Fotoğraf sanatçısı Ömer Saruhanlıoğlu, KARAR okurlarına özel, yeni bir fotoğraf paylaştı.
Fotoğraf sanatçısı Ömer Saruhanlıoğlu, çektiği bir fotoğrafı ve hikayesini KARAR okurları için paylaştı.
Saruhanlıoğlu'nun paylaşımı şöyle:
“En güzel şekilde, coşkuyla şarkılar söylemek sözlerin insanın yüreğindeki şarkıyı ifade etmekte kifayetsiz olduğunu fark etmektir. Harmanı hasat ederken harman yerinde, bağ bozumunda ya da bunun gibi diğer çetin ve zahmetli işlerde şarkı söyleyenler cezbe ve coşkularını önce sözlerden oluşan ezgilerle ifade ederler ardından öyle bir neşeye gark olurlar ki harfleri ve heceleri dile getiremez hale gelirler ve sözleri bırakıp ezgi ve nameleri serbestçe ve coşkuyla terennüme başlarlar. Çoşkulu şarkılar kalbin sözlerle dile getiremediği, kalpteki doğum sancısının dile getirdiği ezgilerdir. Ve bu coşkulu ezgiler haklı olarak tarife sığmaz Tanrı’dan başka kime yükselir ki? Gerçekten de O, sözlerle dile getirilemeyecek kadar tarifsizdir ve yine de sessiz kalmamamız gerekir, coşkuyla ezgiler söylemekten başka elimizden ne gelir? Böylece sözler olmadan kalp neşeyle dolar ve cezbenin sınırsız mekânı hecelerin içine sığmaz. Tanrı’ya en güzel şekilde, coşkuyla şarkılar söyleyin.” Aziz Augustin, Mezmurlar tefsiri.
İki soru: Birincisi bereketli ekinlerin arasında kollarını açmış, rüzgâra karşı az sonra ulaşacağı bir şeyleri coşkuyla kucaklayacakmış gibi koşan ve belli ki harman yeri imasından dolayı bana bir yerlerde okuduğum bu sözleri çağrıştıran çocuk koşarken Aziz Augustin’in tarif ettiği gibi coşkuyla, sözlerin dile getiremediği ezgileri söylüyor ve bu nağmeler Tanrı’ya yükseliyor olabilir mi? İkincisi teknik ve kışkırtıcı bir soru: MS 354 ile 430 arasında, yani İslam’dan önce yaşamış olan ve alıntılanan Mezmur tefsirinin yanı sıra hayatın anlamının Tanrı’yı bilmek olduğunu söyleyen bu kişinin hali acaba nicedir?