…” (s. 172) cümlesi, Rusya bürokrasisini ima ediyor.
Ama belli ki Gogol’ün gönlü zalimliğe razı değil. Hikâyenin gerçekliğini yıkmak pahasına, olağanüstü bir varlık yaratarak -Akaki’nin hayaleti, bir nevi Robinhood ya da bizdeki Köroğlu- ilahi adaleti sağlar, Akaki’nin intikamını alır.
Gogol’un “Palto”sunda devletin ve bürokrasinin çarkında ezilen insanın dramı var.