MİT’in gövde gösterisi
Pazar günü, MİT İstanbul Başkanlığının Maslak’taki yeni merkezi hizmete açıldı.
Üç şey dikkatimi çekti. Biri, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın MİT’in gurur duyduğu başarılarını paylaşması. Takdirle andıkları arasında, teşkilatın Libya’daki faaliyetleri de var. Sahada oyunu değiştirdiğini söyledi.
İkincisi, MİT’in teknolojik altyapısını güçlendirmenin önemini vurguladı. İstanbul’daki yeni binası da etkinliğini arttıracak diye.
İstihbarat teşkilatlarına ‘gizli servis’ dendiği için, bu güç gösterisi kafa karıştırabilir.
Gizli olan faaliyetleridir. Ve gizli görevdeki personellerinin kimliği. Yoksa varlıkları, yöneticilerinin kimlikleri değil.
Doğası gereği göstere göstere operasyon yapmaz, gizlilik esasıyla çalışır istihbarat örgütleri.
Bu ayrımı da ilk kez, eski Müsteşar Şenkal Atasagun’dan duymuştum. 2003’te gazete ve TV’lerin Ankara temsilcilerine tarihi Marmara Köşkü’nde yemek vermişti.
Köşk, MİT’in yabancı misafirleri ve özel davetleri için kullanılıyordu. Şimdi Beştepe sınırları içinde. Konuk evi olarak Cumhurbaşkanlığına devredildi.
Kanal 7’nin Ankara Temsilcisiydim. Araçlarımızın plakaları önceden istenmiş, bir benzin istasyonu girişinde buluşma noktası bildirilmişti. Oradan eskort eşliğinde Atatürk Orman Çiftliği’ne götürülmüştük. O sayede esrarengiz bir havaya büründürülmüştü. Gözümüz siyah bantla da kapatılsa tam film gibi olacaktı.
Gösterinin parçasıydı. Ne de olsa MİT Müsteşarıyla buluşulacak, biraz gizem katmak gerektiğini düşünmüş olmalıydılar.
O zaman gizlilik perdesiyle yapılıyordu güç gösterisi. Şimdi gizlisi saklısı yok, MİT binası, bilakis görkemli bir törenle açılıyor.
Akla şu sorular gelebilir:
Öyleyse; mesela 2012’de Iğdır’da, askeri tesis gibi stratejik devlet kurumlarının
fotoğrafını çektiler diye 3 kişi, niye casusluktan 43 yıl hapse çarptırıldı?
Ya da gazeteciler, MİT’in Libya şehidinin kimliğini ve oradaki faaliyetini ifşa etmekten niye tuttuklandı? Odatv’ye erişim, bu sebeple neden engellendi?
Kafa karışıklığını gidermek için, MİT’in aradaki farkı anlatması gerekmez mi?
Tüfek icat oldu da mertlik nasıl bozulduysa...İnternet devrimi ve casus uydular da ‘izleme, gözleme’ rekabetini öyle bozdu. İstihbarat, büyük ölçüde artık açık kaynaklardan toplanıyor. Eski usulle değil.
MİT Başkanı Hakan Fidan, istihbarat dünyasındaki değişime ayak uydurmak için yeniden yapılanma dönemi başlatmıştı. Teşkilatın içe kapanık yapısını dışa açmak buna dahildi. 2012’de, Yenimahalle Kampüsü’nü medya yöneticilerine açarak duyurmuştu. Yanlış hatırlamıyorsam, bu dönüşüm halkla ilişkiler stratejisini de kapsayacaktı.
Tam sırası, çelişki ve tutarsızlık gibi görünen hususlarda kamuoyunu bilgilendirmek, soru işaretlerini gidermek için ne bekleniyor ki!
Üçüncüsü neydi derseniz...
Cumhurbaşkanı, “Merhum Abdülhamid Han’ın güçlü istihbarat ağı”nı övmeden geçmedi.
Oysa, Yıldız Sarayı’nın hafiye teşkilatını hayırla anmayanlardan biri de milli şairimiz Mehmet Akif’tir.
‘İstibdad’ şiirinde, Abdülhamid’in vesvese ve paranoyalarının yol açtığı bir sahneyi dehşet içinde anlatır.
Akif’in sokak komşusu bir gariban, ‘muhalif’ diye saraya jurnallenmiştir. Abdülhamid, kardeşi Reşat Efendi’nin kendisini devireceğinden korkmaktadır. Ve komşu, onun kilercisine selam göndermiştir. Suçu, kilercinin uzaktan akrabası olmaktır. Yaka paça sürüklenerek götürülüşünü izlerken utancından ağlar.
Yıldız jurnalciliği bugünümüzden uzak, MİT İstanbul binası da hayırlı olsun.