KARAR jürisi ‘İslami İlimler’de 2023'ün en iyileri’ni seçti: Zihinlerdeki sorulara ışık tutan yorumlar

KARAR jürisi ‘İslami İlimler’de 2023'ün en iyileri’ni seçti: Zihinlerdeki sorulara ışık tutan yorumlar

KARAR Jürisi Prof. Dr. Mustafa Ertürk, Prof. Dr. Şaban Ali Düzgün ve Prof. Dr. İbrahim Maraş 2023’te İslami ilimler alanında öne çıkanlarını okurlarımız için seçti. Seçimlerde Ali Köse’nin ‘Dinin Geleceği’, Ahmed el-Katip’in ‘Müslümanlar Neden Parçalandı?’ ve Süleyman Ateş, Hasan Onat, Sönmez Kutlu, Mehmet Sait Hatipoğlu, Yaşar Nuri Öztürk gibi isimlerin bilhassa günümüz gençliğinin zihnindeki sorulara odaklandığı ‘Dini Cevaplar’ eserlerinin yer aldığı 14 kitaplık bir okuma listesi çıktı.

SALİHA SULTAN

İslami ilimler alanında öne çıkan eserleri, Prof. Dr. Mustafa Ertürk, Prof. Dr. Şaban Ali Düzgün ve Prof. Dr. İbrahim Maraş değerlendirdi. Jürinin seçiminde, Ali Köse’nin ‘Dinin Geleceği’ ve Ahmed el-Katip’in ‘Müslümanlar Neden Parçalandı?’ eserleri öne çıktı. Süleyman Ateş, Hasan Onat, Yaşar Nuri Öztürk gibi isimlerin genç neslin zihninde oluşan soruları yanıtladığı ‘Dini Cevaplar’ da dikkat çeken kitaplar listesinde yer aldı.

dekupe1.jpg

ibrahim-maras.jpgProf. Dr. İbrahim Maraş

İBRAHİM MARAŞ

KLASİK VE GÜNCEL SORUNLARA YEDİ CİLTLİK KÜLLİYAT

Ahmet Ferit’e Mektuplar, Haz. İsmail Türkoğlu-Ömür Ceylan, Vakıfbank Kültür Yayınları: Yusuf Akçura'nın Ahmet Ferit'e Mektupları, sadece iki aydının fikriyatını değil dönemin de ruhunu anlatıyor. Bilhassa ceditçilik düşüncesi, Kazan bölgesindeki gelişmelerle ilgili çok önemli bilgiler var. Meselâ Nijni Novgorod, yani Mekerce panayırının nasıl Türk aydınlarının toplanma, bilgi alışverişi ve istişare merkezi haline geldiğini ilk ağızdan bir kez daha görüyoruz. Kazan Türklerinin süreli yayınları nasıl ciddiye aldıklarını anlatan Akçura'nın Osmanlı ile karşılaştırması oldukça güzel. Mektupların çoğu 1902-1907 tarihleri arasında yazılmış. Az bir kısmı da sonraki dönemlere ait. Gözünüzün önünden hızlı bir tarih şeridi geçiyor ve dönemin olaylarını bir aydının mektupları üzerinden okuyorsunuz. Bir oturuşta okunabilecek bir kitap.

