Millet can derdindeyken Meclis’ten geçen “bazı” kanunlar…
Tırnak içinde “bazı” dediysem günlük dilimizde, geçiştirilecek, söylenmesi, zikredilmesi kayda değer olmayan ıvır zıvır konular için kullandığımız anlamında değil.
Bilakis olağanüstü derecede önemli kanun maddeleri sanki önemsizmiş gibi, ıvır zıvır şeylermiş gibi “ve bazı kanun maddeleri” denilerek Meclisten yıldırım hızıyla geçiriliyor. Hem de herkesin sağlık ve can derdinde olduğu, bütün dikkatlerin virüs üzerinde toplandığı böylesi bir dönemde.
Şehir Üniversitesi’ni kapatan düzenleme “bazı kanun maddeleri” başlığı altında kanunlaştı, Meclis’ten geçti.
Geçtiğimiz Cuma akşamı “bazı kanun maddeleri” başlığı altında Varlık Fonu’yla ilgili bir düzenleme Meclis’te getirildi. Birkaç güne kadar kanunlaşacak. Son derece önemli olduğu halde tartışılmadı, uzmanlarca incelenmedi, muhalefet partilerinin itirazlarına kulak verilmedi, iktidar nasıl istiyorsa Meclis’e öyle geldi, öylece de geçecek.
Bir ülkede iktidar partisi canının istediği gibi kanun yapabilir mi? Ülkemizin ciddi sorunlarından biri de bir süredir tartışılmadan, uzmanlarca incelenmeden yapılan ve yıldırım hızıyla çıkartılan partizanca kanunlardır.
***
CHP Ankara milletvekili Bülent Kuşoğlu’nun 2020 Plan ve Bütçe Komisyonu’nda tutanaklara geçen şu sözlerini okuyalım:
“Dün gece saat on ikiye doğru, on bir civarında aldığımız bir haberle bugün Komisyonun bu saatte toplanacağını öğrendik. Çok önemli maddeler var. Türkiye Varlık Fonu’nun çalışması gibi Türkiye’nin kurumsal değerinin neredeyse yarısına yakın bir şirketin ne kamu hukukuna ne özel hukuka hiçbir hukuka tabi olmadan çalışmasını sağlayan düzenlemeler var, ilave olarak sağlayan düzenlemeler var. Bunlarla ilgili maalesef yeterince konuşamayacağız, tartışamayacağız yine. Varlık Fonuyla ilgili 2018 denetimini dahi yapmamış, görevini yapmamış bir Plan ve Bütçe Komisyonunun Varlık Fonuyla ilgili bazı maddeleri gündeme getirmesini gerçekten anlayamıyorum. Böyle bir düzenleme olmaz, bunları tartışmadan, konuşmadan burada alelacele toplantılar yapıyoruz.” (15 Nisan)
200 sayfalık tutanakta muhalefet partilerinin milletvekillerinin böylesi itirazlarını, iktidar partisi milletvekillerinin ise bu haklı itirazlar karşısındaki suskunluklarını, yine iktidar mensubu oturum başkanının ise tek cümlesinin “teşekkürler anlaşıldı” olduğunu görebilirsiniz.
***
Hele hele Şehir Üniversitesi’nin kapatan maddenin görüşüldüğü komisyon tutanakları AK Partili komisyon üyesi milletvekilleri için bir utanç belgesi olduğunu söylemeliyim.
DEVA Partisi lideri Ali Babacan T24’e verdiği mülakatta Meclis’in bu durumuna değiniyor ve Meclis’in adeta bir yasa çıkartma makinesine dönüştüğünü söylüyor:
“Demokrasilerde meselelerin iyi istişare edilmesi gerekir. Meclis sadece dar bir kadronun arzusunu yerine getirme makinesi değildir. Meclis adeta yasa çıkartma makinesine dönüştü. Böyle bir Meclis kabul edilemez, hiç kimse TBMM’yi kendi partisinin çıkarlarına göre kullanamaz.” (17 Nisan)
Aksini söylemek mümkün mü? İrdeleme, tartışma, muhasebe etme, ilkesel bir itirazda bulunma ihtiyacı hissetmeden ellerini sadece onay için kaldıran siyasetçiler makineleşmiş değil de nedirler? Maalesef Meclisimizin durumu budur. Muhalefet partilerinin haklı uyarıları, önerileri ciddiye alınmıyor, iktidar partisinin milletvekillerinin durumları ise ortada.
