KARAR Yenidoğan Çetesi soruşturmasının detaylarına ulaştı: "80 bin TL vermezseniz çocuğunuzu kimsesizler mezarlığına gömeriz"

KARAR Yenidoğan Çetesi soruşturmasının detaylarına ulaştı: "80 bin TL vermezseniz çocuğunuzu kimsesizler mezarlığına gömeriz"

Yenidoğan Çetesi üyelerinin teknik takibe takılan görüşmelerinin yeni detaylarına KARAR ulaştı. Bebekler ticari ürün gibi pazarlık usulüyle oradan oraya taşındı. Filmi yanlış yorumlayan doktorun, yanlış müdahale sonucu öldürdüğü bebek, adli tıp incelemesin diye alelacele gömüldü. Siyahi olduğu için bir bebeğin öldüğü personel tarafından anlaşılmadı. Bebeği ölen başka bir aileye, "80 bin TL vermezseniz çocuğunuzu kimsesizler mezarlığına gömeriz" dediler.

BÜŞRA CEBECİ

İstanbul'da bebekleri anlaşmalı özel hastanelere sevk ederek haksız kazanç sağlayan ve ihmal sonucu 12 bebeğin ölümüne neden olan "Yenidoğan Çetesi" hakkında yürütülen soruşturma tamamlandı. Örgüte yönelik hazırlanan fezlekede teknik takibe takılan çete üyelerinin telefon konuşmaları ise kan dondurdu. Soruşturmada KARAR’ın ulaştığı detaylar, siyahi bir bebeğin öldüğünü renginden dolayı anlamayacak kadar liyakatten uzak doktor ve personeller yüzünden bebeklerin nasıl öldüğünü ya da engelli bırakıldığını gözler önüne serdi.

ÇETEDE HER BİRİMDEN SAĞLIK PERSONELİ VAR

10'dan fazla özel hastanenin adının karıştığı davada, 47 sanık bulunuyor. İçinde doktor, hemşire, ambulans şoförü gibi pek çok birimden sağlıkçının bulunduğu çete üyeleri, organize bir şekilde çalışarak, hamile kadınların ve yeni doğan bebeklerin başka hastanelerden anlaşmalı oldukları hastanelere sevkini sağlıyor. Sevk etmelerinin ardından ailelerden fahiş hastaneye yatış ücreti talep eden çete üyelerinin bundan sonraki amacı hastaları olabildiğince hastanede tutmak ve SGK'dan olabildiğince fazla para kazanmak… Öyle ki bir telefon konuşmasında Hakan Doğukan Taşçı adlı hemşire, Hasan Basri Gök adlı bir diğer hemşireyle konuşmasında “45 gün yatılı tuttuğum sarılık hastası bile var” diyerek övünüyor.

Çete üyelerinin birbirleriyle yaptığı telefon konuşmaları ve banka hareketlerinin bulunduğu 1399 sayfalık fezlekede örgütün hiyerarşik yapısı, suçun işleniş biçimi ve sevk işlemlerini yürütme biçimi detaylı bir şekilde anlatılıyor.

Buna göre bir sağlık hizmetleri şirketi sahibi ve doktor olan Fırat Sarı İstanbul ilinde anlaşmalı olduğu diğer hastanelerin yeni doğan yoğun bakım ünitesinin işletmesini alarak buralara devlet hastanesi veya farklı özel hastanelerden bebek hastaların sevklerini yapıp buraların sürekli dolu olmasını sağlıyor. Sarı'nın, kurduğu bu sistemle SGK’dan yüksek miktarda ödemelerin alınması ve hastanenin gelirlerini arttırmaya yönelik çalışmalar yapılıyor, bunun karşılığında da “hak ediş” adı altında çete üyelerine ödemeler gerçekleştiriliyor.

Örgüt lideri Fırat Sarı, örgüt yöneticisi ve kendisi gibi doktor olan İlker Gönen ile birlikte hareket ederek hastanelerin uygun koşullarda tedavi verebilecek durumda olup olmadığına bakmaksızın bebek hastaların hayatı pahasına anlaşmalı olduğu hastanelere usulsüz yöntemlerle sevk ettirdi.

Bebek hastaların uzun süreli yatış işlemlerinin yapılmasını sağlayarak SGK’dan yüksek miktarda gelir elde etmelerinin yanı sıra örgüt üyeleri, “Curosurf” isimli solunum tedavisinde kullanılan ilaçları bebek hastalar üzerinden kullanılmış gösterip ilaçların üçüncü kişilere satılmasını sağladı.

HASTANEDE SİMSARLIK

Çete üyeleri, kimi zaman da yabancı uyruklu bebek hasta yakınlarının mağduriyetinden ve düşkünlüğünden faydalanıp örgüt üyesi hemşireler aracılığı ile simsarlık diye tabir edilen şekilde hasta yakınlarından piyasa fiyatının üstünde tedavi masrafları aldı.