Prof. Dr. Hasan Onat’ın yayımlanmamış 7 ciltlik külliyatı: 1. Sorularla İslam Mezhepleri, 2. İslam Bilimlerinde Yöntem, 3. Din Anlayışımız Üzerine Denemeler, 4. Küreselleşme, Din ve Terör, 5. Alevilik, Kızılbaşlık, Bektaşilik, 6. Din, İnsan ve Anlam Arayışı, 7. Aforizmalar (Haz. Sönmez Kutlu, Osman Aydınlı, Ömer Faruk Teber, Fatıma Nur Demir, Betül Yurtalan, Fecr Yayınları). Kitaplardan İslam Bilimlerinde Yöntem adlı eser Sönmez Kutlu ile beraber kaleme alınmış önemli bir eser. Yakın zamanda kaybettiğimiz kıymetli bilim adamı Hasan Onat’ın makaleleri, eserleri ve aforizmalarını içeren değerli bir külliyat. Kitap, bilhassa çağdaş bir bilim adamının hem klasik konulara hem de güncel meselelere dair görüşlerini oldukça sade bir dille anlatıyor. Aynı zamanda bir yöntem teklifi de sunan külliyatta bilhassa gençlerin dikkatini çekecek ve ilgiyle okuyacakları çok önemli konular var.

dekupeee-hasan-onat.jpg

Varoluş Sancısı, Şaban Ali Düzgün, Otto Yayınları: İnsan bugün, hayatın üzerinde yükseldiği değerlerde büyük bir aşınma yaşamaktadır. Dünyanın her köşesinde gözlemlediğimiz bu değer aşınması insanın binlerce yıllık birikimine ve hikmet arayışına rağmen hükmünü sürdürmektedir. Sefalete, yoksulluğa, savaşlara, çocuk istismarlarına hülasa haklının güçlü tarafından ezilişine, en yücelere çıkarılan insanın en aşağılara düşüşüne tanık oluyoruz. İnsan bütün bu olup bitene nasıl müdahale edebilir? Eser, yeni bir yaşam için varoluş sancısı çeken bir avuç yaratıcı azınlık insanın tarihi ve toplumu yeniden var etme imkânına odaklanıyor.

Dini Cevaplar-2, Edit. Yasin Kara, İstanbul Yayınevi: Türkiye’deki birçok İlahiyatçının toplumda en çok cevap aranan konular üzerine yazdığı makalelerin toplandığı çok önemli bir eser. Sadece gençler için değil her kesimden insanın okuyabileceği tarzda toplumun en çok merak ettiği bazı temel sorularına verilen ilmî cevaplardan oluşan kitapta; kader, miraç, mucize, mehdi meselesi, cinler, şefaat, din dilinin Türkçeleştirilmesi, hilafetin konumu, İlahi rahmetin genişliği gibi konular ilmi makuliyet çerçevesinde anlatılıyor. Süleyman Ateş, Hasan Onat, Sönmez Kutlu, Mehmet Sait Hatipoğlu, Yaşar Nuri Öztürk vb. gibi 20’den fazla ismin yer aldığı eser, okunmaya değer.

Richard Sorabji (Edit.), Aristoteles’in Dönüşümü: Antik Şarihler ve Etkileri, Çev. M. Fatih Kılıç: İslam düşüncesinin ve Batı düşüncesinin köklerini bulmada önemli bir eser. Aristoteles’in fikirlerinin kendisinden sonraki yorumcular (şarihler) tarafından nasıl yorumlandığını, dönüştürüldüğünü anlatıyor. İskender Afrodisi, Themistios, Porphyrios, Syrianos, Philoponos vb. gibi Aristoteles yorumcularının görüşlerini detaylıca anlatan önemli bir eser.

dekupe2.jpg

saban-ali-duzgun.jpg
Pro. Dr. Şaban Ali Düzgün

PRO. DR. ŞABAN ALİ DÜZGÜN

PEYGAMBERİN MÜCADELESİ ÜZERİNDEN UYGARLIĞIN İPUÇLARI

Ahmed el-Katip, Müslümanlar Neden Parçalandı, Mana Yayınları: Müslümanlar arasında eski ya da yeni, geçici yahut kalıcı, köklü ya da yüzeysel çatışmaların gerçek iç yüzü nedir? Eser hiçbir hükmü kalmamış eski çatışma nedenlerini bir kenara bırakarak Müslüman dünyanın iki dinsel bloku olarak Sünni ve Şiî dünya arasında birleştirici olması gereken yeni gerçek unsurlar üzerinde durmaktadır. Eser Sünni ve Şiî dünyayı yakınlaştırma çağrısının ötesine geçmekte ve herkesin herkese karşı savaş durumunu aldığı bir dünyada devralınan mezhep mirasını aşmaya, adalet, özgürlük, şura, demokrasi, laiklik ve sivil devlet anlayışı üzerine kurulu yeni bir fikri yapılanmaya çağrıda bulunmaktadır.