Ekonomist olmadığım için Varlık Fonu ile ilgili iktisadi yorumlar yapamam ancak Varlık Fonu’nun görünürde ülkemizin kalkınmasına, büyümesine katkı sağlayacak kamu varlıklarının değerini artırmak amacıyla kurulduğunu, ancak üzerinden 4 yıla yakın bir zaman geçmesine rağmen ülkemizin ekonomisinin gelişmesine elle tutulur, gözle görülük somut bir katkıda bulunmadığını, bir kamu kurumu olmasına rağmen Sayıştay denetiminden de muaf tutulduğunu biliyorum.
***
Konu önemli olduğu için iktisatçı Serkan Özcan’a sordum. Serkan Özcan, Merkez Bankası’nda uzman olarak çalıştı, BDDK’da başkanlık danışmanlığı yaptı, kamu ve özel bankalarda üst düzey görevlerde bulundu. Şimdi de Gelecek Partisinde Hazine ve Maliye Politikaları Kurulu Başkanı.
Sayın Özcan’a “Meclis’te görüşülmekte olan Varlık Fonu ile ilgili düzenleme ne anlama geliyor” diye sordum. Özetle şunları söyledi:
“Her şeyden önce bu hükümetin yaşanmakta olan kriz sürecini algılamakta yetersiz olduğunu düşünüyorum. Çünkü tüm dünya virüsten kaynaklı krizi çözmek için küresel işbirliği ihtiyacını tartışırken bizimkiler içe kapanacak bir Türkiye öngörüsü ile daha fazla kamu kontrolü içeren bir iktisadi yapı tasavvur ediyorlar.”
İktidarın bilinçli bir şekilde içe kapanacak bir Türkiye ön görüsü ile hareket ettiğini söylüyorsunuz yanlış anlamadım değil mi, soruma verdiği yanıt şu oldu:
“Hayır anlamadınız. Bu öngörüyü yapıyorlar ama bu öngörü hatalı. Hatalı olduğu için de kamu kontrolünü artırıcı yönde davranıyorlar. Varlık Fonu ile ilgili yasa tam da bu yanlış öngörü sonucu getirilmiş bir tekliftir. Son yıllarda artan bir biçimde evrensel normlardan uzak politikalar izleyerek, ciddi zararlar yaratılmış olmasının üstüne şimdi de tüm kararları siyasal tercihle şekillenen şeffaflıktan uzak, denetim kapsamının dışında bir yapıyla ki bu yapıda Varlık Fonu’dur kamucu bir ekonomik sistemin alt yapısı hazırlanmaktadır.”
Yeni düzenleme ile dar kapsamdaki bazı şirketlere Varlık Fonu’nun iştirak etmesinin önünün açıldığını söyleyen Özcan şöyle devam etti:
“Diyor ki ben uygun bulduğum, zora girdiğini düşündüğüm, stratejik olduğunu düşündüğüm şirketlere yatırım yapacağım diyor. Soralım şimdi hangi sektörlerin stratejik olduğu bir şirketin hangi şartlar gerçekleştiğinde zora girmiş sayılabileceğine dair kriterlerimiz ne olacak? İşin bir de kamu finansmanı boyutu var. Birçok ülke milli gelirinin %10’undan fazlası ile parasal ve mali genişleme yaparken ve bu kaynağı hane halkına, şirketlere, çalışanlara dağıtırken, bizim ülkemiz de şeffaf olmayan bir yapı üzerinden siyasi olarak kullanılabilecek bir düzenlemeye gidilmesi akıl tutulmasıdır.”
Varlık Fonu dünyadaki benzerlerinden farklı bir yapıyla kurulduğunu ifade eden Özcan şöyle diyor:
“Genelde bütçe fazlası veren veya emtia ihracatçısı olan ülkelerin fazla fonlarını kullanmak için kurdukları yapılardır bunlar. Oysa Türkiye’de tam tersi oldu; ortada bütçe fazlası ya da emtia olmadığı için Varlık Fonu devlete ait şirketleri bünyesine alarak bütçe dışı bir nitelikte çalışıyor ve kamuya hazine dışında yeni yükümlülükler oluşturuyor. Ancak denetimden ve şeffaflıktan uzak olduğu için Ataşehir’de yapılan inşaat yatırımında da gördüğümüz üzere iktidara yakın a, b şirketlerinin finansal sorunlarının çözülmesinde bile kullanılabiliyor.”
“Asıl üzerinde durmamız gereken diğer konu sermaye piyasası ve ticaret kanununda Türkiye Varlık Fonu’na muafiyetler tanınarak hali hazırda bozulmuş olan ekonomik rekabet ortamının daha da kötüleştirilmesidir.”
Niye müzakere ve eleştiri imkanı verilmeden, niye Şehir Üniversitesi’ni kapatan düzenleme “bazı kanun maddeleri” başlığı altında Meclis’ten hızla geçirildi, anlaşılıyor değil mi?.