Çin’in ilaç PR’ına niye alet oluyoruz?
Sen insandan insana geçen yeni tip bir 'corona' virüsün ortaya çıktığını örtbas et, bencilce çıkar hesabı yap, dünyayı uyarma, önlem alınmasını geciktir...
Virüsü ilk bulan doktor Li'ye 'dedikodu yaymak'tan soruşturma aç ve hatta tutuklamaya bile kalk, kasım sonuyla aralık başlarından itibaren görülmeye başlayan vakaları sakla, ta 31 Aralık'ta Dünya Sağlık Örgütü'ne haber ver, hala kontrol altına aldığını ve korkacak bir şey olmadığını söyle, ancak 20 Ocak'tan sonra alarm ver, giriş çıkışları kapatıp şehirleri karantinaya almaya soyunduğunda ise hastalığı çoktan dört kıtaya bulaştırmış ol, müdahale ve tedbirlerde geri kalınmasına yol aç, senin aymazlığın yüzünden göz göre göre milyonlarla birlikte Wuhan'dan çıkıp dört bir yana sıçrasın bu felaket...
Sonra da başımıza musallat eden sen değilmişsin gibi Hızır Paşa rollerine gir, bulaştırdığın virüsten kırılan İtalya'ya yardıma koşar gibi yap, virüsü çözüp aşı için gereken kodları DSÖ'ye bildirmekle övün, ona buna akıl satmaya kalk, nasıl doğru mücadele edilir dersleri ver, ilaç bulup tedavi geliştirdiğin gibi bilimsel olarak kanıtlanmamış efsaneler üret, zorlanan ülkelere dayanışma teklif et, tıbben gelişmiş ve iktisaden güçlü devlet şovları yap, koruyucu kurtarıcı melaike pozlarında dolaş, hiçbir gösteri fırsatını kaçırma...
Bir bana mı fazla geliyor, kaldıramıyorum bu pişkinliği.
Sağlık Bakanı Fahrettin Koca, Çin Büyükelçisi Deng Li'yle görüştüklerini, alicenapları sağ olsun bizimle bilgi paylaşmayı ve hızlı test kitiyle hastalarda iyileşme süresini 4 güne düşüren ilacı parayla satmayı kabul ettiklerini müjdeledi.
Sevinmeli miyiz şimdi buna, minnet mi duymalıyız? Ayrıcalık tanıyıp büyük jest mi yapmış, kıyak mı geçmiş oluyorlar?
Tabii ki hayat kurtaracak her türlü işbirliği imkanı değerlendirilecek, lafım yok.
Fakat Çin'in acil ihtiyacı istismar ederek yağ gibi üste çıkmasına da, utanacağı sıkılacağı yerde mağdurlarını minnet borçlandırmasına da, yüzünü kızartmadan PR faaliyeti yapabilmesine de alet olmak zorunda mıyız?
Yalanlarıyla oyalayıp can derdine düşürdükleri dünyaya şirinlikler yaparak el uzatıyorlar güya.
'Demek ki arkasında emperyalist bir komplo var, biliyorlardı, planlı bir saldırı, hedefleri Çin ve Avrasya devriminin önünü kesmek' dedirten fasaryaları kim yayıyor, farkında mısınız!
Rockefeller Vakfı'nın 10 yıl önce raporladığı gelecek senaryolarında da geçiyormuş salgın, cihan savaşlarından daha ölümcül bir tehdit olacağına dair Bill Gates de uyarmış zaten, aşı hazırlığına servetler yatırılmış, virütik salgın tehlikesi 40 yıl önce basılan falan romanla 12 yıl önceki filan kehanet kitabında da işleniyormuş vesair...
Buradan; salgınların Nuh Nebi'den beri bilindiği ve beklendiği, 'sen hazırlığı en kötüsüne yani kışa göre yap da bahar çıkarsa bahtına düğün bayram' diye uyaranların düşman değil dost olduğu çıkmaz mı?
Ama hayır. Aşısını geliştirerek koronayı yenmeye yardım edenler, 'biyolojik silah' koronayla birlikte yenilecek düşman safında gösteriliyor. Koronayı bulaştıran tedbirsizlerse koronayla savaş kahramanı diye sunuluyor, aklanıp paklanıyor bu verilerle.
Kışkırtılan paranoyaları da Çin'in pompalamadığı ne malum?
Bütün bir alem virüsle boğuşurken algısını düzeltmekten başka bir şey düşünmeyen, önceliğini imaj çalışmalarına veren, adını temize çıkarmak için suçu başkalarına atmaktan çekinmeyen Çin rejimine ne demeli bilmiyorum.
Ama şunu kesin olarak biliyorum, koronavirüs bile bu PR şovlarından daha sevimsiz görünmüyor.
Bu kadar kolay içinden sıyrılıp bozulan algınızı toparlayamazsınız. Bu ucuz alayiş, bu uyduruk gösterişle mümkün değil.
Başınızı öne eğip dünyadan özür dilemeyi öğrenene dek gölge etmeyin başka ihsan istemez.
Korona Affı’nda sürpriz yok
Henüz Meclis’e sunulmadı ama iktidarın CHP ve İYİ Parti’yle paylaştığı infaz indirimi düzenlemesinin içeriğini Anadolu Ajansı duyurdu.
Beklendiği gibi, Nuh diyor da peygamber demiyorlar.
Uyuşturucu ticareti ve cinsel suçlar dahil mükerrer suçtan yatanlar, yararlandırılacak.
Düzenleme, sürekli girip çıkan sabıkalı ve topluma kazandırılamaz torbacıdan hırsıza herkesi kapsıyor.
Çocuklu anneler, yaşlı ve hastalar için de denetimli serbestlik, şartlı tahliye ve evde hapis süreleriyle oynanarak çok yerinde iyileştirmeler yapılıyor.
Getirilen infaz indirimleriyle birlikte cezaevlerindeki tutuklu ve hükümlü mevcudunu 100 bin düşürecek. 300 binden 200 binlere...
Yeter mi, salgın tehlikesini savuşturur mu, kalanlara sosyal mesafe ve kalabalıktan uzak durma imkanı sağlar mı, kapasite aşımından üst üste yığılmayı önler mi sanmam.
Fakat daha kötüsü, eşitliği ve adaleti de sağlayamıyor bu haliyle.
Tekraren uyuşturucu ve cinsel suç işleyenlere erken tahliyede sakınca görülmezken kasten öldürmeyle birlikte terör ve örgütlü suçlar istisna tutuluyor.
Fikrine göre yazmak, çizmek ve konuşmanın da örgütlü suçlardan tutuklu yargılanabildiğini, muhalefetle mücadelenin de terörle mücadele havasına sokulabildiğini düşünürseniz...Hayra alamet değil.
Bu muydu ihtiyaç, rahatlatır mı toplumu ve cezaevlerini?