dekupeee-hz-muhammed-ve-dostlari.jpgEsat Arslan, 21. Yüzyıl İnsanı İçin Hz. Muhammed ve Dostları, Mana Yayınları: Kitap, mağaradan şehre inen Hz. Muhammed’in şahsında Kur’an’ın nüzul ettiği bütün tarih birimlerinde adalete, özgürlüğü, barışa yaslanan bir uygarlık projesini insanlara hedef olarak gösterdiğini ortaya koymaktadır. Ama her yeni uygarlığın kopması gereken eskiye karşı vermesi gereken bir savaş vardır. Ama Hz. Muhammed’in savaşı hiçbir zaman bir egemenlik savaşından ibaret olmadı. Yeryüzünde zayıf bırakılmış kadınların ve çocukların hakları için mücadeleye kendini adamış Hz. Muhammed’in derdi adil bir uygarlık kurmaktan ibaretti. Cennetten ve cehennemden öte bu dünyayı ilgilendiren bir uygarlık. Bu dünyanın bir ütopya yaratmak üzere seferber olması gerektiğini ve bu ütopyayı gerçekleştirmenin mümkün olduğunu dile getiren bir mücadeleydi bu. Ve Hz. Muhammed kendi tefekkürüyle bir yere kadar geldi. Allah’ın vahyi onun yerel tefekkürünü evrensel ve zamanüstü bir söyleme çevirdi. Kur’an’ı dikkatle okuyan birey onda 7’nci asırda dile getirilmiş olsa da 21’inci asırda bile henüz gerçekleştirilmemiş bir idealin tohumlarını bulur.

Günümüz Dünyasında Müslüman Azınlıklar, ed. İrfan Aycan, Otto Yayınları: Çalışma bugünün dünyasında Müslüman azınlıkların beş kıtadaki (Avrupa, Amerika, Asya, Afrika, Avustralya) konumunu ele alan 5 ciltlik bir referans eser durumundadır. Hem tarihsel olarak Müslümanların anılan coğrafyalara girişlerini, hem tarihsel gelişim süreçlerini ele almakta; Müslümanların siyasi, sosyal, dini ve kültürel olarak sahip oldukları imkânları ve riskleri irdelemektedir. Müslümanların azınlık olarak yaşamlarını sürdürdükleri ülkelerin birçoğunda karşılaştıkları sorunlara dair araştırmaların yok denecek kadar az olduğu bir zamanda yayınlanan çalışma büyük bir kaynak değerine sahiptir.

Dört Aklî Yolculukta Aşkın Hikmet, Molla Sadrâ, Çeviri Editörü Şamil Öçal, Litera Yayınları: 17’nci yüzyıl âlimi Molla Sadrâ’nın bu en önemli eseri, Felsefe, Kelam ve Tasavvufu sentezleme çabasının iyi bir örneğidir. Kitabın orijinal adında yer alan sefer/yolculuk, insanın kendi cehaletinin karanlıklarından kurtulup varlık düzenine ilişkin aydınlanmaya varmasını ve kolektif bilince ulaşma yolculuğunu anlatmaktadır. Bu yolculukta insana hem bir yardımcı hem de gaye olarak Hak eşlik etmektedir. Molla Sadrâ’nın halktan Hakk’a, Hak’tan Hak ile Hakk’a, Hak’tan Hak ile halka ve halktan Hak ile Hakk’a olan bu dört seferi müellifin yaratıcı zihninin derinliğini göstermektedir. Sadrâ bütün felsefi, kelamî ve tasavvufî birikimi aktardıktan sonra kendine özgü bir sistemin kuruluş mantığına geçmektedir. Mütefekkirimiz eserinde bütün düşünsel birikimi içeren ama onunla yetinmeyip aşmayı deneyen bir model sunmaktadır.

