Öcalan ne anlasın bunlardan?
Cumhurbaşkanı Erdoğan'a o soruyu sorma izni nihayet çıkmış, Brezilya dönüşü uçakta sormuşlar...
Bahçeli'yle görüşmede Öcalan teklifini ele aldılar mı, umut hakknı nasıl değerlendirdiler?
Soru buradan fakat cevap başka yerden gelmiş. Şöyle:
"Bizim aramızda bir anlaşmazlık, bir uyuşmazlık, bir fikir ayrılığı asla yoktur. Ama birileri “Cumhur İttifakı bölündü, çatladı” gibi iddiaları ileri sürüyor... Kimse bizim ittifakımızı kendi naylon ittifaklarıyla, al gülüm- ver gülüm düzenine dayalı çıkar ilişkileriyle karıştırmasın. Böyle bir şey söz konusu değil. Bizim ittifakımız karanlık koridorlarda, kirli masalarda kurulmadı... Özellikle ülkemizin 40 yıllık terör kamburundan kurtarma konusundaki hassasiyetlerimiz aynı. Şunun bilinmesini isterim: Sayın Bahçeli ile Terörsüz Türkiye hedefimize giden yolda atılabilecek ilave adımları aramızda değerlendirdik..."
Bir uçak müdavimi, cevabı yeterince tatminkâr bulmamış olmalı ki bir cesaretle açmaya çalışmış.
Peki, bu Terörsüz Türkiye hedefinin yol haritası nedir, öncelikle atılacak adımlar neler?
Cevap yine havada bırakıyor soruyu:
"Ülkemizdeki terör sorununu sonlandırmak için bugüne kadar attığımız adımlar ortadadır. Bu adımların nihai hedefi Terörsüz Türkiye’dir. Bunu gerçekleştirirken kimsenin terörle mücadeleyi bırakmayı düşünebileceğimiz, aklından dahi geçmemelidir. Bizim muhatabımız milletimizdir ve terör örgütlerinin istismar ettiği tüm zeminleri ortadan kaldırmak temel amacımızdır. Bunu milletimizle yapacak ve iç cephemizi sapasağlam hale getireceğiz."
Ne çıkıyor tersinden? Yani Öcalan'la atılacak bir adım yok; muhatap o değil, millet.
Bahçeli de salı günkü MHP grubunda konuyu görüşüp görüşmediklerini şöyle açıklamıştı:
"Son günlerde tartışmaların odağında yer alan çağrımdan Cumhurbaşkanımızın haberinin olup olmadığını araştıran zevata diyeceğim: Mevzu bahis vatan, millet bayrak ise Cumhurbaşkanımız Erdoğan ve şahsım arasında hiçbir ayrılığın olmayacağını duymayan gözlere hatırlatmak dava ve vicdan görevimdir."
Ancak bu açıklamadan da Öcalan'ı Meclis'e getirme ve İmralı'dan tahliye etme teklifini konuşup konuşmadıkları anlaşılmıyordu.
Terörsüz Türkiye hedefinde mutabıklar, aralarında görüş ayrılığı bulunmuyor, orası tamam. Yalnız bu mutabakat, Öcalan'ı Meclis'e getirmeyi de kapsıyor mu?
Her iki liderin de sorularında Öcalan teklifine gönderme var ama cevaplarında yok.
MHP lideri, "vakit tamamdır" dedikten sonra Cumhurbaşkanına ilk kez doğrudan soruldu. Ve sorulduğuyla kalmışa benziyor.
Vakit ne için tamamdı; artık sorulması için mi, teklife bir cevap verilmesi için mi?
Herkes gibi Öcalan'ın da kafası karışmıştır. Ne anlasın şimdi; Meclis'e geliyor mu, gelmiyor mu?
-------
ETKİ AJANLIĞINDA KİM KİMİ YANILTIYOR?
İktidar, muhalefete cadı avı başlatabilecek etki ajanlığı düzenlemesini bir kez daha geri çekti. Tepkiler üzerine muhalefetin önerilerini dinlemeye karar verdiler. Fakat Meclis'e üçüncü kez, tekrar getirmekte ısrarlılar.
AK Parti Grup Başkanvekili Abdullah Güler, etki ajanlığıyla alâkası olmadığını, medyanın yanlış anladığını ve önyargıyla kamuoyunu yanılttığını söylüyor.
Şunla alâkası varmış:
"Adam kaçırma, gasp, adam yaralama, fidye, adam öldürme gibi bazı eylemlerin istihbarat örgütüne mensup kişiler veya irtibatlı kişiler tarafından işlendiğini görüyoruz. Bu kişiler, işledikleri suçların yanında bu faaliyeti bir casusluk kapsamı içerisinde işlediği için, ayrıca casusluk eyleminden de bu konuda cezalandırılması için bir teklifte bulunuyoruz. Oraya dikkat ederseniz Türkiye’de işlenen, 'Türkiye’nin ulusal güvenliği, yararları, çıkarlarına zarar verecek boyutta suç işleyenler' kavramı geçiyor..."
Heyhat ki ne heyhat!
Öyleyse neden açıkça bu tarif yazılmıyor da şöyle belirsiz, keyfi ve kötüye kullanıma müsait bir suç tarifi yapılıyor:
"Devletin güvenliği ile iç veya dış siyasal yararları aleyhine yabancı bir devlet veya organizasyonun stratejik çıkarları veya talimatı doğrultusunda suç işleyenler...."
Neresinde gasp, fidye, cinayet geçiyor bunun.
Hem iktidar barışmaya karar vermeden önce Esad'la, Sisi'yle ipleri koparmanın yanlış olduğunu savunanları ne koruyacak bu tariften? Türkiye'ye karşı Esad'ın, Sisi'nin çıkarına çalışmaktan okka altına gitmeyecekler miydi?
Ayrıca casuslukla mücadelede yeni düzenlemenin içeriğine ulaştık, diye şu şekilde sunan kimdi:
Başka devlet adına çalışıp Türkiye aleyhine kamuoyu oluşturan, kara propaganda yapan etki ajanlarına karşı tedbir geliyor. Etkin ajanlığı suç olarak TCK'ya girecek. Casusluk tanımına, yeni bir suç tarif edilerek eklenecek.
Bunu yazan, Yeni Şafak'tan başkası değildi.
Kim, kimi yanıltıyor şu hâlde?