Ölü dillere kıymayın efendiler

Uzun zamandır yazmak istediğim bir konu ile karşınızdayım kıymetli okurlar. Bu hafta Türk üniversitelerindeki ölü diller ve edebiyatları için açılan bölümlere değinmek istiyorum.

2015 yılında büyük bir heves ile girdiğim Latin Dili ve Edebiyatı bölümünü maalesef bitiremedim. Derslere devam zorunluluğu, aynı anda ailemin maişeti için çalışmak zorunda oluşum ilk sömestrdan sonra fiili olarak bırakmaya zorladı. 3 yıl sonra kaydımı sildirmek için ziyarete edene kadar bir daha okula uğrayamadım. Tevafuk bu ya kaydımı sildirmek üzere okulu ziyaret ettiğimde koridorda karşılaştığımız Latince hocam Ekin Öyken ile kucaklaştık. Hâlâ zaman zaman yazışır, hal hatırını sorarım.

Nereden çıktı bu meseleyi yazmak, dediğinizi duyar gibiyim. Ölü dillerin ne olduğundan başlayalım arzu ederseniz. Bugün hiçbir konuşanı bulunmayan, anadili olarak kimsenin öğrenmediği dilleri ölü diller olarak sınıflandırmak mümkün. Benim maceramdaki Latince, Sümerce, Akadca vb diller ölü diller olarak sayılabilir. Bu diller her ne kadar ölmüşlerse de arkalarında bıraktıkları büyük kültür mirası ile çoktan cennete gitmişlerdir. Öhöm, biraz ciddiyet lütfen.

Aslında bu yazıyı tetikleyen soruyu aralıklarla hem kendime, hem de konu açıldığında muhataplarına sormaya çalışıyorum. Eğer kendileri okur, ya da elden ele muhtereme ulaşırsa YÖK başkanı Erol Özvar’a da sormak isterim.

Arkasında her gün gelişen bir kültür olmasına rağmen yaşayan diller için uzaktan eğitim programları olduğu halde, meraklılarının devam edebilmesi, fiziki ders devam zorunluluğu gibi engellere takılmadan uzmanlaşabilmeleri için ölü diller için neden böyle bir imkân sunulmuyor?

Sümeroloji’den örnek verelim. An itibariyle sadece Ankara Dil Tarih ve Coğrafya Fakültesi’nde mevcut olan bu bölüm, uzun yıllar boyunca öğrencisiz kalmış. Hatta öyle ki, Sümerolog Veysel Donbaz’ın ifadesi ile 23 yıl sonra kendisi ilk öğrenci olarak kayıt yaptırmasaymış, rektörlük tarafından bölüm kapatılacakmış. Donbaz ayrıca, tek öğrenci olması hasebiyle,dersi sınıfta değil, birebir ve hocanın odasında yaptıklarını da belirtiyor.

Bugün de durum bundan farklı değil aslında. YÖK’ün bölümlerle ilgili sayfalarına baktığımda Sümeroloji bölümünün kayıtlı 131 öğrencisi olduğu görülüyor. 2022 YKS sonuçlarına göre bölüme yerleşen 21 öğrencinin 18’i Ankara’dan, yani fakültenin bulunduğu şehirden. Aslında bu da iddiamızı doğrular nitelikte, birçok kişi muhtemelen aynı şehirde olduğu için bu bölümü tercih etmiş, belki de “kapak atmış”.

131 öğrencisi olan bölüm 2021’de 7; 2022’de de sadece 1 mezun vermiş.

Ölü dilleri öğrenmeye meraklı, bu hususta değer üretebilecek pek çok kişi var; bu meraklıların pek çoğu örgün öğretimin tam zamanlı ders takibine zaman ayıramayacak olsalar da (bkz, bendeniz.); bu bölümler uzaktan eğitim, on-demand ders kayıtları gibi çağdaş öğretim metotlarını sundukları takdirde gerçek ilgililerine ulaşabilecekler.

Bir kez daha sormakta fayda var, neden olmasın? Yaşayan dilleri pekala uzaktan eğitim metodu ile öğretebilen Türk üniversiteleri, batıdaki emsalleri gibi -ikinci kez ölü demeye dilim varmıyor- kadim dilleri aynı metotla öğretemesinler?

YORUMLAR (7)
YORUM YAZ
UYARI: Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. (!) işaretine tıklayarak yorumla ilgili şikayetinizi editöre bildirebilirsiniz.
7 Yorum