ali-kose-dinin-gelecegi.jpg

erturk-1.jpgProf. Dr. Mustafa Ertürk

MUSTAFA ERTÜRK

İSLAM KLASİKLERİNİN YENİDEN KEŞFİNE ENTELEKTÜEL BİR YOLCULUK

1) Ali Köse, Dinin Geleceği, Nobel Akademik Yayıncılık, Ankara, Temmuz 2023, 342 sayfa.
Tedbir alınmazsa İslam dünyasının da yaşayacağı ve belki de yaşamakta olduğu kaçınılmaz sonun ön habercisi niteliğindeki bu kitap Batı dünyasındaki Dinin geleceğine yönelik bir serüveni okuyucunun önüne uzun soluklu okuyacağı kıvamda sunulmuş. Köse, kitabında bu serüvenle ilgili olarak şunları dile getirir: “2010’lardan sonra dini inanç ve pratikler için yeni bir evre başladı. Dünya görüşlerinin, yaşam biçimlerinin hızla değiştiği küresel bir ortam oluştu. Dünya yeni bir kültüre, yeni bir nesle uyandı. Görünen o ki, her geçen gün daha az insan inanıyor, ibadethanelere daha az insan gidiyor. Veriler hayatın her alanında öyle ya da böyle bir dönüşüm olduğunu gösteriyor. Siyasetten, hukuka, evlilikten sanata, eğitimden müziğe kadar sosyo-kültürel anlamda hayat dinin etkisinden sıyrılıyor. Bunun adı sekülerleşme, hatta daha ötesi. Polonya’daki çiftçi Jakub da Çin’deki yapay bebek üreten bilim insanı Jiankui da bu gidişattan nasibini alıyor. Artık bilim ve teknolojinin yörüngesine giren bir dünyanın ortasında kalmış bir din var. Gidişatın sadece dini değil modernitenin bizzat yarattığı ideolojileri bile örselediği bir zaman var. Dinin baş düşman ilan ettiği evrimi bile sollayan bir devirdeyiz artık. “İnsanoğlunu doğal seleksiyonun Rus ruletine terk edemeyiz!” diyen, “yarın elbet bizimdir!” naraları atan transhümanistler var. “Olsun varsın, transhumanizm de izmlerden bir izm, onlar da bir şey söylüyor, biz de bir şey söylüyoruz” diyerek görmezlikten gelinemeyecek bir durum var ortada. Çünkü transhümanizmin arkasında hayatın anahtarlarını elinde tutan bilim ve teknoloji var. Bu gücün sahipleri teknolojinin inançlara galip geleceğine ve gelecek nesillerin kendilerini “hayali tanrılar”dan daha güçlü hissedeceklerine inanıyor. Kitap, işte bu hızlı ve etkili değişimin dine olan tesirini dün, bugün, yarın ekseninde inceliyor. Kitabın başlığı bu nedenle DİNİN GELECEĞİ. Dünyanın genel gidişatını ele almakla birlikte veriler, gözlemler ve araştırmalar, bilimsel ve teknolojik gelişmelerin daha üst düzeyde yaşandığı Batı ülkelerinden hareket ediyor. Bunun nedeni belli: Batı’nın yaşadığını dünyanın geri kalanı zaman farkıyla yaşıyor. Peki Batı’da neler oluyor? Buna tek bir veri ile cevap vermek mümkün: Son yıllara kadar Amerika dindarlık skalasında üst sıralarda yer alırdı. Bu veri sekülerleşme tezinin bir istisnasıydı. Ama 21. Yüzyılla birlikte Amerika dindarlıkta 32. sıraya düştü. 1990’da “dinim yok” diyenler %5’ti, 2023’te %30 (Gençlerde oran daha da yüksek). “Dinim yok” diyenler 2009-2019 arasında 30 milyon artmış. “Din çok önemlidir” diyenler 1998’de %69’du, 2023’te %39. Görünen o ki özellikle gelişmiş ülkelerde halkın çoğunun seküler hedefleri kanıksadığı “din sonrası” bir toplum var. Her şeyi kapsadığı iddiasında olan eski tarz dinler/ideolojiler artık birer ideal olmaktan çıkıyor. İnanç krallığına dönmek isteyenlerin sayısı her geçen gün azalıyor. Geleneksel dini yapılarla özel ya da kamusal alanın idare edilebileceği yönündeki kanaatler her geçen gün zayıflıyor.