Bu anlamda bir simsarlık örneği, telefon kayıtlarına yansıdı. Hemşire Hasan Basri Gök'ün Suriyeli bir ailenin bebeğini hastaneye yatırmak için günlük 8 bin liradan açtığı pazarlığın detayları, telefon görüşmeleriyle ortaya çıktı. Buna göre Gök, ailenin yanında bulunan sağlık personeli Funda Savari’yi arayarak, ailenin 8 bin lirayı kabul etmediğini söyledi. Savari’den de aileye “Bir haftalık peşin, günlük 5 bin liradan ödeme yaparlar mı?” diye sormasını isteyen Gök, bu ödemeyi yaparlarsa bebek için Reyap hastanesini ayarlayabileceğini söyledi. Savari’nin soruları yönelttiği anne, ödemeyi ancak pazartesi günü yapabileceklerini söyleyince Gök, örgüt lideri Fırat Sarı’yı arayarak bilgi verdi. Görüşmeler sonucunda Fırat Sarı, Gök'e 12 bin 500 TL gönderdi. Gök, bu parayı hastaneye ödeyerek bebeğin hastaneye yatışını sağladı. Gök, günlük 2 bin 500 TL ödedi fakat aileye bundan sonrası için para konusunda sadece kendisiyle irtibat kurmasını söyleyerek bebeklerinin günlük 5 bin TL’den tedavi olmak için hastaneye yatırıldığı bilgisini verdi.

“HOCA GÖBEĞİ AÇAMAMIŞ MAHVETMİŞ”

Kan donduran olaylardan biri de Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Uzmanı Dursun Eryılmaz’ın bir bebeğe uyguladığı operasyon ve bu operasyonun sonuçlarıydı. Örgüt yöneticisi İlker Gönen ile örgüt lideri Fırat Sarı'nın telefon konuşmasıyla ortaya çıkan bu olayda, İlker Gönen, Fırat Sarı'ya “Cansu sana anlatmadı mı? Dursun hoca göbeği açamamış, mahvetmiş. Mahvedince de Cansu'ya vermiş. Cansu o yüzden çok gergin” diyor. Doktor Eryılmaz, bebeğin filmini yanlış yorumluyor ve hemşire Cansu Akyıldırım ile birlikte bebeğe yanlışı bir operasyon gerçekleştiriyorlar. Bebek bu operasyonla birlikte morarıyor, Akyıldırım’ın deyimiyle “sırtından bir şeyler akıyor” ve 15 dakika içinde ölüyor. Bu olayın ardından çete üyelerinin tek korkusu bebeğe konan teşhisin hastanede bulunan ve çete üyesi olmayan kadın ve doğum uzmanının kulağına gitmesi. Zira kadın ve doğum uzmanı, sağlıklı bir gebeliğin ardından sağlıklı bir doğum gerçekleştiğini biliyor. Bu sebeple de çete üyeleri bebeğe ait yanlış yorumladıkları filmi dosyadan çıkarıyorlar. Çünkü kadın ve doğum uzmanı filmi görürse çocuğa tüp takıldığında yaşama şansının olduğunu da fark edebilir…

Suriyeli olan bebek için adli tıp süreci başlatılmıyor ve bebek apart topar gömülüyor.

TEDAVİSİ GECİKTİĞİ İÇİN KÖR OLAN OKUTUCU BEBEK

Telefon konuşmalarına takılan bir diğer olaya göre de bir bebek, ihmal sonucu kör oldu. Hemşire Çağla Durmuş, gözü rahatsızlığı olan Okutucu bebeğin hastaneye giriş tarihini 3 Ağustos 2023 yerine 13 Ağustos olarak okuyor. İki hafta sonrasına kontrol tarihi yazması gereken hemşire, bebeğe kontrol tarihi olarak 28 Ağustos tarihini veriyor. Göz doktoru Ökkeş Baz, bu gecikmeden dolayı gözü kör olma seviyesine gelen bebeğe bakmayı reddediyor. Hemşire Durmuş'un yaptığı hata fark edilince çocuk Çapa Tıp Fakültesi’ne sevk ettirilmeye çalışılıyor fakat yapılan bu hatadan hemşirenin zarara uğramaması için bebeğin dosyasında usulsüz oynamalar yapılıyor.

