MHP'nin kurucu lideri Alparslan Türkeş'in oğlu ve aynı zamanda AK Parti Ankara Milletvekili olan Tuğrul Türkeş, "milliyetçilik" hakkında bir yazı kaleme aldı. Türkeş, yazısında "Azgın milliyetçiliğin hiçbir fikrî derinliği bulunmaz. Yarının Türkiye’siyle ilgili hiçbir fikri yoktur. Sözü de hareketi de salt kaba kuvvettir” ifadelerine yer verdi.
21’inci yüzyılın ilk çeyreğinde aşırı milliyetçiliğin arttığı söyleyen Tuğrul Türkeş, bu akımın sosyolojik tabanda kök salmaya yakın olabileceği tehlikesini gördüğünü ifade etti. Türkeş, , “Gerçek milliyetçiler olarak biliyoruz ki, azgın milliyetçiliğin gücü blöften ibarettir. Sözleri ve hareketleri palavradır. Azgın milliyetçiliğin hiçbir fikrî derinliği bulunmaz." ifadelerine ye verdi.
Alparslan Türkeş'in oğlu olan Tuğrul Türkeş, TÜDEV’in resmi internet sitesinde “Azgın Milliyetçilik: 21’inci yüzyılın ilk çeyreğinde Dünya ve Türkiye’deki gelişmeler üzerine” başlıklı bir yazı kaleme aldı.
Yazısında hamaset eksenli milliyetçiliği “azgın milliyetçilik” olarak tanımlayan Türkeş, şunları kaydetti:
"Etnik yahut kültürel bir “anti” tasavvur üzerinden kurgulanan hiçbir milliyetçiliğin varacağı nokta müspet olmaz, olamaz. Etnik köken-din-mezhep üçlüsü üzerinden bir “karşıtlık” zemininde yükselmek isteyen milliyetçilikler hüsrana uğramaya ve dahi hızlıca yere çakılmaya mahkûmdur. Tarih de akıl da sağduyu da böyle diyor.
Bu istikamette kısır popülizme, pratikte hiçbir karşılık üretemeyen kaba sloganlara ve salt hamasetten beslenmeye muhtaç bir milliyetçilik şablonunun dünya genelinde alan kazandığı aşikârdır.
Maalesef ki Türkiye’de de bu tip hamaset eksenli bir milliyetçiliğin – ki ben buna “azgın milliyetçilik” demeyi uygun görüyorum – sosyolojik tabanda kök salmaya yakın olabileceği tehlikesini görüyorum.
İçi tamamıyla boş, programsız ve dolayısıyla da “Tarihin Davetine” icabet edebilecek olgunluktan çok uzak bu formatın çağa yön vermek şöyle dursun çağı yakalaması bile mümkün değildir."
“AZGIN MİLLİYETÇİLİĞE ISLAH”
Koronavirüs salgınının geçmiş yüzyıllardaki bazı gelişmeler gibi tarihi tamamen değiştireceğini işaret eden Türkeş, şu ifadeleri kullandı:
Dolayısıyla milliyetçilik, bilhassa da Türk milliyetçiliği, devrimlerin içinden süzülüp biçimlenecek yeni koşullardan mülhem meydana gelebilecek bilimsel, teknolojik, sosyo-ekonomik ve kültürel sorunlar çözülüp genel ilerlemenin hizmetine nasıl verilir bunun üzerinden düşünmeli ve davranmalıdır.
Ulus-devletlerin hâlâ canlı bir tarihsel kategori olduğu son salgınla birlikte mühürlenmiştir. Bu anlamda her milletin, kendi başına ürettiği bilim kadar, ürettiği teknoloji kadar, ürettiği sebze-meyve kadar, ürettiği egemenlik kadar özgür olabileceği anlaşıldı.
Söz konusu başlıklarda duraksamak ve planlama yapmak yerine, Türkiye’de Kürtler üzerinden ayrımcılık güden, Alevîler üzerinden mezhepçilik örgütleyen, Hristiyanlar ve diğer azınlıklar üzerinden dışlayıcılık geliştiren ve/veya Avrupa’daki popülist üstüncülüğün farklı bir varyantı üzerinden hesaplar yapan bir milliyetçilik, Türk milliyetçiliği olamaz. Olsa olsa, “azgın milliyetçilik” olur.
Toplum tabanında bu yönde birtakım düşünce kusurlarının, kimi reflekslerin olması, azgın milliyetçiliğe karşı yeni bir metot ve ıslah ihtiyacını ortaya çıkarmıştır.
“TÜRK MİLLİYETÇİLİĞİ ARASINDA KÜRTLER, ARNAVUTLAR DA VAR”
“19 ve 20’nci yüzyıllarda Türk milliyetçiliğini “Türk milliyetçiliği” yapanların arasında Kürtlerin, Arnavutların vb. farklı etnik köklerden insanlar olageldiği unutulmamalıdır. Yine inançlı-inançsız, Sünnî-Alevi (veya Caferi) ve hatta bazı Hristiyan ve Musevîlerin de Türk milliyetçiliğinin fikrî omurgasının oluşumunda izi, emeği ve alın teri vardır” diyen Türkeş, “azgın milliyetçiliğe” şu eleştirilerini dile getirdi:
Azgın milliyetçilik bilime aykırıdır. Teknolojik dönüşümü kötüye kullanır. Her şeyin ötesinde bilginin, bilgi birikimin karşısında ve muhalifidir. Azgın milliyetçiliğin mahir olduğu tek şey şiddetli yıkımdır. Oysa Türk milliyetçiliği; “yapmak” üzerinedir; “inşa etmek”, “kurmak” ve “çözmek”tir. Yarını düşünmek ve onu hedeflemektir.
Dünya, Batı’sı ve Doğu’suyla yeniden uçurumların kenarında duruyor. Devrimleri kaldırabilecek olanlar var, kaldıramayacak olanlar var. Devrimleri hayra kullanacaklar var, şerre kullanacaklar var.
Türk milliyetçiliğine ve milliyetçilere düşen görev, tıpkı geçtiğimiz yüzyılın bu dönemlerindeki gibi, kendi özgün modelimizi örmek ve tarihin çarklarını geleceğe doğru döndürenlerden olmaktır.
“SÖZÜ DE HAREKETİ DE SALT KABA KUVVETTİR”
Yazısındaki görüşleri nedeniyle “filizlenen bu azgın milliyetçiliğe karşı olduğunu” vurgulayan Türkeş, “Gerçek milliyetçiler olarak biliyoruz ki, azgın milliyetçiliğin gücü blöften ibarettir. Sözleri ve hareketleri palavradır. Azgın milliyetçiliğin hiçbir fikrî derinliği bulunmaz. Yarının Türkiye’siyle ilgili hiçbir fikri yoktur. Sözü de hareketi de salt kaba kuvvettir. Bu nedenle de milleti temsil edemez” ifadelerini kullandı.
21’inci yüzyılın ilk çeyreğinde “azgın milliyetçiliği” ve bunun dünyaya ve Türkiye’ye etkilerini tartışmaya çalıştım.
— Y. Tuğrul TÜRKEŞ #MaskeniTak ???? (@TugrulTurkes) January 17, 2021
İyi okumalar! pic.twitter.com/HV97CBZCzF