2) Nilüfer Kalkan Yorulmaz, Doğuda Râvî ve İsnâd (Hicri İlk Üç Asırda Semerkant), Kayıhan Yayınları, Ekim 2023, 232 sayfa.

Günümüz İslami ilimler araştırmalarında unutulan bir şehir/bölge diyebileceğimiz Semerkant’ı ele almasıyla ön plana çıkan eserde Yorulmaz, klasik kaynaklarda “doğu” olarak nitelenen şehirlerden biri olan Semerkant’ın hicri ilk üç asırdaki ilmi durumunu bölgedeki râvî ve isnâdların izlerini sürerek ortaya çıkarmayı hedefliyor. Ebû Hanîfe’nin Semerkantlı öğrencileri ve Dârimî’nin Semerkantlı hoca ve öğrencilerinden hareket eden araştırma, tespit edilen râvîleri ve bu isimlerin yer aldıkları Semerkant isnadlarını inceliyor. Belirlenen râvî ve isnadlarda ulaşılan bilgilerden hareketle Semerkant’ın sahabe döneminden hicri üçüncü asrın sonuna kadar gösterdiği ilmi gelişim, râvîlerin ilmi yolculukları, fikri arka planları, naklettikleri bilgilerin isnadları ve muhtevası, şehirdeki meclisleri, ders halkaları gibi hususlardan hareketle okuyucunun istifadesine sunuluyor.

3) Recep Alpyağıl, Felsefe Terimlerinde İlk Ortak Dil Arayışı: Kâmûs-ı Felsefe ve Istılâhât-ı İlmiye Encümeni [tıpkıbasım ve çeviri-yazı birlikte], İstanbul: İz Yayıncılık, 2023, 507 sayfa
İlk defa gün yüzüne çıkan arşiv belgeleri eşliğinde yayına hazırlanan bu eser, 1913 yılında Maârif Nazırı Ahmed Şükrü Bey tarafından teşkil edilen Istılâhât-ı İlmiye Encümeni’ni konu edinmektedir. Bu Encümen, Türkçede kullanılan bütün terimler üzerinde ortak bir dil arayışını temsil etmektedir. Encümen’de yer alan isimlere baktığımızda, bu ülkenin hafızasını görüyoruz: Emrullah Efendi, Babanzâde Ahmed Naîm, Elmalılı Hamdi Yazır, Halid Ziya Uşaklıgil, Rıza Tevfik, Ziya Gökalp, Salih Zeki, Mahmud Esad Seydişehri, Besim Ömer Paşa, Kemal Cenab Berksoy, Yusuf Akçura, Ahmed Agayef, Fuad Köprülü … Çalışmanın başlığının da ifade ettiği şekliyle, ilk defa gün yüzüne çıkan arşiv belgelerinin tıpkıbasımı ve çeviriyazıları ile birlikte yayına hazırlanan bu kitap ile birlikte karanlıkta kalan birçok nokta aydınlanacak, dahası birçok konu da yeniden yazılmak durumunda kalacak görünüyor. Eser içinde ayrıca Encümen’in ilk eseri olan Kâmûs-ı Felsefe’nin tam haline de yer verilmiş. Ki bu metin, günümüz Türkçesindeki felsefe, psikoloji, sosyoloji, matematik, mantık ve edebiyat eleştirisi gibi sahalardaki terimlerin nasıl bir süreç içinde evrildiklerinin görüleceği ilk kaynaklardan biri.