Okutucu bebeğin ihmal sonucu kör olmasının ardından hemşire Durmuş, doktor Baz'dan bu olayın ortaya çıkmaması için yardım istiyor. Baz da önce evraktaki tarihi değiştirmeyi teklif ediyor, bunun mümkün olmayacağını öğrendiğinde de "Karambole getireceğiz" diyor:

Ö.B: Vallaha yani sıkıntı burada çıkış nedir ya şimdi oradaki şimdi götürdüğünüz yerdeki doktor bu şeyi görürse aileye söylerse o sıkıntı

Ç.D: Evet aileye söylemese biz sıkıntı yaşar mıyız peki

Ö.B: söylemezse problem olmayabilir yani hani normal sürecinde tedavi gerekiyor derse hani ama siz o sıfır gibi değil de onu onüç gibi şey yapacaksınız hiç bir zaman sıfır olarak düşünmeyin siz onu orijinali var mı o kağıdın

Ç.D: Orijinali bizde değil hocam

Ö.B: Size fotokopi ile geliyor dimi

Ç.D: Evet evet hocam

Ö.B: Tamam siz onu on üç gibi algılayacaksınız "on üçünde bakılmış bu bebeğe iki hafta sonra da kontrol denilmiş biz de iki hafta sonra kontrol edildiğinde baktırdık" diyeceksiniz yani yani şu an en çıkış yolu o

Ç.D: Ama şey hocam yatış tarihi o zaman şey çıkıyor yatış tarihi bebeğin on ikisi bebek bize yatmadan hani bebek bize yattığında hani orada nasıl rot muayenesi olacak ama gerçi diğer taraf yatış tarihini bilmezse ve hani bize böyle geldi gibi bir şey desek

Ö.B: Onu o şekilde karambole gelcek bunu ne zaman sıkıntı olur aile şikayetçi olur o zaman dosya incelenir o zaman problem olarak anlaşılır ama hani o aşamaya gelmezse bir şey olmaz zaten şu anki durumda bence en şey yolu o öbür türlü zaten şeye giriyor yani

ÖRGÜTÜN EN UZUN GÜNÜ

25 Eylül 2023’te bahsi geçen hastaneler ciddi bir denetimden geçiyor. Bu denetimler sırasında örgüt üyeleri arasındaki konuşmalar ve panik hali de telefon konuşmalarına yansıdı. Öyle ki hemşirelerden Hasan Basri Gök'ün, Hakan Doğukan Taşçı'ya “Bak sana şunu söylüyorum Doğukan yaz bunu Fırat Sarı bu akılla gitmeye devam ederse bak salladılar ikinci de yıkacaklar bu da bir iki ay içinde olacak” dediği görülüyor.

Çetenin her üyesi denetimin hiçbir denetime benzemediğini söylerken, kimi de denetçilerin şikayet üzerine geldiğini, bu şikayetin de örgüt içinden biri tarafından yapılmış olabileceğini düşünüyor. Zira Sağlık Bakanlığı’nın denetçileri eş zamanlı olarak, baskın yapar gibi geliyorlar ve sadece işletmeye dahil olan hastanelerin yeni doğan bölümlerini denetliyorlar. Bu denetimler esnasında da çete üyelerinin yaptığı usulsüzlükler telefon görüşmelerine yansıyor.

Örneğin hemşire Cansu Akyıldırım, çocuk doktoru Mehmet Gürül'ü arayarak “Denetime geliyorlar hemen dışçıları gönderin” diyor. Dışçılar olarak tabir edilen kişiler ise yeni doğan yoğun bakım ünitesinde bulunmak için yeterli donanım, belge ve kadrolara sahip olmayan çalışanlar. Bu dışçılardan Tuğba Kaya, denetçilerin gelip çalışan isimlerini sorgulamaya başlamasıyla beraber kaçıyor ve ilaç odasına saklanıp denetçilerin gitmesini bekliyor. Örgüt bazı doktorları kendi bünyesinde çalıştırırken bazılarının da sadece diplomasını kullanıyor. Bu denetimler esnasında da hastanede resmi olarak bulunmayan doktorları kendi görev yerlerine gönderdikleri, diplomasını kullandıkları doktorları da hastanelere çağırdıkları tespit ediliyor.

Sağlık personellerinden Ceren Hatice Kırım’ınn bir arkadaşı ile yaptığı telefon görüşmesinde “Bakanlıktan denetime geldiler, her türlü her türlü işi yolsuzluğu her türlü usülsüzlüğü açığa çıkarttılar, bizim çomak soktular kovanımıza, n’aptıklarının çok bilincindeler ve ne aradıklarını çok iyi biliyorlardı, nokta atışı yaptılar s…. ağzımıza sonum hayrolsun” sözleri de bu hastanelerde yapılan usulsüzlüklerin boyutunu ve personelin her eylemi bile isteye yaptığını bir kez daha gösteriyor…

HİÇBİR ŞEY OLMAMIŞ GİBİ DEVAM ETTİLER

Kimi hastanelerde geç saatlere kadar süren, denetçilerin “sabah kadar da olsa bekleriz” dediği, örgüt lideri Fırat Sarı'nın “en büyük krizimiz” olarak nitelendirdiği denetimlerin ardından örgüt faaliyetine de öldürmeye de devam ediyor.

