İhanet değil kaygı
“İyi gidiyoruz, yükseliyoruz, harikayız, dünya bizi kıskanıyor” dışında cümlelerle ekonomiden bahsetmenin ihanet ve bozgunculuk sayılması hayra alamet değildir.
Bu baskı bile başka hiçbir göstergeye bakmadan işlerin yolunda gitmediğini göstermeye yeter. Söylemeye gerek yok, ekonomiyi böyle bir alana hapsetmek hiç iyi bir yöntem de değildir. Bırakın ekonominin müzmin kriz halini, rutinde veya göstergelerin gerçekten “harika ve yükselişte” olduğu zamanlarda bile eleştiri, farklı fikir ve yol göstericilik şarttır. Türkiye’de eleştiriye biraz değer verilseydi, başkalarının da bir fikri olabileceği ve insanların ihanet değil kaygı içinde oldukları düşünülseydi ekonomi bugünkü halde olmazdı. Uzmanlığa ve tecrübeye saygıyı dışlayıp hiç yapılmaması gereken hatalarda ısrar edilerek koskoca bir ekonomi kırılgan ve yarını belirsiz noktaya sürüklenmezdi.
Yani, 2013’te bile 12 bin 500 dolar seviyesinde olan kişi başına gelirin bugün 9 bin dolarda olmasıyla övünmezdik. Biz bu seviyeye gerilerken bizim gibi ülkelerin nerelere çıktığını görmezden gelmek zorunda kalmazdık. Ya da büyük ülke sloganına sarılmışken, sıfır puanla para hareketinin yaşandığı dünyada borçlanmaya en çok faizi ödeyen biz olmazdık. Daha neler neler. Çapı artık bilinemeyen işsizlik ve enflasyon ya da artık havlu attığımız 2023 hedeflerini bilmem hatırlatmaya gerek var mı?
“Ekonomi iyi gitmiyor” diyen vatan haini değil aksine vatanseverdir. Dış güçler üzerimizde oyun oynuyorsa bunu bozacak olan da hükümettir. Hükümet olmak demek; nerede düşman varsa, nerede oyun kuruluyorsa bulup onun üstesinden gelmek demektir. Ekonomi yolunda giderken “Biz yaptık”, kötü giderken “Onlar yaptı” demek değildir. Ayrıca, ülkenin kendini yalnızlaştırması ve içe kapatması başka, dış güçleri bahane göstermek başkadır. Yalnız, zayıf, parasız, rezervsiz kalırsan dış güç acımaz, iç güç de kendi hesabına bakar… Afra tafra yaparken buna da hazır olmak şarttır.
Türkiye, birkaç senedir TL ile rahat rahat oynayıp ekonomiyi akla gelmez pansuman tedbirlerle büyütmeye çalıştı. Enflasyonu düşürüp faizi indirmek yerine tersini zorladı. Üstüne bir de dolar kurunda skoru düşük tutmak için bankalardaki dövizi pervasızca kullandı. Gel zaman git zaman bugün oldu, döviz bitti ama döviz ihtiyacı her zaman olduğu gibi zirvede kaldı. Milyarlar sarfedip yedi liranın altında tuttuğumuz dolar tabelası yukarı doğru hamle etti. Kağıt üzerinde çok güzel duran hedefler yerle bir oldu. Dövizde bekleyen yanacaktı, beklemeyen yandı.
Ne var ki hayat akıyor… Batı’yı kıskandırmak için hala Batı’dan borç almamız lazım. Bütün hikayedeki tek hain, işte bu “hain gerçek”tir. Parasız olmuyor, o da bizde yok, dış güçlerde var. Ekonomiyi yönetmek de bu gerçeği yönetmekten geçiyor. Yerli ve milli olmak için en ucuz parayı bulup, en akıllı yerlere yatırmak, ülkeye yatırım çekmek gerekiyor. Bilhassa bugün olduğu gibi kriz zamanlarında hiç olmazsa swap yaparak vartayı atlatmak için idareyi ve rakamları şeffaflaştırmak lüzum ediyor.
Bunların hiçbirini yapmayıp, yapamayıp suçu adresi belirsiz karanlık güçlere atmak ise hiç işe yaramıyor. Yarasaydı dolar bugün üç lira, bilemedin beş lira olurdu.
Gerçekle yüzleşin, şeffaf olun, rasyonelleşin demiyorum artık. O fasıl geçti. Biraz para bulana kadar bari hikayeyi değiştirin. Bakarsınız işe yarar…