islam-klasiklerini-yeniden-kesfetmek.jpg

4) Ahmed El-Shamsy, İslam Klasiklerini Yeniden Keşfetmek: Editörler ve Matbaa Kültürü Bir Entelektüel Geleneği Nasıl Dönüştürdü?, Çeviren: Ayşe Mutlu Özgür, Ketebe Yayınları, İstanbul, Haziran 2023, 448 sayfa.

Amerika Chicago Üniversitesi İslam Düşüncesi Bölümü öğretim üyesi Ahmed el-Shamsy’nin Rediscovering the Islamic Classics: How Editors and Print Culture Transformed An Intellectual Tradition (2020) çalışmasının Türkçeye çevirisi olarak Ketebe yayınlarından çıkan eser, okuru Büveytî’nin (ö. 231/846) el-Muhtasar’ının peşine düşen bir entelektüelin buradan yola çıkarak Arap dünyasında yazma eserlerin serüveni, matbaanın bu topraklara gelişi ve ardından ortaya çıkan kültürel dönüşümün izlerini sürdüğü bir serüvene eşlik etmeye davet ediyor. Yazarın klasik sonrası dönem olarak adlandırdığı 16. yüzyıl ila 19. yüzyıl başları arasındaki dönem, İslam klasiklerinin yazıldıkları topraklarda neredeyse ortadan kaybolduğu bir dönemdir. Bunun sebeplerini oryantalistlerin mütemadiyen Batı’ya yazma eser taşıması, yazmaların düzenli olarak kopyalanıp çoğaltılamaması, ilmin ve eğitimin merkezinin Arap topraklarından İstanbul’a kayması gibi muhtelif sebeplerle açıklayan Shamsy’ye göre bugün İslam Klasikleri olarak bilinen eserlerin birçoğu aslında söz konusu dönemde bu statüye sahip değildir. Mezkûr eserlerin klasikler arasına girmesi ancak matbaanın yaygınlaşmasıyla mümkün olmuştur. Matbaanın etkin olarak kullanılmaya başlanmasıyla beraber 19. yüzyıl ortalarından itibaren yeniden neşredilerek yayılan bazı eserlerin “klasik” statüsüne kavuştuğunu belirten yazar, bunun toplumun kültürel ve ilmi olarak geçirdiği dönüşüm üzerindeki etkilerinden de bahseder. Hikâyesini söz konusu dönüşümde etkili olan ve bu harekete öncülük eden Arap entelektüellerin serüveni etrafında şekillendiren Shamsy, bu bağlamda Avrupa ve Kuzey Amerika’daki kütüphanelere satılan veya kaçırılan yazma eserler, bunlara ev sahipliği yapan kütüphanelerin çöküşü, modern kütüphanelerin doğuşu, yazmaların matbaada neşredilmeye hazır hale getirilmeleri, oryantalistlerin söz konusu sürece etki ve katkıları gibi başka birçok önemli konudan daha bahseder. İslam Klasiklerinin “yeniden keşif” sürecini, akıcı bir dille ve keyifli anekdotlarla anlatan Shamsy, okurunu 16. asırdan başlayarak yüzyıldan 20. yüzyıl ortalarına kadar getirdiği entelektüel bir yolculuğa çıkarır.

5) Mehmet Apaydın, Siyer Kronolojisi, (Gözden Geçirilmiş 2. Baskı), Kuramer, İstanbul, Kasım 2023, 780 sayfa.