Hasan Basri Gök ile Hakan Doğukan Taşçı'nın yabancı bir aileden elden 38 bin TL aldığı ortaya çıkıyor. Taşçı parayı Gök'ün aldığını, kendisinin sadece yanında bulunduğunu, Gök ise paranın 15 bin TL’sini komisyon olarak aldığını geri kalanını hastaneye ödediğini söylüyor. Bu durum, kalp hastası bebeğin ölmesinin ardından hastanenin bebeğin cenazesini aileye vermek için aileden 80 bin TL istemesiyle ortaya çıkıyor. Aile Hakan Doğukan Taşçı'nın fotoğrafını göstererek, Doğukan ve yanındaki bir kişiye 38 bin TL ödeme yaptıklarını söylüyorlar. Hastanede finans işlerinden sorumlu Emine Avcı, bebeğin cenazesini vermemekte diretiyor ve bebeği üç gün boyunca hastanede bekletiyorlar, aileye de “Parayı getirmezseniz bebeği kimsesizler mezarlığına gömeriz” diyor.

Ailenin şikayeti üzerine konsolosluk devreye giriyor ve bebeğin cenazesi aileye teslim ediliyor.

SİYAH BEBEĞİN ÖLDÜĞÜNÜ RENGİNDEN DOLAYI ANLAMADILAR

Denetlemeler bitti ancak çetenin kurduğu tezgahın sonu gelmiyordu. Çete üyeleri bebekleri öldürmeye de bebeklerin tedavisinde kullanmak için temin ettikleri ilaçları satmaya da devam ediyordu. 18 Ocak sabahı yoğun bakımdaki panik yine telefon görüşmelerine yansıdı. Hemşire Şenay Çalıkoğu, Hakan Doğukan Taşçı’yı aradı ve önceki gün yatışı olan altı aylık bebeğin kalp atışını alamadığını söyledi. Tuğçe Toptemel adlı hemşirenin de kontrol ettiğini ve kalp atışını duyamadığını söyleyen Çalıkoğlu, çocuğun nabzını çok derinden aldığını, monitörde de kalp atışının 113 olduğunu söylüyor. Taşçı çocuğun yanına geldiğine öldüğünü anlıyor, hemşire Toptemel’e “Tuğçe çocuğun öldüğünü anlamayacak kadar salak mısınız?” diyor ve önceki gün çocuğun bir rahatsızlığı olmadığını, gece veya sabah bir şey yaşanıp yaşanmadığını soruyor. Toptemel sabah çocuğun gayet iyi olduğunu söylüyor.

Taşçı, diğer hemşire Hasan Basri Gök'ü arayarak çok kötü bir şey olduğunu, çocuğun öldüğünü, hemşirelerin de siyahi olmasından dolayı çocuğun öldüğünü anlamadığını söylüyor.

H.D.T, örgüt lideri F.S’ye bu durumu şu sözlerle anlatıyor:

H.D.T: hocam sana çok kötü bir haberim var.

F.S: he doğukan

H.D.T: çok kötü bir haberim var hocam

F.S: noldu

H.D.K: valla başım belaya gircek

F.S: noldu

H.D.K: hocam bu orospu evlatları çocuğu öldürmüş hocam

F.S: nasıl çocuğu öldürmüş ya

H.D.K: hocam çocuk ölmüş farkında değiller çocuğu teslim aldım çocuk ölü kimse farkında değil ölüm ayağım buz kesti

F.S: nasıl farkında değiller sen onun başına özel hemşire koymadın mı bugün sözde

….

H.D.K: Ben ne dicem hocam bunun ailesine bir anomolisi yok bir hastalığı yok dün yatmış adamlar bir bilgi bile almadılar adamlar anemnezi doldurdular gittiler ben ne dicem bunun ailesine yabancılar bir de şimdi hastaneyi ayağa kaldıracaklar.

273 YILA KADAR HAPİS İSTENİYOR

Soruşturmanın başladığı tarihten bu yana çetenin tespit edilen 192 ayrı suç eylemi bulunuyor. Eylemlerin kesintiye uğramaksızın sürmesi, bu kişilerin örgütsel hiyerarşi içerisinde yer almaları, birlikte suç işletme iradesi göstermeleri gibi unsurlar sebebiyle suç örgütü üyeliği ile suçlanan 47 sanık için 180 yıldan 273 yıla kadar hapisle cezalandırılmaları talep ediliyor.

Öne Çıkanlar
YORUMLAR (20)
YORUM YAZ
UYARI: Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. (!) işaretine tıklayarak yorumla ilgili şikayetinizi editöre bildirebilirsiniz.
20 Yorum
Diğer Haberler
Son Dakika Haberleri
KARAR.COM’DAN