CHP İstanbul İl Başkan Yardımcısı ve çevre mühendisi Havva Gülenç, Bolu Kartalkaya’daki Grand Kartal Otel’deki yangın faciasının ardından, denetim eksikliklerine dikkat çekerek, kamu kurumlarının ruhsat verdiği alanlarda sürekli denetim yapmaları gerektiğini vurguladı.
Çevre mühendisi ve CHP İstanbul İl Başkan Yardımcısı Havva Gülenç, Bolu Kartalkaya’daki Grand Kartal Otel’de yaşanan yangın faciasını değerlendirdi. Gülenç, söz konusu olayda bir ihmaller silsilesinin bulunduğunu ve ülke genelindeki benzer olayların da denetim eksikliklerinden kaynaklandığını belirtti. Kamu kurumlarının ruhsatlandırma işlemlerini yaptıktan sonra sürekli denetim yapmadığını vurgulayan Gülenç, "Bakanlık bir yere ruhsat verdiğinde, bir şey olmadığı sürece bir daha kontrol etmiyor.
Bir kamu kurumunda ruhsatlandırma alanında da çalışmış olan çevre mühendisi Havva Gülenç, Grand Kartal Otel'deki yangın faciası, Binaların Yangından Korunması Hakkında Yönetmelik'in içeriği, uygulanması ve denetimi ile ilgili ANKA Haber Ajansı'na değerlendirmelerde bulundu.
"Kültür ve Turizm Bakanlığı, Sağlık Bakanlığı gibi kurumlar, bir yere ruhsat verirken itfaiye görüşünü belediyeye sorarlar. Büyükşehir belediyelerinde itfaiye daire başkanlığı vardır, normal belediyeyse itfaiye müdürlükleri vardır. Fakat yetki ruhsat veren kurumdadır, Bakanlıktadır" diyen Gülenç, şunları anlattı:
"2002'de bir yönetmelik çıktı, binaların yangından korunması hakkında bir yönetmelik bu. Bu yönetmelik 2007'de bir revizyona uğradı. 2007'de buna 'eski bina' tanımı eklendi. Mevcut yapılar eski bina olarak geçiyor. Bunlar yapıldığı için önlem almak daha zor oluyor. Normalde yeni binalar iskan alırken itfaiye yönünden değerlendiriliyor ve uygunsa iskan alabiliyorlar. Fakat eski binalar 1990'da, 1980'de yapılmış, yönetmelik o zaman çok net değilmiş, böyle uygulanmıyormuş vesaire, bu yüzden 'eski bina' tanımı getiriliyor."
"YANGIN MERDİVENİ BÖYLE ARANARAK BULUNAN BİR ŞEY DEĞİL"
Buna karşın eski binalarda da aranan koşullar olduğunu belirten Gülenç, şöyle konuştu:
"Otel diye bahsettiğimiz bir yapının içinde duman dedektörü olması lazım, yangın ihbar butonları, söndürme sistemleri, uyarı ikaz işaretleri, hepsinin net olarak görünmesi lazım. Bunların burada eksik olduğunu görüyoruz. İnsanların yorumlamalarına baktığımızda hiç kimse acil çıkışı göremediğini, yangın merdiveninin nerede olduğunu bilemediklerini söylüyorlar. Yangın merdiveni böyle aranarak bulunan bir şey değil, net bir şekilde insanların görebileceği bir konumda, ulaşabileceği ve faydalanabileceği bir durumda olmalı.
"İSKANDA ALIYOR, SONRASINDA BOZUP, DEĞİŞTİREDEBİLİYOR"
Zaten itfaiye daha önce burada bir değerlendirme yapmış, orada net şekilde eksiklikler görülebiliyor. Bunları yaptırmak da işletme sahibinin yükümlülüğünde. Normalde o otel yeni olsaydı, iskan aşamasında o otelin bütün önlemleri alınmış olurdu. Böyle bir sorunla karşılaşılmayabilirdi. Şu da oluyor, iskanda onu alıyor, sonrasında bozup, değiştirebiliyor.
"İHMALLER SİLSİLESİ GÖRÜYORUZ"
Baktığımızda bir ihmaller silsilesi görüyoruz. Belki bir aç gözlülük görüyoruz, insan canına değer vermeme, önemsememe görüyoruz. Belki bir kurum kayırma görüyoruz. Bu olaylara baktığımızda, mesele nedir dediğimizde, Soma'da görüyoruz, İliç'te görüyoruz, burada görüyoruz. İnsanlar neden sürekli feci şekilde hayatlarını kaybediyorlar? Çünkü denetim mekanizmalarında derin bir eksiklik var. Kamu, bakanlık bir yere ruhsat verdiğinde, orada biri ölmediğinde veya toplum vicdanına dokunan bir olay olmadığında bir daha gelip oraya bakmıyor. Normalde ruhsat veren kurum, istediği zaman gelir, orayı denetler.
"TURİZM SEZONU ÖNCESİ, BÜTÜN OTELLERİN BİR KEZ DAHA DENETLENMESİ LAZIM"
Turizm sezonu öncesi, bütün otellerin bir kez daha denetlenmesi lazım. İnsanlar oraya gelmeden bütün koşulların, şartların, sadece yangın da değil, depreme dayanıklı mı, yangın önlemleri yerinde mi veya orada başka bir mesele meydana gelebilir mi diye bakmak lazım. Bu bir eksiklik.
Türkiye'ye baktığınızda insanlar, öğrenci yurda gidiyor yurtta ölüyor, tatile gidiyor tatilde ölüyor, işe gidiyor madende ölüyor, fabrikaya gidiyor patlama oluyor, ölüyor. Evimde oturayım, bir yere gitmeyeyim diyorsunuz depremde ölüyorsunuz. Ne yapsın bu insanlar, ölümlerden ölüm mü beğensin? Türk halkı açısından düşündürücü, rahatsız edici bir tablo var.
"AVRUPA BİRLİĞİ KAPSAMINDA YÖNETMELİKLER ALINMIŞ"
Türkiye'deki yönetmeliklerde şöyle bir şey var: Avrupa Birliği kapsamında yönetmelikler alınmış, bir şekilde çevirilmiş fakat bu ülkeye uygun mu değil mi bakılmamış. Mevcut yapı- yeni yapı da buradan geliyor. Yeni yapıya uyduramıyorsunuz, 1990'da yapılmış. Bir müteahhit gelmiş 1 kat çıkmış, biraz daha para bulmuş 2 kat çıkmış, 3 kat çıkmış, 5 kat çıkmış, ne buna bakan var, ne kontrol eden var. Mesela imar affıyla, yıkılıp yapılması gereken binayı aklıyoruz, ondan sonra diyoruz ki, bu bina mevcut yapı, gel bunu değerlendir. Burada neyi, ne kadar doğru yapabiliriz. Sistemin başından sonuna kadar büyük bir hata var.
"Yapıyoruz, yol arıyoruz, şuradan mı çözsem, buradan mı çözsem, Ahmet'i mi arasam, Mehmet'i mi arasam"
Avrupa'da bir iş yeri açacaksanız, oranın kapısını açmadan önce bütün tesisatını eksiksiz şekilde yaparsınız ve öyle açarsınız. Biz yapıyoruz, yol arıyoruz. Şuradan mı çözsem, buradan mı çözsem, bunu mu bulsam, Ahmet'i mi arasam, Mehmet'i mi arasam."