İlk baskısı 2018 yılında yayımlanan ve İslami ilimler alanındaki yurt içi ve yurt dışı akademi dünyasında da büyük ilgi gören ve başvuru kaynağı olan bu çalışma gözden geçirilmiş haliyle yeniden okuyucularına hizmet etmektedir. Bu çalışmanın temel kriteri; Hz. Peygamber’in hayatını konu alan siyerinin ve hadislerinin olaylarla ilgisini tespit edip tarihlendirilmesidir. Zira, Hz. Peygamber’in hayatını ele alan Siyer ve Meğazi kaynaklarında vuku bulan hadiselere dair çok sayıda tarihlendirme yer alır. Bu tarihlendirmelerin çoğu olayların hangi gün meydana geldiğini dahi net bir biçimde bize bildirir. Ne var ki, günümüzde mevcut hicrî takvimler ve bu takvimlerin miladi karşılıklarını veren tablolarda söz konusu tarihlerin neredeyse hiçbiri eşleşmez. Bu sorunun Cahiliyye dönemindeki Nesî adı verilen ayların ertelenmesinden kaynaklandığını tespit eden Mehmet Apaydın ilk olarak 1995’te yayınladığı Rasûlullah’ın Günlüğü adlı çalışmasıyla hicretten sonra takvimdeki ertelemelerin sayısını tespit ederek gerekli düzeltmeyi yapmış, daha sonra da 2018 yılında yayınladığı Siyer Kronolojisi adıyla telif edilen 780 sayfalık hacimli eseriyle Hz. Peygamber’in hayatındaki olayların vuku bulduğu tarihleri yıl, ay ve gün olarak tespit edip mevcut takvimlere uygun, düzeltilmiş bir Siyer kronolojisi oluşturmaya çalışmıştır. Eserde ilk olarak Nesîʾ, Eşhuru’l-Ḥurum ve el-Ḥaccu’l-Ekber kavramlarının takvimle ilişkisi ele alınmış, ardından Fil Vakası, Hz. Peygamber’in doğumu, sütanneye verilişi, Şaḳḳu’ṡ-Ṡadr ile Baḥîra kıssalarının mahiyeti, ilk vahyin gelişi ile başlayan nübüvvet dönemi, İslâm’a ilk girişler, Habeşistan hicretleri, Garânîḳ Hâdisesi, İnşiḳâḳu’l-Ḳamer olayı gibi bu döneme ait olaylar tarihlendirilmiştir. Medine Dönemi’nde ise hicâb âyetlerinin nüzûlü, İfk Hâdisesi, Medine Vesikası’nın tanzimi, gazveler, seriyyeler, Medine’ye gelen heyetler, Veda Haccı ve Hz. Peygamber’in vefatı gibi olaylar ele alınmıştır. Böylece eserde sayıları 400’ü aşan olayın tarihinin tespiti yapılmış ve detaylı bir takvim cetveli oluşturulmuştur.

Klasik İslâmî kaynaklarda yer alan rivâyetlere müellifin tabiriyle temkinli bir güvenle ve bütünsel bir bakış açısıyla yaklaşılmaya çalışılmış; akla, mantığa ve bilime aykırı gibi görünenler üzerinde dahi ayrıntılı tetkikler yapılarak bunların tarihî bir gerçekliğe işaret edip etmedikleri belirlenmeye çalışılmıştır. Bu yönüyle eser, hadislerle siyer rivâyetlerini aynı çatı altında toplayarak sağlam bir kronolojik altyapıya sahip yeni bir hadis ve siyer ilminin teşekkülüne öncülük etmeyi amaçlamaktadır.

Öne Çıkanlar
YORUMLAR
YORUM YAZ
UYARI: Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. (!) işaretine tıklayarak yorumla ilgili şikayetinizi editöre bildirebilirsiniz.
Diğer Haberler
Son Dakika Haberleri
KARAR.COM’DAN